Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2012/19778 E. 2013/7233 K. 04.04.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/19778
KARAR NO : 2013/7233
KARAR TARİHİ : 04.04.2013

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai, çocuk parası, izin ücreti ve maaş alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle yargılama aşamasında usule uygun şekilde ileri sürülmeyen zamanaşımı definin temyiz aşamasında ileri sürülmesi durumunda temyiz incelemesi yapılmasının mümkün olmamasına göre davalı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 04.04.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Davacı, davalıya ait işyerinde 03.12.2003 tarihinde döner ustası olarak çalışmaya başladığını, 18.12.2010 tarihinde ise haksız olarak işten çıkarıldığını iddia ederek bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ise savunmasında, iş akdinin davacının devamsızlığı nedeniyle sona erdirildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece dava kabul edilmiştir.
Kurulan hüküm davalının temyizi üzerine Dairemizce onanmıştır.
Ancak mahkeme hükmünün fazla mesai alacağı yönünden bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan onama kararına iştirak etmem mümkün olmamıştır.
İşveren ile işçi ilişkileri konusundaki süreç batı ülkeleri ile ülkemizde farklı gelişmiştir. Teknolojinin gelişmesi ve sanayileşmenin etkisi ile Avrupa’da iş hukuku önceki dönemlerden itibaren gelişmiş iken, ülkemizde ancak özellikle son 30-40 yılda yoğunlaşan bir özel sektör iş ilişkisinden söz edilebilir. Bu durum gözönüne alındığında ülkemizdeki bu alandaki bilincin batı ülkelerine oranla sınırlı olduğu söylenebilir.
Her ne kadar kanunları bilmemek mazeret sayılmaz ise de toplumsal gerçeklerden uzak uygulamaların da adalete hizmet etmeyeceği inancındayım.
Somut olaya gelince, işveren ile işçi arasında yazılı bir iş sözleşmesi yoktur. Davacının ücreti mahkemece en son brüt 2.304,00 TL olarak kabul edilmiştir.
Taraflar arasında yazılı iş sözleşmesi olmadığına göre kararlaştırılan ve asgari ücretin önemli miktarda üzerinde olan maaşın, iş yerinin olağan çalışma saatlerine göre belirlendiği ve çalışma süresi haftalık 45 saati geçse dahi, 45 saati geçen kısmında maaş içinde karşılandığı kabul edilmelidir.
Zira hem işveren hemde işçi işyerinin olağan çalışma saatlerini gözönünde bulundurarak ücreti belirlemektedirler.
İşyerinin olağan çalışma düzeni dışına çıkılarak daha fazla çalışma yapıldığı takdirde ise bu durumda fazla mesaiden söz edilebilecektir.
Eğer işçinin maaşı asgari ücret düzeyinde ise bu halde haftalık 45 saatin üzerindeki tüm çalışmalar fazla çalışma olarak kabul edilmelidir.
Örneğin, işyeri günlük 9:00-18:00 saatleri arasında haftanın altı günü açık kalıyorsa ve kararlaştırılan ücrette, asgari ücretin önemli miktarda üzerinde ise burada kararlaştırılan ücretin çalışma süresinin tamamını karşıladığı ve ayrıca fazla çalışma ücretinin sözkonusu olmayacağının kabulü gerekir.
Eğer işyeri olağan düzeninin dışında, örneğin gece 20:00’ye kadar çalışmış ise bu halde fazla çalışma yapıldığından söz edilebilecektir. Aksi durumun kabulü işveren açısından öngörülmeyen bir maliyetin ortaya çıkması anlamını taşıyacaktır.
Davaya konu olayda bilirkişi, yaklaşık yedi yıllık bir dönem için 69.568,22 TL fazla çalışma alacağı hesaplamıştır. Diğer işçilik alacakları ile birlikte toplam alacak miktarı 100,000 TL’ye yaklaşmaktadır. İşverenin 3-4 farklı işçi için benzer maliyetler ile karşı karşıya kalabileceği düşünüldüğünde bunun iş hayatında yıkıcı etkilerinin olabileceği öngörülmelidir. Bu olumsuzlukları asgariye indirmek ve hakkaniyete uygun kararlar verebilmek için fazla çalışma olgusunun yukarıdaki çerçeve içerisinde değerlendirilmesinin uygun olacağı kanısındayım.
Son çare olarak, fazla çalışma alacağından mahkemenin kabulünden daha yüksek düzeyde hakkaniyet indirimi yapılarak makul ve dengeli bir karar oluşturulabileceği düşüncesindeyim. Bu nedenler ile yerel mahkeme hükmünün bozulması gerektiği kanaati ile aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 04.04.2013