Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2012/7695 E. 2012/15550 K. 03.07.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/7695
KARAR NO : 2012/15550
KARAR TARİHİ : 03.07.2012

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, ulusal … ve genel tatil ücreti, fazla çalışma ücreti ve ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalıya ait işyerinde 09.06.2000-04.09.2009 tarihleri arasında çalıştığını; ücretlerinin ödenmemesi sebebi ile iş sözleşmesini haklı sebeple feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir.
Davalı, davacının, kendi isteği ile işten ayrılmış olması sebebiyle kıdem tazminatına hak kazanamadığını, fesih tarihi itibariyle muaccel olmamış ücret alacaklarının posta havalesi yolu ile ödendiğini, fazla çalışma ücretlerinin ödendiğinin ihtirazi kayıtsız imzalanan ücret bordroları ile sabit olduğunu, ulusal … genel tatil günlerinde işyerinde çalışılmadığını ve davacının hak kazandığı yıllık izinlerini kullandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının iş sözleşmesini fesihte haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. İmzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı aylık net ücretinin 732,45 TL olduğunu ve aylık ücretin içerisine fazla çalışma ücretlerinin dahil olmadığını ileri sürmektedir. Davalı işveren tarafından ibraz edilen imzalı ücret bordrolarında, davacının ücreti fazla çalışma ücreti de dahil olmak üzere 732,45 TL olarak gösterilmiştir. Davacı tanığı … … “fazla çalışma ücreti ve aylık ücret olarak toplam 750,00 TL net ücret ödenirdi” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu durumda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının aylık net ücretinin fazla çalışma ücreti dahil edilmeksizin 732,45 TL olarak belirlenmesi ve kıdem tazminatı hesaplanmasına esas alınan giydirilmiş brüt ücretin asgari geçim indirimi eklenerek tespiti hatalıdır.
3-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusu taraflar arasındaki diğer uyuşmazlık noktasıdır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Dosya içeriğine göre; davalı tarafça 2005-2006-2007-2008-2009 yıllarında gerçekleşen çalışma dönemine ilişkin ibraz edilen ücret bordrolarında fazla çalışma ücret tahakkuku bulunduğu ve davacının bu bordroları ihtirazi kayıtsız imzaladığı sabittir. Bu durumda, fazla çalışma ücretin imzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti tahakkuku bulunan dönemler dışlanmaksızın hesaplanması da hatalı olup, bu husus bozma sebebi olarak kabul edilmiştir.
4-Davacı taraf 05.12.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile fazla çalışma ve ulusal … genel tatil günleri çalışma karşılığı ücret alacakları taleplerini arttırmıştır. Davalı tarafça ıslah ile talep edilen bu alacak miktarlarına ilişkin süresi içerisinde zaman aşımı itirazında bulunulmuştur.
Zaman aşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zaman aşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zaman aşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zaman aşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, mahkemece , ıslah ile artırılan miktarlara ilişkin süresi içerisinde ileri sürülen zamanaşımı itirazı değerlendirilmeden karar verilmiş olması da bozmayı gerektirmiştir.
5-Davacı 2009 yılı Temmuz ve Ağustos ayı ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek ücret alacağı talebinde bulunmuş ve davalı işveren ise ücretlerinin ödendiğini ileri sürmüştür.
Dosya içerisine ibraz edilen PTT havale makbuzlarının incelenmesinde Temmuz 2009 ücretinin 13.10.2009 tarihinde, Ağustos 2009 ücretinin ise 23.10.2009 tarihinde davacı adına havale edildiği görülmektedir. Ancak davacının hangi tarihte bu ödemeleri aldığı araştırılmamıştır. Dava 23/11/2009 tarihinde açılmıştır. Mahkemece PTT yolu ile havale edilen ücretlerin davacıya ödendiği tarih belirlenmeksizin, ödemenin dava açıldıktan sonra yapıldığı kabul edilerek, bu miktarlar açısından davanını konusuz kaldığına karar verilmesi ve bu miktarlar üzerinden davalı vekiline vekalet ücreti hükmedilmemiş olması hatalıdır. Davacının ücret alacaklarının ödendiği tarih araştırılarak dava açılmadan önce ödeme yapıldığı belirlendiği takdirde, ödeme yapılan ücret alacakları yönünden davacının reddine karar verilmeli ve reddedilen miktar açısından da davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmelidir. Eksik incelemeye dayalı karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 03.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.