Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/11933 E. 2014/16317 K. 09.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11933
KARAR NO : 2014/16317
KARAR TARİHİ : 09.06.2014

MAHKEMESİ : Ankara Batı İş Mahkemesi
TARİHİ : 12/03/2013
NUMARASI : 2012/460-2013/51

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin 01.04.2006 tarihinde davalıya ait işyerinde çalışmaya başladığını, 2011 yılının Haziran ayında sosyal sigortalar kurumu primlerinin düşük gösterilmesi, fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücretlerinin geç ödenmesi ve sürekli olarak farklı illere gönderilmek istenmesi sebebiyle işveren tarafından işten çıkartıldığını ileri sürerek, ihbar tazminatı ile fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının kendi isteği ile işten ayrıldığını, buna rağmen kıdem tazminatı ve diğer haklarını aldığını, sonraki bir tarihte davacının tekrar işe başlamak istediğini, ancak isteği kabul edilmeyince bu davayı açtığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, iş sözleşmesinin işverence feshedildiği belirtilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Sözleşmenin kimin tarafından feshedildiği uyuşmazlık konusudur.
Davacının 14.02.2006 ve 15.06.2011 tarihleri arasında davalı şirkete işyerinde çalıştığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Mahkemece dinlenen şahitlerin beyanlarına göre iş sözleşmesinin bir kısım işçilik alacağının ödenmemesi sebebiyle davacı tarafından feshedildiği ve işverence davacıya bu sebeple kıdem tazminatına ilişkin ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. İş sözleşmesini haklı da olsa fesheden taraf ihbar tazminatına hak kazanamayacağından, davacının ihbar tazminatı isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozma sebebidir.
2-Davacı işçi tarafından yapılan fazla çalışmaların ödenip ödenmediği, ulusal bayram genel tatil ücretine ilişkin alacak bulunup bulunmadığı ve ödemelerin ücret bordrolara yansıtılıp yansıtılmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille sözkonusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Diğer taraftan, davalı işveren ulusal bayram genel tatil ücretlerinin davacıya ödendiğini iddia etmekte olup, belirtilen tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan bayram ve genel tatil ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir.
Somut olayda davalının sunduğu, üzerinde ihtirazi kayıt bulunmayan ve davacının imzasına havi 2009 ve 2010 yıllarına ait bordrolarda işçi namına fazla mesai ile ulusal bayram ve genel tatil ücretine ilişkin ücret tahakkuk ettirildiği, ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda söz konusu bordrolar dikkate alınmaksızın hesaplama yapıldığı ve mahkemece bu rapora göre göre karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak davalı tarafından dosyaya ibraz edilen ve üzerinde fazla mesai tahakkuku ile davacının imzası bulunan bordrolara ait dönem dışlanarak, ispat edilen fazla mesai ücreti ile ulusal bayram ve genel tatillere ilişkin alacak miktarı tespit edilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile sonuca gidilmesi yerinde görülmemiştir.
Yukarıda izah edilen hususlarla birlikte, 08.02.2013 tarihli bilirkişi raporunda davacının 1 Aralık – 1 Nisan ayları arasında fazla mesai yapmadığı belirtilerek günlük üçer saatlik fazla mesai ile haftada altı gün çalıştığı kabulü üzerine fazla mesai hesaplaması yapılmış ise de, hesaplamanın gösterildiği tabloda hesaplama hataları yapılmış, özellikle az çalışılan yaz dönemi için fazladan çalışma süreleri hesaplanması sonucunda fazladan ücret tahakkuk ettirilmiştir. Hatalı bilirkişi hesabı esas alınarak karar verilmesi de bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 09.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.