Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/11964 E. 2014/15250 K. 02.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11964
KARAR NO : 2014/15250
KARAR TARİHİ : 02.06.2014

MAHKEMESİ : İzmir 7. İş Mahkemesi
TARİHİ : 25/03/2013
NUMARASI : 2011/493-2013/189

Hüküm süresi içinde davacı ve davalı A. Paz. Ltd. Şti. avukatları tarafından temyiz edilmiş ve davacı avukatı tarafından duruşma talep edilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan J. T. Ürünleri San. A.Ş. ürünlerinin satış ve pazarlama işini distribütör sıfatıyla yürüten diğer davalı A. Paz. San. Tic. Ltd. Şti.’nin Kuşadası şubesinde satış müdürü olarak çalışmakta iken baskı altında kendisineden istifa dilekçesi alındığını, gerçekte davacının istifa iradesinin bulunmadığını belirterek, kıdem tazminatı ile fazla mesai, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatiline ilişkin alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı J. T.Ürünleri San. A.Ş vekili, davacının şirket çalışanı olmadığını, bu sebeple davanın şirkete yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı A. San. Tic. Ltd. Şti. vekili, davacının satış müdürü olmayıp, satış ve pazarlama elemanı olarak çalıştığını, çalıştığı süre içinde yaptığı satışlar dolayısıyla bedeli tahsil edilememiş 56 karton sigara açığı tespit edildiğini, son olarak kendisine teslim edilen benzin kartını özel aracına yakıt almak üzere kullandığını, bu durumun tespit edilmesi nedeniyle şirkette daha fazla çalışamayacağını anlayarak kendi isteği ile istifa ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davacı vekili ile davalı A.San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı A. San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dosya içeriğine göre davacının 08.12.2004 tarihinde davalı A.San. Tic. Ltd. Şti.’nin işyerinde çalışmaya başladığı, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre 14.02.2011 tarihinde işten ayrıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı, istifa olgusunu kabul etmekte olup, istifa dilekçesinin kendisinden baskı altında alındığını, davalı vekili ise davacının işveren A. Şirketini zarara soktuğunun anlaşılması üzerinde işyerinde devam edemeyeceği düşüncesiyle davacının kensi isteği ile istifa ettiğini, şirket nezdinde bulunan tüm alacakları nedeniyle şirketi ibra ettiğini belirtmiştir.
İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak davacı tarafından imzalanan ibra sözleşmesi kanunun yürürlüğünden evvel tanzim edilmiş olup 6098 sayılı Kanun’un yürürlüğünden önce düzenlenmiş olduğundan ibranamenin geçerliliğinin 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine göre belirlenmelidir.
Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır (Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K).
Somut olayda, mahkemece gerekçe gösterilmeden ibranameye değer verilmemiştir. Oysa ki ibra edilen alacağın miktarının belirtilmesi ibranamenin geçerlilik şartı değildir. Dosya kapsamında bulunan ve davacının da sorumluluğunda bulunduğu belirtilen depoda bir miktar sigara açığının bulunduğu belirtilen 29.09.2010 tarihli ve imzalı tutanak ile davacı tanıklarının açıklayıcı beyanları nazara alındığında ibranamenin geçerli olduğu gözetilerek, davacının dava dilekçesinde gösterdiği alacak kalemlerinin tamamını talep edemeyeceğinin anlaşılmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulü yönünde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 02.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.