Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2011/7377 E. 2011/8517 K. 27.12.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/7377
KARAR NO : 2011/8517
KARAR TARİHİ : 27.12.2011

MAHKEMESİ : Batman İş Mahkemesi
TARİHİ : 11/11/2010
NUMARASI : 2009/486-2010/672
Davacı vekili, müvekkilinin halen Batman Belediye Başkanlığında çalıştığını, ancak 3417 (mülga) sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Tasarrufların Değerlendirilmesine İlişkin Kanun uyarınca maaşından kesilen kesintiler işveren katkısıyla birlikte … Bankasına yatırılmadığı gibi nemalandırılmadığı, halbuki anılan Yasa’nın 7. maddesinde bu durumun açıkça ifade edildiği, 4853 sayılı Yasa’da değişiklik yapıp 5568 sayılı Yasa ile tüm varlık hak ve yükümlülüklerin hazineye devredildiğini, anılan yasa bağlamında belirtilen alacaklardan hazine müsteşarlığının sorumlu tutulduğunu, Yargıtay 9. H.D. nin uygulamasının bu yönde olduğunu, …..Belediye Başkanlığı nezdinde çalışılan süre içerisinde hak edilen ancak kurul tarafından kendisine verilmeyen tasarruf teşvik nemaları fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı baki kalmak kaydı ile 1.200,00 TL lik kısmının hakkın doğum tarihinden itibaren işleyecek gecikme zammı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece, davalı ile hazine arasında 5393 Sayılı Kanunun 5. maddesi anlamında uzlaşma yoluna gidilmediği anlaşılmakla 10/06/2010 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen ve birleşen dava dilekçesindeki talebin kabulüne, davacının öncelikle davasını mevcut uygulama nedeniyle Hazineye karşı Yargıtay’ın HGK’nun 23/12/2009 tarihli önemli sayılabilecek içtihadından önce açtığı, daha sonra Batman Belediye Başkanlığı aleyhine ayrıca dava açarak dosyalar birleştirdiği, davacının Yargıtay’ın mevcut uygulaması nedeniyle Hazine Müsteşarlığına haklı olarak davayı yönelttiği, bu itibarla ana dosya kapsamında açılmış olan davanın reddine karar verilmesi nedeniyle davalı Hazine Müsteşarlığı lehine vekalet ücretine hükmedilmeyerek hüküm kurulmuştur.
Davalılar vekili tarafından karar temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacı tarafından işbu dava önce davalı hazine müsteşarlığına karşı açıldığı ,yargılama aşamasında davacı tarafından aynı taleplere ilişkin batman belediye başkanlığına karşı açılan dava , mahkeme tarafından işbu dosya ile birleştirilmesine karar verilerek yargılamaya devam edilerek hüküm kurulmuştur.
01.04.1988 tarihinde yürürlüğe giren 3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun ile çalışanların tasarruflarının artırılması amacı güdülmüştür.
3417 sayılı Yasanın “tasarruf hesabı” başlığını taşıyan 4.maddesinde; “ Kurumlar bu Kanun hükümleri çerçevesinde çalışanların aylık ve ücretlerinden yapacakları tasarruf kesintisi ile sağlanacak Devlet katkılarını aylık ve ücret ödemesinin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar ….Bankasında personeli adına açtıracakları “Tasarrufu Teşvik Hesabına yatırırlar. İşverenler işçilerinin ücretlerinden yapacakları tasarruf kesintileri ile sağlayacakları işveren katkılarını tahakkuk ettirerek, ücret ödenmesinin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar ….Bankasında işçileri adına açtıracakları “Tasarrufu Teşvik Hesabı”na yatırırlar.”
Anılan Yasanın “ödemelerin zamanında yapılmaması” başlığını taşıyan 7.maddesinde ise; “İşverenlerin, ücretlerden yapacakları tasarruf kesintileri ile sağlayacakları işveren katkılarını 4 üncü maddede belirtilen süreler içinde ilgililerin banka hesaplarına yatırmamaları halinde, yatırılması gereken miktarlar resen veya ilgililerin başvurusu halinde Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun primlerin tahsiline ilişkin hükümleri dairesinde tahsil olunarak alınacak gecikme zammı ile birlikte ilgili banka hesabına yatırılır.” hükmü getirilmiştir. 29.04.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4853 sayılı Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanunun 10.maddesi ile 3417 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
4853 sayılı Kanunun 1.maddesinde amacının, 3417 sayılı Kanun uyarınca açılmış bulunan Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabında biriken paraların tasfiyesi ve bu hesaptan hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasların belirlenmesi olarak açıklanmıştır.
Anılan Kanunun 7.maddesinde; 3417 sayılı Kanunun mülga 2 nci maddesi kapsamındaki hak sahipleri tarafından bu Kanun kapsamına giren alacaklarla ilgili olarak yargı mercilerine açılmış ve devam eden davalar ile icra takipleri hakkında bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmişir.
13.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu Geçici 5.maddesinde yer alan “Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde ellisinden fazlası belediyelere ait şirketlerin, 31.12.2004 tarihi itibariyle kamu kurum ve kuruluşlarından olan kamu ve özel hukuka tâbi alacakları, bunların diğer kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarına karşılık olmak üzere 31.12.2005 tarihine kadar takas ve mahsup edilir. Bakanlar Kurulu bu süreyi altı aya kadar uzatmaya yetkilidir. Bu madde kapsamındaki alacak ve borç ifadesi bu alacak ve borçlara ilişkin fer’ileri ve cezaları da kapsar.
Yukarıdaki fıkra kapsamında yer alan kuruluşların takas ve mahsup işlemine konu olan veya olmayan borçları, genel bütçe vergi gelirlerinden her ay ayrılacak paylarının yüzde kırkını geçmemek üzere kesinti yapılarak tahsil edilir.” hükmü ve 2005/8928 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer alan esaslar çerçevesinde, Kurumca icra kanalı ile tahsil edilmeyen ve tüm işçileri kapsayan tasarrufu teşvik kesintilerini de kapsayan belediyelerin Sosyal Sigortalar Kurumu’na ve diğer kurumlara olan borçlarının ödenmesi ile ilgili olarak Belediyeler ile Hazine Müsteşarlığı arasında uzlaşmaya varılmış ise ilgili belediyenin genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylarından her ay taksitler halinde kesilmek suretiyle borçların tasfiyesi işlemleri başlatılmaktadır.
Ayrıca, davanın yasal dayanağı 3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun olup, adı geçen kanun 29.4.2009 tarihinde yürürlüğe giren 4853 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırılmıştır. Tasarruf teşvik hesaplarının tasfiyesini öngören sözü edilen yasanın 3/f maddesinde nemanın tanımı yapılmış ve hak sahiplerinin aylık veya ücretlerinden yapılan tasarruf kesintileri ve Devlet veya ilgili işverenin katkılarına ait bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kalan toplamı nema olarak ifade edilmiştir.
4853 sayılı yasanın 5. maddesinde ise, “Hak sahiplerinin aylık veya ücretlerinden yapılan tasarruf kesintileri ve Devlet veya ilgili işverenin katkılarına ait bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kalan nema, aylık olarak, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan bir önceki aya göre Tüketici Fiyatları Genel İndeksi değişim oranında ve ilave olarak yıllık yüzde beş oranında değerlendirilir” şeklinde kurala yer verilerek tasfiyeye dair değerleme ölçüleri belirlenmiştir. Ayrıca aynı kanunun 6. maddesinde “Hak sahiplerine anapara tutarları 2003 yılı Nisan ayında defaten ödenir. 5. madde uyarınca değerlendirilen tutar Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında olmak üzere 2004 yılında dört taksit, 2005 yılında dört taksit ve Mart ve Haziran aylarında olmak üzere 2006 yılında iki taksit olarak toplam on taksitte ödenir….” hükmü getirilmiştir. 5. madde kapsamındaki değerlemenin Haziran 2006 tarihinden sonra devam edeceğine ilişkin bir yasal düzenleme ve hukuki gerekçe yoktur. Değerlemenin 2006 Haziran sonrası dava tarihine kadar devam ettirilmesi isabetsizdir.
Yukarıda belirtilen yasal ve hukuksal gerekçeler nedeniyle , davalı ile hazine arasında 5393 Sayılı Kanunun 5. maddesi anlamında uzlaşma yoluna gidilmediği anlaşılmakla davalı belediye yönünden davanın kabulüne karar verilmesi yerinde ise de, hükme esas alınan ve bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde 4853 sayılı yasanın 5. madde kapsamındaki değerlemenin Haziran 2006 tarihinden sonra devam edeceğine ilişkin bir yasal düzenleme ve hukuki gerekçe yoktur. Değerlemenin 2006 Haziran sonrasından dava tarihine kadar devam ettirilmesi isabetsizdir. Davalı belediye hakkında dava Haziran 2006 tarihindeki değerleme belirlenerek dava kabul edilmelidir. Eksik inceleme ile hatalı bilirkişi raporuna itibarla karar verilmesi hatalıdır.
Ayrıca, davacı tarafından önce hazineye karşı dava açıldığı ve yargılama sırasında davalı belediye ye karşı ayrı dava açılarak birleştirme kararı verildiğinden ve uzlaşma kapsamına gidilmediğinden davalı hazine yönünden davanın reddine karar verilmesinden dolayı davalı hazine lehine vekalet ücreti hükmedilmesi ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerektiğinden davalı hazine lehine vekalet ücreti hükmedilmemesi ve yargılama giderinden sorumlu tutulması hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 27.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.