Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/13559 E. 2014/15834 K. 04.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13559
KARAR NO : 2014/15834
KARAR TARİHİ : 04.06.2014

MAHKEMESİ : Gebze 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 26/03/2013
NUMARASI : 2010/673-2013/197

Hüküm süresi içinde davalı A.. H.. avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; davacının,şirket yetkilileri tarafından tehdit edilmesi ve baskı görmesi nedeniyle istifa ettiğini, istifanın işçinin gerçek iradesini yansıtmadığını, iş sözleşmesinin işverence haksız olarak feshedildiğini, alacak ve tazminatlarının ödenmediğini, ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve fazla çalışma ücreti alacaklarının faizleri ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı A. Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı Sağlık Tesisleri İktisadi İşletmesi vekili; davacının 01.02.2005 ile 01.06.2009 tarihleri arasında çalıştığını, diğer davalının işletmenin taşeronu olmadığını, davacının 01.06.2009 tarihinde kendi el yazısı ile yazdığı ve imzaladığı bir dilekçe ile istifa ederek işten ayrıldığını, istifa eden kişinin kıdem ve ihbar tazminatları hakkının bulunmadığını, davacının istifaya zorlanmadığını ve tehdit edilmediğini, fazla çalışma ücreti talebinin haksız olduğunu, ücretlerinin ödendiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalı, duruşmalara katılmamış, cevap vermemiştir.
Mahkemece,davacının davalıya ait işyerinde belirsiz süreli hizmet akdi ile 0./02.2005-01.06.2009 tarihleri arasında çalıştığı, iş sözleşmesinin davacı tarafından “..01/02/2005 tarihinde çamaşırhane yardımcı elemanı olarak başladığım görevimden 01.06.2009 tarihi itibariyle istifa ediyorum…” denilmek suretiyle feshedildiği, ancak davacıya hırsızlık suçlamasının itham edildiği, hırsızlık yaptığını kanıtlayan bir delilin bulunmadığı, bu suçlamanın çok ağır olduğu ve davacının psikolojik baskı altında istifasını yazdığı, hür ve özgür iradesi ile istifa dilekçesi yazılmadığı için istifasının kabul edilemeyeceği, hırsızlık suçlamasını davalının ispat edememesi nedeni ile davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı,fazla çalışma yaptığı gerekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda davanın,davalı şirket yönünden kısmen kabulüne, diğer davalı yönünden feragat nedeniyle reddine, karar verilmiştir.
Kararı yasal süresi içinde davalı Şirket vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
Taraflar arasındaki iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği, buna bağlı olarak davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanıp/ kazanmadığı hususu uyuşmazlık konusudur.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı hak sahibine karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı yasanın 17. maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında İş Kanununda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.
İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.
Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir. Uygulamada en çok karşılaşıldığı üzere işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla ayrılma talebi istifa olarak değil, olsa olsa ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde icap biçiminde değerlendirilmelidir.
İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverence tazminatların derhal ödenmesi ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
İşverenin haklı fesih nedenlerine dayanarak işçiye istifa dilekçesi vermesi halinde baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine de gerçek anlamda istifa olarak değer vermek mümkün olmaz. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, ancak işveren feshinin haklı olup olmadığını değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
İşçinin haklı nedenle derhal fesih nedenleri mevcut olduğu ve buna uygun biçimde bir fesih yoluna gideceği sırada, iradesi fesada uğratılarak işverence istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmaz. Bu ihtimalde ise işçinin haklı olarak sözleşmesini feshettiği sonucuna varılmalıdır.
İstifa belgesine dayanılmakla birlikte işçiye ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmiş olması, Türkiye İş Kurumuna yapılan bildirimde işveren feshinden söz edilmesi gibi çelişkili durumlarda, her bir somut olay yönünden bu çelişkinin istifanın geçerliliğine etkisinin değerlendirilmesi gerekir.
İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması durumunda, işçinin dava dilekçesinde somut sebepleri belirtmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu halde de istifanın ardındaki gerçek durum araştırılmalıdır.
İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanılamaz. Bundan başka işçinin işverene ihbar tazminatı ödemesi yükümü ortaya çıkabileceğinden istifa türündeki belgelerin titizlikle ele alınması gerekir. İmzaya itiraz ya da metin kısmına ilaveler yapıldığı itirazı mutlak olarak teknik yönden incelenmelidir.
Somut olayda, davacının, el yazısıyla yazılmış istifa dilekçesinde, “01.02.2005 tarihinde başladığım görevimden 01.06.2009 tarihi itibariyle istifa ediyorum. Gereğinin yapılmasını arz ederim.” şeklinde, 01.06.2009 tarihli ibranamede , “01.02.2005 tarihinden 01.06.2009 tarihine kadar çamaşırhane yardımcı elemanı olarak çalışmış bulunduğum A. Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı Sağlık Tesisleri İktisadi İşletmesi işyerinden, hizmet sözleşmemin istifa nedeni ile sona ermesinden dolayı ayrılmış bulunuyorum,….., İşbu ibraname kendi serbest irademle ve işvereni her türlü borçlarından mutlak olarak ibra etmek amacı ile tarafımdan imzalanmıştır.” şeklinde beyanlarda bulunduğu anlaşılmış olup, davacının çamaşırhane yetkilisi olması,dört yıldan fazla kıdeminin bulunması dikkate alındığında, el yazısıyla yazarak imzaladığı ve ibraname ile de tasdik ettiği istifa beyanının anlamını bilebilecek nitelikte olduğu, istifa dilekçesinin baskı ve tehdit altında alındığına dair davacı tanıklarının soyut beyanları dışında delil bulunmadığı ortadadır. Hal böyle olunca, davacının kendi iradesi ile istifa ederek işyerinden ayrıldığından kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.