YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/6966
KARAR NO : 2012/26789
KARAR TARİHİ : 29.11.2012
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, ücret ile genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı taraf davacının 15.01.1999 tarihinden 15.09.2008 tarihine kadar davalı işyerinde aralıksız ve kesintisiz çalıştığını, gerçek ücretinin 1.000,00.TL. olmasına rağmen Sosyal Güvenlik Kurumu bordrolarında asgari ücret üzerinden prim ödemesi yapıldığını, yıllık izinlerin kullandırılmadığını, 2008 yılının 9. ayında evlenme izni yerine yıllık izin hakkının kullanılmasının istenildiğini ayrıca sigorta bildirimlerinin gerçek maaş üzerinden yapılması istenildiğini, işverence olumlu bir cevap verilmediği gibi işyerinde gerginlik yaşandığını, 05.09.2008 tarihinde rahatsızlanan müvekkilinin rapor aldığını işbaşı yapmak için gittiğinde iş ilişkisinin sonlandırıldığının belirtildiğini, bu arada davacının bağlantılı iş yaptığı şirketlerin aranıp davacının yetkilerinin kaldırıldığının belirtildiğini, belirterek; bir kısım işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı taraf davacının sigorta hizmet dökümünün incelenmesinde 2000 yılında …… Otomotiv San. A Ş. de çalıştığı, kendi isteği ile ayrılarak başka bir işyerinde çalışmaya başladığını, 2002 yılının 3. ayında…Otomotiv şirketinde çalıştığını, 2003 yılının 12. ayında müvekkil şirkette işe başladığını, ücretin asgari ücret olduğunu ve bu ücret üzerinden düzenlenmiş bordrolarının itirazsız imzalandığını, son maaşını aldığı halde bilerek imza atmadığını, yıllık izinlerin değişik dönemlerde kullandırıldığını, ancak çizelgeye davacı tarafından imza atılmadığını, davacının 04.09.2008-14.09.2008 tarihleri arası rapor aldığını, rapor döneminde yerine geçen arkadaşının yaptığı incelemelerde davacı hesabına bir takım paraların intikal ettirildiğini, müşterilerden nakit para alınmasına rağmen kendi kredi kartını kullanarak taksitlendirme yaptığını, bir kısım müşterilerden aldığı paraları hiçbir şekilde şirkete intikal ettirmediğini, kart bilgileri bilinen ve borcu olmayan müşterilerin kartlarını kullanarak borçlu müşterilerin borçlarının silinmeye çalıştığını, bir müşterinin aracında hasar olmamasına rağmen onun adına hasar tahakkuku yaptırdığını, bir müşteriye aynı araca ilişkin iki kez poliçe düzenlediğinin belirlendiğini, rapor dönüş tarihinde bu durumu açıklaması için kendisinden savunma istenildiğini, davacının yazılı savunma vermeden imzadan imtina edip işyerini terk ettiğini ve bir daha işe gelmediğini, müşterilere ihtarlar gönderildiği ve borçların ödenmiş olmasının öğrenilmesi üzerine davacının Cumhuriyet Başsavcılığına emniyeti suiistimalden şikayet edildiğini ve hakkında kamu davası açıldığını, davacının çeyiz alacağı gerekçesiyle işyerinden aldığı borcu ödemediğini, bununla ilgili senet imzaladığını, davacının rapor sonrası işe gelmemesi dolayısıyla işe davet edildiğini, icabet etmemesi sebebiyle iş ilişkisinin sonlandırıldığını davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece ceza davasına ait dosyada ve davalının söz konusu hukuk davasındaki cevap dilekçesinde ileri sürdüğü eylemleri gerçekleştirdiğine dair delil mevcut olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Somut olayda, davacının iş sözleşmesi işveren tarafından haklı sebeple feshedilmiştir. Fesih sebebi yapılan olgular yönünden davacı hakkında açılan ceza davasında delil yetersizliği sebebi ile beraatına karar verilmiş ise de dosya içeriğine göre ceza davasında verilen beraat kararının kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Ceza davasında varılacak sonuç bu dava üzerinde etkili olacağından ceza davası sonucu beklenmeden karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Öncelikle ceza davasının sonucu beklenmeli, bundan sonra fesih tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinin ceza mahkemesinde verilen beraat kararının hukuk hakimini bağlamayacağına ilişkin hükmü de göz önünde bulundurularak tüm deliller yeniden bir değerlendirmeye tabi tutulup oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.11.2012 gününde oy birliğiyle karar verildi.