Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2011/6803 E. 2012/12049 K. 01.06.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/6803
KARAR NO : 2012/12049
KARAR TARİHİ : 01.06.2012

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davacının alkollü araç kullandığından ehliyetine elkonulduğunu, bölge müdürü olan davacının görev tanımında şoförlüğün bulunmadığını, ehliyetinin mesai saatleri dışında alıkonulduğunu, kısıtlı bir süre için alındığını, alternatif tedbirlere başvurulmaksızın iş sözleşmesinin feshedildiğini, feshin geçerli veya haklı sebebe dayanmadığını ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının 22.01.2010 tarihinde saat 00.15 de kendisine şirket tarafından tahsis edilen aracı alkollü olarak kullanması nedeniyle trafik cezası aldığını ve ehliyetine altı ay süreyle el konulduğunu, şirket bünyesine bölge satış müdürü pozisyonunda işçi alımı yapılırken ön koşul olarak adayların ehliyetlerinin olması ve araç kullanabilir olması şartının arandığını, işveren olarak kendi özensiz, dikkatsiz, sorumsuz ve kanun dışı davranışı sebebiyle görevini gereği gibi ifa edemeyecek konuma düşen davacıya çalıştırmak için alternatif yollar üretmek zorunda olmadıklarını öne sürerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, feshe dayanak yapılan olgunun, sürücü belgesinin alınmış olmasına bağlı olarak görevini tam ve layıkı ile yerine getiremeyeceği iddiası olduğu, davacının bölge satış müdürü olarak kendisine tahsis olunan şirket aracını kullanarak iş görme borcunu yerine getirdiği, bu yönüyle asli görev tanımında şoförlük yer almamakla birlikte, araç kullanabilir durumda olmasının ve seyahat engelinin bulunmamasının gerektiği, ne var ki, davacının sürücü belgesinin altı ay süreyle geçici olarak geri alındığı ve iş sözleşmesinin feshedildiği 18.03.2010 tarihi itibariyle ceza süresinin bitimine dört ay kaldığı, işverence bu dört aylık sürede davacıya varsa birikmiş yıllık izinlerinin kullandırılması yahut 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesinde yer alan prosedür çerçevesinde cezanın sona ereceği tarihe kadar ücretsiz izne çıkarılması yollarına başvurulmadığı, işyerinde araç kullanmayı
gerektirmeyecek başka bir işte geçici süreyle çalışmasının teklif edilmediği, bu hususta işverenlikçe feshi engellemek amacıyla herhangi bir çaba gösterilmediği, davacının kısmen dahi olsa işe yetersizliğinin geçici nitelikte olması sebebiyle olumsuz tahminin gerçekleşmiş kabul edilemeyeceği, keza fesihten önce feshe karşı daha esirgeyici tedbirlere başvurulmadığından, fesih işleminin ultima ratio (son çare) ilkesine de uygun düşmediği sebepleriyle feshin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık iş sözleşmesinin işverence haklı sebebe dayalı olarak feshedilip feshedilmediği noktasındadır.
4857 sayılı Kanun’un 25/II. maddesinde, “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri: A) İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması. B) İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması. C) İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması. D) İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması veya 84. Maddeye aykırı hareket etmesi. E) İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması. F) İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi.g) İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi. H) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi. I) İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.” hallerinde iş sözleşmesinin işverence haklı sebebe dayalı olarak feshedilebileceği düzenlenmiştir.
Dosya içeriğinden, davacının 10.09.2001—18.03.2010 tarihleri arasında Marmara ve Karadeniz Bölge Satış Müdürü olarak çalıştığı, iş sözleşmesinin 18.03.2010 tarihli fesih bildirimi ile, davacının görevinin Karadeniz ve Marmara bölgesinde bölge yöneticiliği, bayi yöneticiliği işi olduğu ve bu bölgelerde satışlardan sorumlu olduğu, görevi gereği çok fazla seyahat ettiği, seyahatlerini şirketçe tahsis edilen araçla yaptığı belirtilerek görevi ile ilgili olarak kendisine tahsis edilen aracı kullanırken karayolları trafik kanununa riayetsizliği nedeniyle araç sürücü belgesinin emniyet tarafından alındığının öğrenildiği, davacının 16.03.2010 tarihli savunmasında araç sürücü belgesinin Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/5. maddesi uyarınca el konulduğunu kabul ettiği, söz konusu kanun maddesi alkollü araç kullanmakla ilgili olduğundan araç sürücü belgesine altı ay süreyle el konulmuş olduğu, bu durumda görevi ve işi icabı kendisine tahsis edilen araç da dahil olmak üzere, hiçbir aracı kullanamayacağının, görevini tam ve layıkı ile yerine getiremeyeceğinin sabit olduğu, bu sebeple iş sözleşmesinin 4857 sayılı Kanun’un 25/II.maddesi gereğince feshedildiği, davacıya 22.01.2010 tarihinde saat 00:15 sularında alkollü araç kullanma sebebiyle trafik para cezası kesildiği ve ehliyetine altı ay süreyle el konulduğu, cezanın 602.61 TL olarak şirketçe 02.04.2010 tarihinde ödendiği, davacının ceza tutarının borç kaydedilmesini talep ettiği, davacının olayı doğruladığı, olayı 25.01.2010 tarihinde insan kaynakları müdürüne ve bir iki
kişiye sohbet sırasında söylediğini, yaklaşık iki aydır şirket aracını ehliyetsiz kullandığını beyan ettiği anlaşılmıştır.
Somut olayda, davacının bölge satış müdürü olarak kendisine tahsis edilen şirket aracını kullanarak iş görme borcunu yerine getirdiği, bu yönüyle görev tanımında şoförlük yer almasa da, araç kullanabilir durumda olmasının ve seyahat engelinin bulunmamasının gerektiği, davacının ehliyete el konulduktan sonra yaklaşık 2,5 ay süreyle şirket aracı ile ehliyetsiz olarak görevini yapmasının iş güvenliğini tehlikeye düşürdüğü, davacının Bölge Müdürü konumu sebebiyle işverence Mahkemenin gerekçesinde belirtilen tedbirleri uygulama imkanının olamayacağı, bölge müdürlüğü makamının altı ay süre ile boş kalamayacağı ve geçici yöntemlerle idaresinin şirketten istenemeyeceği, davacının mesai saatleri dışında şirket aracını alkollü olarak kullanmasına yönelik davranışının olumsuz sonuçlarına işverenin katlanmasının beklenemeyeceği ortadadır. Hal böyle olunca davacının bu olumsuz davranışının 4857 sayılı Kanun’un 25/II. maddesinde öngörülen sebepler niteliğinde ve ağırlığında olmasa da, işyerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen, sözleşmeye aykırı davranışlar niteliğinde olduğu ve iş sözleşmesinin geçerli sebeple feshedilmesi şartlarını oluşturduğu düşünülmeden davanın reddi yerine kabulüne dair yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda belirtilen sebeplerle;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 80,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.200,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak 01.06.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.