Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2012/29657 E. 2013/2181 K. 07.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/29657
KARAR NO : 2013/2181
KARAR TARİHİ : 07.02.2013

MAHKEMESİ :… Mahkemesi
… …
… …

DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini
İstemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti
Davacı, davalı Bakanlığa bağlı çocuk hastanesinde birçok alt işverenin bünyesinde temizlik işçisi olarak çalışmakta iken işin ihale ile davalı şirkete devir edilmesi sebebiyle hiçbir geçerli sebebe dayanmaksızın … sözleşmesinin 31.05.2012 tarihinde sözlü olarak feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine, işe iadesine, işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklara karar verilmesini istemiştir
Davalı Cevabının Özeti
Davalı Bakanlık vekili, husumet itirazında bulunarak önceki alt işveren olan ile yapılan hizmet alım sözleşmesine göre ihale süresinin 31.05.2012 tarihinde son bulduğu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … şirketi vekili, davacının şirket bünyesinde hiç çalışmadığını, temizlik işinin 01.06.2012 tarihinden itibaren yüklenildiğini, davacının … sözleşmesinin ise 31.05.2012 tarihinde feshedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti
Mahkemece, davacının davalı … Bakanlığına bağlı olan … Eğitim ve Araştırma Hastanesinde birçok alt işverenin bünyesinde sigortalı olarak çalışmakta iken işin ihale ile davalı şirkete devir edilmesi sebebiyle hiçbir gerekçe göstermeksizin 31/05/2012 tarihinde işine son verildiği, her ne kadar davalı şirket vekili tarafından … organizasyonu çerçevesinde davacının … sözleşmesinin feshedildiği iddia edilmiş ise de belirtilen bu gerekçenin … hukuk mevzuatı çerçevesinde geçerli bir gerekçe olmadığı, davacının işten çıkarılmasının haksız ve keyfi olduğu, davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi olduğu, her iki davalı arasında geçerli ve muvazaaya dayanmayan sözleşme bulunduğundan müştereken ve müteselsilen sorumlulukları kabul edilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz
Kararı davalı … vekili ve davalı … şirketi vekili temyiz etmiştir.
Alt işveren işçisi tarafından, feshin geçersizliğine karar verilmesi istemiyle yalnızca alt işveren hakkında veya geçersizlik yahut muvazaa iddiasıyla sadece asıl işveren aleyhine açılan davalarda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçersiz veya muvazaaya dayandığının belirlenmesine bağlı olarak, davalı olarak gösterilen kişinin işçinin gerçek işvereni olmadığının belirlenmesi halinde taraf sıfatı sorunu ortaya çıkmaktadır. Davanın taraf sıfatı yokluğu sebebi ile reddedilmesi halinde, gerçek işverene karşı açılacak davada işçi, çoğunlukla, işe iade davaları için öngörülen bir aylık dava açma süresini kaçırma tehlikesi ile karşılaşmaktadır. Böyle bir sonuç işçiyi mağdur edeceği gibi, bir aylık süre geçmemişse yeni bir dava açılmasını gerektirmesi nedeni ile usul ekonomisine de uygun düşmez. Gerek daha önce işe iade davalarına bakan Yargıtay …. Hukuk Dairesince ve gerek Dairemiz tarafından davacının temsilcide yanıldığı veya taraf sıfatında maddi hataya düştüğü kabul edilmek suretiyle taraf değişikliği konusunda … 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun katı kuralları aşılarak sorun çözülmeye çalışılmıştır.
Ne var ki, işe iade davası asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açıldığında asıl işveren hakkında taraf sıfatı yokluğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmezken, sadece asıl işveren hakkında dava açılmışsa taraf sıfatının bulunmadığı ve taraf sıfatında yanılgı olduğunun kabulüne karar verilmesi sözü edilen çözümün çelişkisi olarak dikkat çekmiştir.
Öte yandan, 01…..2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124. maddesinde kabul edilebilir yanılgıya dayanan iradi taraf değişikliği taleplerinin mahkemece kabul edilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır. Ancak sözü edilen düzenlemede taraf değişikliğinin talep şartına bağlanması karşısında, hâkim tarafından bu hususta taraflara hatırlatmada bulunulması mümkün değildir. Bu sebeple talep olmadığı halde, taraf sıfatında maddi hataya düşüldüğünden söz edilmek suretiyle mahkeme kararının bozulmasına yönelik uygulamaya devam edilmesinin, kanunun belirtilen açık düzenlemesi karşısında, mümkün olmadığı görülmektedir.
Hal böyle olunca, Dairemizde yukarıda belirtilen içtihadın yeniden gözden geçirilerek değerlendirilmesi ihtiyacı doğmuştur.
Mahkemece verilecek hükmün etkisi bakımından mecburi dava arkadaşlığı, maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ve şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı olarak ikiye ayrılmaktadır. Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı, maddi hukuka göre bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi zorunlu hallerde söz konusu olur(6100 sayılı Kanun’un md.59). Şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ise, kanunun özel hükümleri ve davanın niteliğinden kaynaklanan, birden fazla kişiye karşı dava açılmasının ve yürütülmesinin zorunlu olduğu hallerde oluşan dava arkadaşlığına denir(PEKCANITEZ Hakan/ATALAY Oğuz/ÖZEKES Muhammet, Medeni Usul Hukuku, …. Bası, … 2011, s.223). Şekli dava arkadaşlığı, gerçeğin tam olarak ortaya çıkarılması ve taraflar arasındaki ilişkinin doğru karara bağlanmasını sağlamak için kabul edilmiştir. Bu durumda, dava konusu hukuki ilişki hakkında bütün dava arkadaşlarına yönelik tek ve aynı doğrultuda bir karar verme zorunluluğu yoktur. Ayrıca dava arkadaşlarının yaptıkları usulî işlemler birbirinden bağımsızdır.
4857 sayılı … Kanunu’nun …. maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarına göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olup olmadığı veya muvazaaya dayanıp dayanmadığına yönelik re’sen yapılması gereken yargısal denetim, ilişkinin taraflarının, yani asıl işveren ve alt işverenin davada yer almalarını ve kendi hukuklarını koruyacak açıklama ve ispat haklarını zorunlu kılmaktadır. Aksince bir düşünce … İnsan Hakları Sözleşmesinin …. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına ve 6100 sayılı Kanun’un 27. maddesinde öngörülen hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil eder. Buna göre, işe iade davalarına özgü olarak, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin söz konusu olduğu davalarda, davalı taraf yönünden bir çeşit şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığının mevcut olduğu kabul edilmelidir.
Görüldüğü üzere, bu çözüm tarzı hem işçi hem de işveren yönünde hukuka uygun maddî ve usûlî bakımdan her iki tarafın haklarını korumasını sağlayan bir çözümdür.

Böyle olunca, işe iade davasının yalnızca asıl işveren veya alt işveren aleyhine açılması durumunda, mahkemece, dava hemen reddedilmemeli, davalı olarak gösterilmeyen asıl işveren veya alt işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilmeli, verilen süre içinde, diğer dava arkadaşına teşmil edilirse davaya devam edilmeli, aksi halde dava usulden reddedilmelidir.
Taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına yönelik olarak yapılacak inceleme sonucunda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin … Kanununa aykırı kurulmuş olması veya muvazaaya dayanması nedeni ile feshin geçersizliğine yönelik karar gerçek işveren hakkında kurulmalı, geçersiz veya muvazaaya dayalı ilişkinin diğer tarafı hakkında sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmelidir. Ancak, 6100 sayılı Kanun’un 327. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca taraf sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltarak kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verdiği için, davanın sıfat yokluğu nedeni ile hakkındaki davanın reddine karar verilen taraf lehine vekâlet ücreti takdir edilmemelidir.
Somut olayda; davacının davalı işyerinde temizlik görevlisi olarak değişen alt işverenler bünyesinde çalıştığı, ihaleyi alan Tic. Ltd. Şti. isimli şirket ile davalı idare arasında temizlik hizmet alımı için sözleşme imzalandığı, bu sözleşmenin 31.05.2012 tarihinde sona ermesi üzerine bu kez davalı … şirketi ile 01.06.2012 tarihinden geçerli olmak üzere hizmet alım sözleşmesi imzalandığı anlaşılmıştır.
Davacıya ait hizmet döküm cetveli ve işten ayrılma bildirgesinde davacının 31.05.2012 tarihinde dava dışı Tic. Ltd. Şti. bünyesinde çalışmakta iken işten çıkarıldığı, davalı şirkete bağlı bir çalışmasının bulunmadığı görülmektedir. Dava dışı firmaca … sözleşmesi sona erdirilmiş ise de, davacıya yöneltilmiş bir fesih bildiriminde bulunulmadığından davacının son alt işvereninin, başka bir anlatımla işverenin kim olduğu konusunda yanıldığı açıktır. Bu nedenle davacıya davasını dava dışı Cemo İnşaat Tic. Ltd. Şti’ne yöneltmesi için süre verilmeli, taraf teşkili sağlandıktan sonra yukarıdaki açıklamalar ve dosyadaki deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Sonuç
Temyiz olunan kararın, sair yönleri incelenmeksizin yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 07.02.2013 tarihide oybirliğiyle karar verildi.