YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/2046
KARAR NO : 2012/18280
KARAR TARİHİ : 14.09.2012
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı işçi, iş sözleşmesinin geçerli sebep olmadan işverence feshedildiğini … sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir.
Davalı işveren, iş sözleşmesinin geçerli sebeplerle feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, yargılama devam ederken davacı işçinin işe dönmesi için davet edildiği, davacının işe davet teklifini kabul etmediğini beyan ettiği, davacının, işverenin çağrısına icabet etmemesinin, işe dönme konusunda gerçek niyeti taşımadığı şeklinde yorumlanmaması gerektiği, işçinin açmış olduğu davanın sonucunda işe iadeyi sağlama çabasının kanuni hakkı olduğu, işçinin işe iade davası açtıktan sonra işverenin işçiyi işe davetinin, bir nevi feshi geri alma olduğu gibi, feshin geçersiz olduğunun da kabulü anlamında olduğu bu durumda feshin geçersiz olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre, davacının 07.04.2005-28.02.2011 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde şoför olarak çalıştığı, iş sözleşmesinin 03.03.2011 tarihli fesih bildirimi ile, şirkette iş imkanları, talep ve sipariş azalması, organizasyon değişikliğine gidilmesi sebepleriyle işin sürdürülmesinin imkansız hale gelmesi sebebiyle 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesince tazminatları ödenerek feshedildiği, işverence, … Noterliğinin 21.11.2011 tarihli işe davet ihtarnamesinde, davacının görülen lüzum üzerine işe davet gereğinin hasıl olduğu, davacının davete icabet etmesi halinde son görevi itibariyle sahip olduğu maddi manevi tüm özlük haklarının korunacağı ve lehine olarak güncelleneceği, bu itibarla işe başlaması halinde eski görevinde veya operasyonel ihtiyaçlara göre belirlenecek eş düzey bir görevde çalışmaya devam edeceği, çalışma şartlarının korunacağı, kendisiyle eşit pozisyonda olan bir çalışana yahut tüm şirket çapında genel olmak kaydıyla ücret artışı yapıldıysa aynı hakların kendisine yansıtılacağı belirtilerek, davacının ihtarnamenin tebliğinden itibaren on gün içinde belirtilen adreste işe başlamasının istendiği, ihtarnamenin davacıya 06.12.2011 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 20.12.2011 tarihli duruşmadaki beyanında, ihtarnameyi tebellüğ ettiğini ancak işverenin işe davet teklifini kabul etmediğini beyan ettiği anlaşılmıştır.
4857 sayılı Kanun’un 18 ve devamı maddelerinde belirtilen iş güvencesi hükümlerinin amacı, işverenin iş sözleşmesini meşru ve makul görülebilecek bir sebep olmaksızın keyfi olarak sona erdirmesinin engellenmesi, dolayısıyla iş ilişkilerinde sürekliliğin sağlanmasıdır. Sözü edilen düzenlemeler, işverene emredici kurallarla bir takım yükümlülükler getirmekle birlikte, işçinin de kanunun bu korumasından yararlanması için dürüstlük kurallarına uygun davranması gerekir. Başka bir anlatımla iş ilişkisinde sürekliliğin sağlanması noktasında işçi de iyiniyet kurallarına uygun olarak kendisinden beklenen davranışları ortaya koymalıdır. Bu sebeple, işe iade davasında hedef, işe başlatılma olmalıdır.
Somut olayda, davalı işveren fesihten sonra davacıya işe başlaması için çağrıda bulunmasına rağmen davacı işçi, haklı bir sebep olmadan işverenin bu davetine icabet etmemiştir. Davacının işe davete icabet etmemesi, iş ilişkisinin devamı ile ilgili talebinde samimi olmadığını, nihai hedefinin boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatını almak olduğunu gösterdiğinden bu amaca yönelik talebin iş güvencesi hükümlerince korunması mümkün değildir. Davacı bu davranışı ile işverence yapılan feshi geçerli hale getirmiştir. Bu sebeple, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 127,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.200,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak 14.09.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.