Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2012/16430 E. 2012/17983 K. 12.09.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/16430
KARAR NO : 2012/17983
KARAR TARİHİ : 12.09.2012

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

DAVA : Davacı, ilave tediye ödeme zorunluluğu bulunmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili; davacı şirket ile davalı sendika arasında toplu iş sözleşmeleri görüşmelerinde uyuşmazlık çıkması üzerine 2822 sayılı Kanun’un 32. maddesi gereğince Yüksek Hakem Kurulu’na başvurulduğunu, Yüksek Hakem Kurulu tarafından uyuşmazlığın karara bağlandığını, toplu iş sözleşmesinin “ikramiye” başlıklı 36. maddesinde Yüksek Hakem Kurulunca 6772 sayılı kanun gereğince işçilere ilave tediye alacağı verilmesinden bahsedildiğini, oysa müvekkili şirketin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş, özel bir ticari şirket olduğunu, 6772 sayılı kanun kapsamında ilave tediye verilmesi mecburiyetinin bulunmadığını, Yüksek Hakem Kurulu’nun bu yasaya göre zaten ilave tediye uygulanıyormuşçasına karar verdiğini, bu durumun maddi hatadan kaynaklandığını düşündüklerini iddia ederek Yüksek Hakem kurulunun 15/06/2011 tarih ve 2011/51-65 esas-karar sayılı kararı ile bağıtlanmış olan toplu iş sözleşmesinin ikramiye başlıklı 36. maddesi uyarınca davacı işverenin 6772 sayılı Kanun kapsamında olmaması nedeni ile ilave tediye ödeme zorunluluğu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davanın öncelikle davalının husumete ehil olmadığını, ayrıca 2822 sayılı Kanun’un 55. maddesi uyarınca Yüksek Hakem Kurulu kararları kesin olduğundan esasa girilmeden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, bütün bunlara ek olarak karardaki düzenlemenin 6772 sayılı Kanun’a yapılan atıftan ibaret olduğunu, bu hükümde amaçlananın toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçilere yılda 2,5 aylık ücret tutarında ikramiye verilmesinden ibaret olduğunu, davacı şirketin de belediye iktisadi teşekkülü olarak 6772 sayılı Kanun’un 1. maddesi kapsamında olduğunu, söz konusu TİS hükmünün kanuna aykırılığının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının talebinin 2822 Sayılı Kanun’un 55. maddesi hükmü gereğince bu davada dinlenme olanağı bulunmadığı, ancak davacı tarafın bu karara dayalı olarak kendisinden bir talepte bulunulduğunda yorum davası açabileceğinin düşünülebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulu’nun 15/06/2011 tarih ve 2011/51 Esas 65 Karar sayılı kararının ikramiye başlıklı 36. maddesi ile bu maddeye aynı şekilde yer veren toplu iş sözleşmesinin 30. maddesinin yorumu gerektirip gerektirmediği ve yorumu gerektiriyorsa hükmün ne şekilde anlaşılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 32. maddesi hükmü gereğince davacı şirketin yaptığı iş itibariyle grev yasağının söz konusu olduğu ve toplu iş sözleşmesi yapılması hususunda uyuşmazlık çıkması üzerine konunun Yüksek Hakem Kurulu’na intikal ettiği ve Yüksek Hakem Kurulu tarafından uyuşmazlığın çözümüne ilişkin karar alınarak uyuşmazlığın sona erdirildiği anlaşılmaktadır.
2822 sayılı TİSGLK m. 55’e göre Yüksek Hakem Kurulu kararları kesin olup toplu iş sözleşmesi hükmündedir. Yüksek Hakem Kurulu kararlarının kesin olması, Yüksek Hakem Kurulu kararıyla toplu iş sözleşmesi yapılması sürecinde taraflar arasındaki uyuşmazlığın nihai olarak sona ermesi ve buna ilişkin başka bir süreç ya da aşamanın bulunmaması anlamına gelmektedir. Nitekim Yüksek Hakem Kurulu kararlarının toplu iş sözleşmesi hükmünde olduğu ifade edilerek bu husus vurgulanmak istenmiştir. Yüksek Hakem Kurulu kararlarına karşı yorum davası açılamayacağına dair özel bir düzenleme de bulunmadığından söz konusu kararlara karşı yorum davası açılamayacağı ve davanın dinlemeyeceği gerekçesi yerinde değildir. O halde öncelikle mahkemece davanın esasına girilerek toplu iş sözleşmesinin yorumu istenen maddesinin uygulanmasında gerçekten yoruma yönelik bir uyuşmazlık bulunup bulunmadığı belirlenmelidir. Bu noktada Yüksek Hakem Kurulu kararının içeriğine dahil edildiği toplu iş sözleşmesinin 5. maddesinde öngörülen yorum uyuşmazlığına ilişkin prosedürün işletilip işletilmediği, başka bir anlatımla uygulamaya ilişkin anlaşmazlığın ne şekilde giderildiği araştırılmalı ve varsa buna ilişkin belgeler getirtilip dosya kapsamına dahil edilmelidir. Bundan sonra yorum davası konusu olabilecek şekilde bir yorum uyuşmazlığı bulunup bulunmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti ile yorum davasının koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmelidir. Eğer yorum davasının koşulları oluşmuş ve yorum uyuşmazlığı mevcut ise toplu iş sözleşmesinin yorumu yoluna gidilmeli, aksi takdirde yani yorum davasının koşulları oluşmamış veya yorumu gerektirecek bir anlaşmazlık mevcut değilse buna göre karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde inceleme yapılmaksızın yazılı gerekçeyle davanın reddedilmesi hatalı olup hükmün bozulması gerekmiş, sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 12.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.