Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2012/16324 E. 2012/21062 K. 04.10.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/16324
KARAR NO : 2012/21062
KARAR TARİHİ : 04.10.2012

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, iş sözleşmesinin haklı ve geçerli sebebe dayanmaksızın feshedildiğini belirterek müvekkilinin işe iadesine ve kanuni haklarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin disiplin yönetmeliği kapsamında tazminatsız feshedilebilecekken, kişinin aşırı borçlu olması dikkate alınarak tazminatlarının ödendiğini, disiplin yönetmeliğinin kınama cezasını gerektiren eylemler başlığı altında gelirine ve malvarlığına oranla aşırı borçlanmak, bu hali sürekli devam ettirmek, borçlarına bağlı yükümlülüklerini zamanında yerine getirmemek durumunun bulunduğunu, aynı başlık altında, eylemlerin tekrarı ve alışkanlık haline getirilmesi durumunda bir üst cezanın uygulanacağının düzenlendiğini, disiplin soruşturmasıyla elde edilen verilerin feshi gerektirdiğini, feshin haklı sebebe dayandığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının bankacılık etiği ile örtüşmeyecek işlem ve harcamalarının bulunmadığı, aile fertlerinin ihtiyaçları sebebiyle borçlandığı, gelirine göre yüksek olan borçlarını ödeyebilmesi için gerekli ve yeterli süre tanınmaksızın, ayrıca fesih öncesinde davacıdan savunma almaksızın, kınama cezası ile cezalandırılmasının ardından geçen süre içerisinde borçluluğunun artarak devam etmesi nedeniyle feshe başvurularak borçlarını ödeme olasılığını hemen hemen ortadan kaldırıldığı, uzun süredir işyerinde çalışan ve 2008 yılından itibaren borçlanma olayını gerçekleştiren davacının işverene ve işyerindeki işleyişe zarar verecek herhangi bir davranışının olmadığı, davacının borçlarını akrabalarının desteği ve kendi çabasıyla ödemekte olduğu, davacı hakkında başlatılmış herhangi bir icra takibinin bulunmadığı, bu sebeple işverenin feshe baş vurarak ulaştığı sonuçla işçinin işini kaybetmesi sebebiyle doğan sonuç arasında büyük bir orantısızlık olduğu, işverenin, davacının borçlarını ödeme düzenini sağlaması için yeteri kadar zaman vermeyerek feshe son çare olarak baş vurmadığı bankanın feshinin haksız olduğu gerekçesiyle işe iadeye karar verilmiştir.

Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İşçinin geçerli bir feshe sebep olabilecek davranışları 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinde öngörülen ve işverene derhal fesih yetkisi tanıyan haklı sebeplerden farklıdır. Yargılama sırasında bu sebeplerin ağırlıkları her olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir. İşçinin iyiniyet ve ahlak kurallarına uymayan davranışı sonucunda iş ilişkisine devam etmek işveren açısından çekilmez hale gelmişse, diğer bir anlatımla güven temeli çökmüşse işverenin haklı sebeple derhal fesih hakkı doğar. Buna karşılık işçinin davranışı taraflar arasında bulunması gereken güven temelini çökertecek ağırlıkta bulunmamakla, iş ilişkisine devamı tam anlamıyla çekilmez hale getirmemekle birlikte, işin normal işleyişini bozuyorsa, işyerindeki uyumu olumsuz yönde etkiliyor ve işverenden bu sebeple iş ilişkisini yürütmesi normal olarak beklenemiyorsa 4857 sayılı Kanun’un 18/1. maddesi gereği geçerli fesih hakkı doğar.
Somut olayda, davacıya personel ve disiplin yönetmeliğine aykırı olarak yüksek miktarda borçlanması sebebiyle kınama cezası verildiği, yüksek miktarda borçluluk halinin devam etmesi üzerine işverence iş sözleşmesinin feshedildiği incelenen dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bankacılıkta güven esas olup bankanın çalışanlara karşı güven duyması ve bu güvenin sürekli olması gerektiği gibi, banka müşterilerinin de aynı şekilde bankaya olan güveninin devamlılık göstermesi esastır. Davacının aylık ücreti ile mütenasip olmayan çok yüksek miktarda borçlandığı tartışmasız olup, bu durumun banka açısından risk oluşturacağı açıktır. Hal böyle olunca işverence iş sözleşmesinin feshinin geçerli sebebe dayandığının kabulü gerekir. Mahkemece bu yön gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile davanın yazılı şekilde kabulü hatalıdır.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 30,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.200,00 TL ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, kesin olarak 04.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.