Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/10232 E. 2014/11797 K. 07.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10232
KARAR NO : 2014/11797
KARAR TARİHİ : 07.05.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 15/02/2013
NUMARASI : 2010/557-2013/116

Hüküm süresi içinde davacı ve davalı 1-E.. Ş.., 2-S.. V.., 3-A.. B.. avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin M…. Huzur Evi’nde 28.10.1996 tarihinde işçi olarak çalışmaya başladığını, emekli olduğu tarihe kadar işyerinde çalışmaya devam ettiğini, müvekkilinin emekli olması üzerine iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ve işçilik alacaklarının verilmediğini, davalıların tüm davalıların işçilik haklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatili ve bayram tatili ücreti ile bakiye ücret alacaklarının faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı E…..Sosyal Hizmetler Ltd.Şti. vekili, müvekkilinin S… Maltepe Huzur Evi’nde bakım hizmetlerini ihale ile üstlendiğini, davacının şirkette çalışmaya 2005/Eylül ayı itibariyle başladığını, halen çalışmaya devam ettiğini, iş sözleşmesi feshedilmediği için
davacının kıdem tazminatı talep edemeyeceğini, yıllık izinlerini kullandığını, çalışmalarının haftalık kırkbeş saati geçmediğini, müvekkilinden prim, yemek vs. alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı P….Tem Taah.Tem.San.ve Tic.Ltd.Şti, S…. M… Huzur Evi’nde temizlik işlerini 1.4.2004-31.12.2004 tarihlerinde üstlendiklerini, davacının bu tarihlerde dokuz ay süre ile çalıştığını, sözleşmenin 31.12.2004 tarihinde bitmesinden sonra aynı kurumun işinde işine ara vermeksizin çalışmasına devam ettiğini, şirkette bir yıldan az çalıştığı için tazminat talebinde bulunamayacağını, davacının 07.30-16.00 saatleri arasında çalıştırıldığını, hafta sonu tatilini Pazar günü kullandığını belirtmiştir.
Davalı S…. Genel Müdürlüğü Ş….. Z… Çocuk Koruma Vakfı vekili, vakfın 2001-2002 yıllarında M… Huzur Evinde temizlik ve bakım işlerinin ihalesini üstlendiğini, davacının vakfın iktisadi işletmesinde 23.2.2001-30.4.2002 tarihlerinde çalıştığım, vakfın işi bırakması nedeniyle davacının iş sözleşmesinin 30.4.2002 tarihinde feshedildiğini, kıdem tazminatı olarak 414,46 TL ‘nin davacıya ödendiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı idare vekili, davacının M…. Huzur Evinde hizmet alımı yoluyla çalıştırıldığını, 6.10.2009 tarihinde E…. Sosyal Hizmetler Ltd.Şti.nde çalışmakta iken emekli olduğunu, halen aynı işyerinde çalışmaya devam ettiğini, davacının işçilik alacaklarının bulunmadığını, alacağın varlığı tespit edilse dahi bundan hizmet alım ihalesini son olarak alan E… Sosyal Hizmetler Ltd.Şti.nin sorumlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar ise davaya cevap vermemiştir.
Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı işverenin haklı nedenle feshi ispatlayamadığı için davacının kıdem tazminatına hak kazandığı, ayrıca diğer taleplerine ilişkin alacakları da olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı, davalı idare, davalı vakıf ve davalı E….Sosyal Hizmetler Şirketi vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
I- Davacı temyizleri yönünden;
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin aşağıdaki bentler dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir.
Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, kanunda öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur.
Somut olayda, davalılar arasında 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesi ile 6. maddesi kapsamında alt işverenlik ilişkisi ile işyeri devri durumu kabul edilmiştir. Bu hükümler gereğince davalılar arasında kanundan kaynaklı birlikte sorumluluk söz konusudur. Davalılar arasında zorunlu değil ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur. Bu nedenle de davalılardan zamanaşımı defi ileri sürmeyenlerin zamanaşımı defi ileri sürenlerin defilerinden yararlanmaları söz konusu değildir. Mahkemece bu esas dikkate alınmaksızın zamanaşımı definden bütün davalıların yararlandırılması yerinde değildir.
3-Davacının taleplerine uygulanacak faiz bakımından taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Ücret, ücret türünden alacakları ile kıdem tazminatına bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücretine ise kanuni faiz uygulanmalıdır.
Somut olayda davacı tarafından bütün taleplere fesih tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi istendiği göz önüne alınarak yukarıda belirtilen esasa aykırı olacak şekilde hüküm altına alınan alacaklara faiz uygulanmaması ya da kanuni faiz uygulanması isabetsizdir.
4- Davacının yıllık izinlerini kullanıp kullanmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Yıllık izinlerin kullanıldığını ya da ücretlerinin ödendiğini ispat yükü işverendedir. İşveren bunu yazılı delille ya da yemin deliline dayanmış ise yemin deliliyle ispat edebilir.
Somut olayda, davacının değişen alt işverenler nezdinde aynı işyerinde kesintisiz çalıştığı anlaşılmaktadır. Davacının yeni alt işverenle yaptığı iş sözleşmesinde geçmiş dönemdeki yıllık izin alacağını almış olduğunu ifade etmiş olması, yıllık izin hakkının sözleşmenin sona ermesiyle yıllık izin ücreti alacağına dönüşmesi karşısında geçerli kabul edilemez. Dosyada yer alan yıllık izin kullanımına ya da ücretlerinin ödendiğine dair yazılı belgeler göz önünde bulundurularak davacının varsa yıllık izin ücreti talebi hüküm altına alınmalıdır.
II-Davalı vakıf temyizi yönünden;
Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir.
Dosya içeriğine göre davalı aleyhine hüküm altına alınan ve temyize konu edilen miktar karar tarihi itibari ile 1.820,00 TL kesinlik sınırı kapsamında kaldığından davalı vekilinin temyiz isteminin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427, 432. maddeleri uyarınca REDDİNE karar vermek gerekmiştir.
III-Davalı idare temyizi yönünden;
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı idare kamu kurumu olup 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13/1-j maddesi gereğince harçtan muaf olmasına rağmen davalı idarenin “Kabule göre 17,15 TL başvurma harcı, 74,25 TL peşin harç ve 261,00 TL ıslah harç toplamı olan 352,40 TL dava harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine” denilerek dolaylı olarak da olsa harçtan sorumlu tutulması isabetsizdir.
IV.Davalı E.. Sosyal Hizmetler Şirketi temyizi yönünden;
Öncelikle alt işverenler arasında işyeri devri kurallarına göre son alt işveren ile asıl işveren dışındakilerin sorumluluğu kendi çalıştırdıkları süre ve ücret seviyesindendir. Buna rağmen hükümde müteselsil sorumluluk benimsenmesi isabetsizdir. Ancak taleplerinden tümünden devralan olarak sorumlu olan son alt işveren dışındaki şirketlerin temyizi olmadığından bu husus bozma sebebi yapılmamıştır.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacının ulusal bayram ve genel tatil ücreti talebi yönünden yapılan incelemede; bilirkişinin hesap hatası yaptığı görülmektedir. Bu itibarla örneğin 2005 yılı için yapılan hesaplamada çalışılan ulusal bayram ve genel tatil sürelerinin 6,5 gün olmasına rağmen 10,5 gün olarak hesaplanmıştır. Bilirkişi raporundaki hesap hataları giderilerek davacının bu talebi hüküm altına alınmalıdır. Eksik incelemeye dayalı hükmün bu sebeple de bozulması gerekmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, davalı vakıf temyizi yönünden ise temyiz isteminin REDDİNE, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 07.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.