Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/10572 E. 2014/21223 K. 02.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10572
KARAR NO : 2014/21223
KARAR TARİHİ : 02.07.2014

MAHKEMESİ : Konya 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 14/02/2013
NUMARASI : 2009/442-2013/66

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davacının davalı idarede çalışmakta iken emeklilik sebebiyle işten ayrıldığını, askerlik borçlanması sebebiyle müvekkilinin çalışma halinden sayılması gereken sürenin kıdem tazminatı hesabında nazara alınmadığını ileri sürerek, kıdem tazminat farkı ödenmeyen fazla mesai, yıllık izin, ulusal bayram genel tatil, ücret ve hafta tatiline ilişkin alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacıya kıdem tazminatı ile diğer işçilik alacaklarının ödendiğini, davalı idarenin ibra edildiğini ve davacının fazla çalışma yapmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı işçi tarafından yapılan fazla çalışmaların ödenip ödenmediği ve bu ödemelerin ücret bordrolara yansıtılıp yansıtılmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille sözkonusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Somut olayda davalının sunduğu bordroların bir kısmında davacının imzası bulunduğu, bu bordrolarda fazla mesai tahakkuk ettirildiği ve davacının ihtirazi kayıt bildirmeden bu bordroları imzaladığı, ancak hükme esas alınan 25.03.2011 tarihli ana rapor ile bilirkişi Ç.. Y..’ın düzenlediği tarihsiz bilirkişi ek raporunda söz konusu bordrolar dikkate alınmaksızın hesaplama yapıldığı ve mahkemece anılan rapordaki fazla mesai ücreti hesabına göre karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak davalı tarafından dosyaya ibraz edilen ve üzerinde fazla mesai tahakkuku ile davacının imzası bulunan bordrolara ait dönem dışlanarak, ıslah dilekçesine yapılan zamanaşımı savunması da nazara alınmak suretiyle, ispat edilen fazla mesai ücretine ilişkin alacak miktarı tespit edilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3-Ulusal bayram genel tatil ücreti bilirkişi İ.. A..’nun 25.03.2011 tarihli raporu ile 12.12.2011 tarihli ek raporunda hesaplanmış, bilirkişi Çiğdem Yorulmaz’ın düzenlediği tarihsiz bilirkişi ek raporunda bu alacak kaleminin doğru hesaplandığı, ancak dava dilekçesinde talep edilen miktarın ıslaha sonrasında zamanaşımına uğramayan miktara eklenmesinin hatalı olduğu belirtilmiştir.
Ulusal bayram ve genel tatil ücreti, gerçekleştiği tarihe göre, dava yahut takip tarihinden geriye doğru beş yıl içinde zamanaşımına uğrar. Bu alacak kalemine ilişkin dava dilekçesinde istenen miktar 350,00 TL olarak bildirildiğine göre; bilirkişi tarafından öncelikle ıslah tarihi itibariyle zamanaşımına uğramayan miktar belirlenmeli, sonrasında ise dava tarihi ile ıslah tarihi arasındaki dönemde ıslah tarihine göre zamanaşımına uğrayan, fakat dava tarihi itibariyle henüz zamanaşımına uğramayıp dava dilekçesi ile istenen 350,00 TL’nı aşmayan miktar belirlenerek toplanmalı, bu miktar üzerinden takdiri indirim yapılarak sonucuna göre karar verilmelidir. Belirtilen hususlar gözetilmeden yapılan hesaplama hükme esas alınarak karar verilmesi isabetli olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) ve (3) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, 02.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.