Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/13166 E. 2014/15937 K. 05.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13166
KARAR NO : 2014/15937
KARAR TARİHİ : 05.06.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 10. İş Mahkemesi
TARİHİ : 28/02/2013
NUMARASI : 2011/276-2013/182

Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 14.01.2004 tarihinden iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiği 31.12.2010 tarihine kadar uluslararası tır şoförü olarak çalıştığını, kendisine son seferinde yol avansının eksik verilmesi sebebiyle dönüşte aracının yakıtının bittiğini ve işvereni aradığını, aracı garaja getirebilecek kadar yakıt alınabilmesi için avans talep ettiğini, ancak şirket yetkililerinin avans göndermedikleri gibi iş sözleşmesini feshettiklerini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili firmada tır şoförü olarak çalışan davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, 31.12.2010 tarihinde müvekkili tarafından yapılmış bir feshin sözkonusu olmadığını, davacıya son seferinde yeteri kadar avans verildiğini ancak davacının sefer avanslarını kendi şahsi harcamalarında kullandığını, şirkete daha önceki seferleri sebebiyle borcu bulunduğunu, aracı terkedip gittiğini, şirket yetkilileri tarafından aracın bırakılan yerden getirtildiğini, bu tarihten sonra çalışan davacıdan işe geç gelmesi sebebi ile savunmasının alındığını, davacının daha sonra istifa ederek işyerinden ayrıldığını ve ibraname verdiğini, davacının alacaklarının zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının keşide ettiği 03.01.2011 tarihli ihtarnamede davalı feshinden bahsederek tazminat ve alacaklarını talep etmesine rağmen daha sonra 10.01.2011 tarihli istifa dilekçesi vermesinin makul karşılanacak bir davranış olmadığı, bu sebeple sözkonusu istifa dilekçesini gerçek anlamda istifa olarak değerlendirmenin mümkün bulunmadığı, bu halde feshin işverence 31.12.2010 tarihinde gerçekleştirildiği, davalının iş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatını gerektirmeyecek şekilde sona erdiğinin her türlü şüpheden uzak ve somut şekilde ispatlayamadığı gerekçesi ile alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davacı tarafın davasını ıslah etmesine rağmen, ıslah dilekçesinin süresi içinde verilmemesi sebebiyle dava dilekçesindeki talepleri üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Uyuşmazlık, mahkemece davayı ıslah etmesi için davacıya verilen kesin sürenin usulüne uygun olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre de davacının ıslah işleminin süresinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesini mümkün kılan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 176. maddede, davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 177. maddede, ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Sonraki hükümler, ıslahın şekline ve sonuçlarına ilişkin düzenlemeleri içermektedir.
Mahkemece davacı vekiline 11.12.2012 tarihli celsede “Davacı vekiline ıslah yapacaksa ıslah dilekçesini vermesi, harcını yatırması ve karşı tarafa ıslah dilekçesini tebliğe çıkartması için 2 hafta kesin süre verilmesine, bu süre içinde ara kararını yerine getirmediği taktirde ıslah yapmaktan sarfı nazar etmiş sayılacağı ve mevcut duruma göre karar verileceği hususunun ihtarına, (ihtarat yapıldı), şeklindeki ara karar ile kesin süre verilmiştir. Ancak davacı tarafça dava dilekçesinin ıslah edileceğine dair sözlü beyanda bulunulmadığı halde mahkemece ıslah için süre verilmesi usule uygun değildir. Yukarıda açıklandığı üzere davacının sonradan verdiği ıslah dilekçesinin de verilen süreden sonra ibraz edildiği gerekçesiyle dikkate alınmaması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.