Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/10472 E. 2014/12192 K. 08.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10472
KARAR NO : 2014/12192
KARAR TARİHİ : 08.05.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 6. İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/12/2012
NUMARASI : 2011/327-2012/1074

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, 01.03.2007-08.01.2008 tarihleri arasında davalı şirkette genel müdür olarak çalıştığını, son aldığı ücretin net 4.400,00 TL olduğunu ve Ekim, Kasım, Aralık 2007 aylarına ait ücretlerinin ödenmediğini, davalı tarafın sunulan ibranamenin kendisinden işe girerken alınan belge olduğunu belirterek ücret alacağının hüküm altına alınmasıı talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, davacının ücretinin brüt 3.500,00 TL olduğunu ve ücretlerinin eksiksiz olarak kendisine ödendiğini, çeşitli zamanlarda müvekkili şirketten avans talebinde bulunan davacıya avans ödemesi yapıldığını, ayrıca davacının üç ay boyunca ücret almadan çalışma iddiasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, davacının verdiği ibraname ile davalı şirketi ibra ettiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 420. maddesinin somut olaya uygulanmasının zorunlu olduğu, ibra tarihi itibariyle sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmediğini, bu nedenle bilirkişi rapordaki ücret alacağına yönelik hesaplamanın 09.03.2007 tarihli belirli süreli iş sözleşmesinde belirtilen miktar üzerinden kabul edilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında ibranamenin geçerliliği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
İbra sözleşmesi, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Kanun’un 132. maddesi “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” hükmünü getirmiştir. İbranameyle ilgili olarak diğer önemli bir düzenleme ise 6098 sayılı Kanun’un 420. maddesinde yer almıştır. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.
Ancak yukarıda sözü edilen bu hükümler 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlükte olmadığı bir dönem da düzenlenen ibranamenin geçerliliği sorunu, Yargıtay’ın ibraname konusunda yerleşmiş uygulamaları çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
Somut olayda, davalı işveren tarafından ibraz edilen 08.01.2008 tarihli ibraname ile, davacı çalıştığı süreye ilişkin ücretlerini ücret bordrosunun bir sureti ile aldığını, çeşitli nedenlerle imzalayamadığı bordrolara ilişkin alacağı bulunmadığını ve R….. Ltd. Şti.’ni ibra ettiğini belirtmiştir. Davacı taraf ibranamenin işe girerken alındığını iddia etmiştir. Ancak söz konusu ibranamede davacının tüm alacaklarını aldığını belirttiği, belgenin işe girerken alındığını iddia etmesine rağmen bu iddia da usulünce kanıtlanmış değildir. Ayrıca davacının konumunda görev yapan birisinin imzaladığı belgenin sonuçlarını bilebilecek durumda olduğu dikkate alındığında mahkemece ibranameye değer verilerek dava konusu talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 08.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.