Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/11073 E. 2014/12381 K. 12.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11073
KARAR NO : 2014/12381
KARAR TARİHİ : 12.05.2014

MAHKEMESİ : Şanlıurfa 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 07/02/2013
NUMARASI : 2009/708-2013/367

Hüküm süresi içinde davalı Ş.. B.. avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin haksız şekilde işverence feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile izin, fazla çalışma, hafta ve genel tatil alacaklarını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı Belediye , husumet itirazında bulunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı G.. A.., davanın reddini istemiştir.
Davalı S.. T.., davaya cevap vermemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacı işçinin çalışmalarının Şanlıurfa Belediyesi nezdinde geçtiği, davalı Belediye ile alt işverenler arasındaki asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu, bu itibarla davalı şirketler yönünden açılan davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaatiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı Ş.. B.. temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1.Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, mahkemece, davalılar arasındaki hizmet alım sözleşmelerinin muvazaalı olduğu, davacının baştan itibaren Şanlıurfa Belediyesi işçisi olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesi ile davalı şirketler yönünden davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiş ise de;
Davalı şirketin davacıyı davalı belediyenin temizlik hizmetlerinde çalıştırdığı sabittir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesine göre “bir işverenden işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu kanundan, iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.”
Davacı, davalı şirket tarafından sadece davalı belediyeye ait birimlerde çalıştırılmıştır.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 67. maddesinde “Belediyede, belediye meclisinin belediyeye bağlı kuruluşlarda yetkili organın kararı ile park, bahçe, sera, refüj, kaldırım ve havuz bakımı ve tamiri, araç kiralama, kontrollük, temizlik, güvenlik ve yemek hizmetleri, makine, teçhizat bakım ve onarım işleri, bilgisayar sistem ve santralleri ile elektronik bilgi bilişim hizmetleri, sağlıkla ilgili destek hizmetleri, fuar, panayır ve sergi hizmetleri, baraj arıtma ve katı artık tesislerine ilişkin hizmetler, kanal bakım ve temizleme, alt yapı ve asfalt yapım ve onarımı, trafik sinyalizasyon ve aydınlatma bakımı, sayaç okuma ve sayaç sökme-takma işleri ile ilgili hizmetler, toplu ulaşım ve taşıma hizmetleri, sosyal tesislerin işletilmesi ile ilgili işler, süresi ilk mahalli idareler genel seçimlerini izleyen altıncı ayın sonunu geçmemek üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebilir” kuralına yer verilmiştir.
Belediyeler kendilerine ait birimlerde düzenin ve temizliğin sağlanmasını kendi işçileri ile yerine getirebilecekleri gibi, bu birimlerde hizmet alımı yaparak alt işveren işçisi çalıştırmak suretiyle de temizlik görevini yerine getirmelerine kanuni bir engel bulunmamaktadır. Esasen belediyelerin kendi birimlerinde temizliği sağlamalarının asli görevleri içinde kabul edilmesi gerekir. Buna bağlı olarak 4857 sayılı Kanun’un 2/6. maddesi hükümleri uyarınca davacının ödenmeyen alacaklarından dolayı asıl işveren olarak sorumlu tutulması gerekmiş, davalı belediye vekilinin belediye ile şirket arasındaki ilişki ve davalı belediyenin sorumluluğu yönünden husumet itirazı yerinde görülmemiştir.
Ayrıca davalılar arasındaki sözleşmenin geçerlilik şartlarını taşımaması halinde dahi davacının davalı şirket işçisi olarak çalıştığı ve asıl hizmet sözleşmesinin başından beri davalı şirketle yapılmış olduğu, işe giriş ve çıkış bildirgelerinin davalı şirket tarafından verilip, sigorta primlerinin davalı şirket adına ödendiği, bu haliyle davacı ile davalı şirket arasındaki ilişkinin 4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde tanımlanan iş sözleşmesinin tüm unsurlarını taşıyan bir ilişki olduğu anlaşılmaktadır. Davalı asıl işverenin işin düzenli ve sağlıklı yürütümü bakımından verdiği emir ve talimatların alt işverenin yönetim hakkını ortadan kaldırıcı nitelikte değerlendirilmemesi gerekir. Bu sebeple ilişkinin muvazaaya dayandığına yönelik mahkemece varılan sonuç isabetli olmamıştır. Davalılar arasında 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesine uygun kurulan ve muvazaaya dayanmayan geçerli bir ilişki bulunduğundan dava konusu tazminat ve alacaklardan davalıların müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken davalı şirketler hakkında açılan davanın husumet yokluğu sebebiyle reddi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3. Davacının ilave tediyeden yaralanıp yaralanamayacağı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
İlave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar, yararlanma şartları, miktarı ve ödeme zamanı 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması hakkındaki kanun ile düzenlenmiştir. Kanun 1. maddesinde devlet ve ona bağlı kurumların hangileri olduğu, ayrıca yararlanacak kişiler açıkça belirtilmiştir.
Somut olayda; bozma ilamının iki nolu bendinde de açıklandığı üzere, davalılar arasında geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmuş olup, davacı işçi Belediye işçisi olmadığına göre ilave tediye alacağından yararlanması olanaklı değildir. Davacı ilave tediye uygulamasından yararlanamayacağından, tazminata esas giydirilmiş ücrete ilave tediyenin de dahil edilmesi hatalı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
4. Somut olayda; yargılama sırasında dinlenen tanıklar fazla çalışma ve genel tatil çalışması yapıldığında karşılığının ödendiğini beyan etmişlerdir. Mahkemece bu beyanlar üzerinde yeterince durulmamıştır. Davacı duruşmaya davet edilerek, tanık anlatımları hususunda diyecekleri ile fazla çalışma ve genel tatil çalışması yapıldığında ücretinin ödenip ödenmediği, ödeniyorsa hangi miktarlarda ödeme yapıldığı sorulmalı, bu husus açıklığa kavuşturulduktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 12.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.