Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/10687 E. 2014/12605 K. 13.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10687
KARAR NO : 2014/12605
KARAR TARİHİ : 13.05.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 13. İş Mahkemesi
TARİHİ : 12/02/2013
NUMARASI : 2011/119-2013/89

DAVA : Taraflar arasındaki, kıdem, ihbar tazminatı, izin ücreti, fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücreti alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı sebeplerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13.05.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat S…. A… geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi …. tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek, ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-İşverence çalışma şartlarının uygulanmaması sebebine dayalı olarak iş sözleşmesinin işçi tarafından haklı olarak feshedilip feshedilmediği hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesinin 2. bendinde işçinin haklı fesih halleri düzenlenirken (f) bendinde son cümle olarak, “yahut çalışma şartları uygulanmazsa” şeklinde ifadeye yer verilerek çalışma şartlarının uygulanmaması, işçinin haklı fesih sebepleri arasında yerini almıştır.
Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelikler, bireysel ya da toplu iş sözleşmeleri, işyeri personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklarla, işyeri uygulamalarının çalışma yaşamına etkileri sonucu her bir iş ilişkisinde çalışma şartları meydana gelir. Çalışma şartlarını belirleyen kaynaklarda bu şartlar bazen emredici olarak düzenlenmiş olup, işçi aleyhine olarak değişikliğe gidilmesi işçinin rızası ile dahi mümkün değildir. Diğer hallerde çalışma şartlarında değişiklik yapılması 4857 sayılı Kanun’un 22. maddesinde özel biçimde ele alınmıştır. Anılan hükme göre, işçi aleyhine yapılması düşünülen değişikliğin işçiye yazılı olarak bildirilmesi ve altı iş günü içinde işçinin yazılı kabulü ile uygulamaya konulması gerekir. Aksi halde değişiklik işçiyi bağlamaz.
Somut olayda, davacı bir önceki alt işveren (dava dışı…. Sosyal Hizmetler Ltd. Şti.) tarafından hizmet alım sözleşmesi bitmeden Ümraniye’deki işyerinde çalışması yönünde yapılan teklifi, işyerlerinin farklı yerlerde olması sebebiyle çalışma şartlarında esaslı değişiklik yapıldığı için eylemli olarak kabul etmemiş ve böylece iş sözleşmesini haklı olarak feshetmiştir. Bu durumda, davacının sonraki çalışmasının (ayrı bir alt işverene bağlı olarak geçen) ayrı bir iş sözleşmesine tabi olarak geçtiğinin kabulü gerekir. Buna göre son döneme (31.12.2009-31.12.2010 tarihleri arasındeki döneme) ilişkin ihbar ve kıdem tazminatı hüküm altına alınmalı, önceki sözleşme dönemi için ise, o dönemdeki ücret ve hizmet süresi esas alınarak hesaplanacak kıdem tazminatına hükmedilmeli, ihbar tazminatı talebi ise reddedilmelidir.
Ayrıca, bu halde, 31.12.2009 tarihinden önceye ait yıllık izin ücreti alacağının, davacı tarafından iş sözleşmesinin haklı olarak feshedildiği 31.12.2009 tarihindeki ücret esas alınarak hesaplanması, 31.12.2009 tarihinden sonraya ait yıllık izin ücreti alacağının ise son ücrete göre hesaplanması da gerekmektedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Öte yandan, davacı ile dava dışı alt işverenlerden K…. Temizlik Sos. Hiz. Ltd. Şti. arasında düzenlenen 31.12.2007 tarihli ibranamenin geçerli olup olmadığı da taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
İbra sözleşmesi, İsviçre Borçlar Kanunu’nun 115. maddesinde düzenlendiği halde, dava açıldığı tarihte yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda bu yönde bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, 132. maddesine göre “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir”.
6098 sayılı Borçlar Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlülüğe girmiş olup belirtilen tarihten sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için kanuni şartların varlığı aranmalıdır. Başka bir anlatımla 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmediği dönem için ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Feshi izleyen bir aylık süre içinde ibraname düzenlenememesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılması zorunluluğu 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenecek ibra sözleşmeleri için geçerlidir.
İbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde “ibraname” adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu, İş Hukukunda “işçi yararına yorum” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiş ve ağırlıklı olarak Yargıtay kararları ışığında bir gelişim izlemiştir.Miktar içeren ibra sözleşmelerinde, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise geçerlilik sorununu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi uygulanmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede irade fesadı halleri ileri sürülüp ispatlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
İşçinin ibranamede kanuni haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından borcun sona erdiğinden sözedilemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla ibranamenin bölünebilir etkisinden sözedilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten sözedilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
Somut olayda, davacının 31.12.2007 tarihli ibraname imzaladığı ve bu ibranamede ihbar ve kıdem tazminatını da içerir miktar yazılı olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece sözü edilen ibranameye karşı davacıdan diyecekleri sorularak, imzanın davacıya ait olduğu ve irade sakatlığı bulunmaması durumunda, o döneme ait çalışmanın ihbar ve kıdem tazminatı ödenerek tasfiye edildiği sonucuna ulaşılmalıdır. Bu durumda anılan döneme ilişkin varsa fark ihbar ve kıdem tazminatı hüküm altına alınmalıdır. Ayrıca, anılan ibranamede imzanın davacıya ait olduğu ve irade sakatlığı bulunmaması halinde, dini/milli bayramlardaki çalışma ücretinin ödendiği de belirtildiğinden, ibranamenin kapsadığı dönemdeki (05.12.2006-30.12.2007 tarihleri arasındaki dönemdeki) ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı yönünden borcun ibraname sebebiyle sona erdiğinin de kabulü gerekir. Bu halde, mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi de hatalıdır.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.