Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/13342 E. 2014/15566 K. 03.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13342
KARAR NO : 2014/15566
KARAR TARİHİ : 03.06.2014

MAHKEMESİ : Denizli 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 15/03/2013
NUMARASI : 2005/400-2013/188

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkili bankanın Denizli Şubesi Grup Merkezince Bodrum Şubesine nakli yapılmak üzere 04.02.2005 tarihinde Denizli Şubesinden ağzı numaralı klips ile bağlı özel para nakil torbası içinde yer alan para gruplarından, içinde 100.000,00 USD bulunan para torbasının davalı banka tahsildarı tarafından ağzı klipslenerek teslim alınıp klips numarasının davalı tarafından teslim zaptına yazıldığını, torbanın bizzat davalı tarafından Bodrum Şubesi tahsildarına teslim edildiğini, Bodrum Şubesi tahsildarı tarafından para torbasının teslim alındığı haliyle Garanti Bankası Bodrum Şubesine götürülüp, şube yetkilileri huzurunda açıldığında içinde 40.000,00 USD’nin olmadığının görüldüğünü, durumun tespiti üzerine konunun banka Teftiş Kurulu Başkanlığına aktarıldığını, Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen soruşturma raporu kapsamının, hırsızlık eylemini davalının gerçekleştirdiğini açıkça ortaya koyduğunu ileri sürerek 40.000,00 USD’nin müvekkil banka çalışanı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekilleri, iddianın somut bir delile dayanmadığını, kanuni kovuşturma organlarının atılı suçu müvekkillerinin işlediğine dair bir delil elde edemediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davalı hakkında Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesince beraat kararı verildiği ve kararın 7. Ceza Dairesinin 26.12.2011 tarihli ilamıyla onanarak kesinleştiği ve davalının eylemi gerçekleştirdiğine dair delil elde edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Uyuşmazlık, ceza davasında verilen beraat kararının hukuk davasına etkisi noktasındadır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde hükmüne göre, “Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.”
Aynı husus 01 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde de düzenlemektedir. Maddeye göre, “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.”
Görüldüğü üzere gerek 818 sayılı Kanun’un 53, gerekse 6098 sayılı Kanun’un 74. maddeleri uyarınca hukuk hakimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas hukuku bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımı, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının da, kişi ilişkilerinin medeni hukuk alanında düzenlenmesi, özellikle tazmin şartlarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
Maddenin açık hükmü uyarınca ve ayrıca hukuk ile ceza davalarının konuları, tarafları ve amaçları farklı olduğundan ceza mahkemesi kararları kural olarak hukuk mahkemesi için kesin hüküm oluşturmaz; hukuk hakimi kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değildir.
818 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk arasındaki ilişkiye yer verilmiştir. Madde irdelenirken Ceza Mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır.
818 sayılı Kanun’un 53. maddesinin uygulanmasında ceza hakiminin, suçun sanık tarafından işlenmediğinin tespit olunması ya da suçun sübut bulmamış olması sebebiyle beraat kararı vermesi ile, sanığın kendisine yüklenen suçu işlediği yolunda kesin delil bulunmaması sebebiyle beraat kararı vermesi farklı sonuçlar doğurur.
Dosya içeriğinden, davacı banka Denizli grup merkezi tarafından 04.02.2005 tarihinde Bodrum şubesine yapılan grup transferi neticesinde 40.000,00 USD’nin eksik olması sebebiyle banka teftiş kurulu tarafından soruşturma icra edildiği, soruşturma sonucunda oluşturulan 07.03.2005 tarihli rapora göre belirtilen tutarın davalı tarafından ve/veya davalının içinde bulunduğu bir organizasyonla çalındığının değerlendirildiği anlaşılmaktadır.
Davalı hakkında olay sebebiyle kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/42 esas, 2006/425 karar sayılı kararıyla, davalının müsnet hileli zimmet suçundan delil yetersizliği sebebiyle beraatine karar verildiği ve kararın Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 26.12.2011 tarihli ilamıyla onandığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, davalının ceza davasında beraat ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma eksik ve hüküm kurmaya yeterli değildir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, bilirkişi raporunda yer alan, ceza mahkemesi kararının dava konusu hukuki ihtilafta bağlayıcı olduğu ifadesi yerinde olmadığı gibi, rapor da hükme esas alınabilecek nitelikte değildir. Yapılacak iş, yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere, kusurun varlığı ve zarar konusunda hukuk hakiminin, ceza mahkemesi kararıyla bağlı olmadığı ilkesi gözetilerek, bankacı, mali müşavir ve insan kaynakları uzmanından oluşacak yeni bir bilirkişi heyetinden kusur ve zarar konusunda rapor alınarak bu suretle toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra sonucuna göre karar vermekten ibaret iken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 03.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.