Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2011/13981 E. 2012/6813 K. 10.04.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/13981
KARAR NO : 2012/6813
KARAR TARİHİ : 10.04.2012

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili; davacının iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından, işyeri huzurun bozma gerekçesi ile feshedildiğini, davacıya fesih bildiriminin yazılı olarak da bildirilmediğini, fesih gerekçesinin 12/07/2010 tarihinde işveren tarafından yapılan toplantıda, yılık izin sürelerinin bir haftaya düşürülmesi talebine olumlu yanıt verilmemesi olabileceğini belirterek feshin geçersizliğine karar verilmesi, buna bağlı tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı işveren vekili iş sözleşmesinin davacının işverenin güvenini kötüye kullandığı, işletmenin üretimini izinsiz olarak yavaşlattığı, çalışma ahengini ve işyeri huzurunu bozan davranışları nedeniyle, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II e maddesi uyarınca feshedildiğini, davalı işyerinde üretim operatörü olarak çalışan davacının çalışma arkadaşları ile birlikte işverenin bilgisi dışında üretimi durdurduklarını, şirket disiplin kurulana sevk edilen davacı ve arkadaşlarının, savunmasının alındığını, davacının iş akdinin, disiplin kurulunun, yasal fesih koşullarının oluştuğuna ve davacının iş akdinin yasa ve işyerinde uygulanan Toplu İş Sözleşmesi gereğince feshine dair kararıyla, sona erdirildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece çalışan işçilerin izinlerinin bir hafta süre ile sınırlandırılması üzerine bilgi amaçlı olarak işyeri sendika temsilcisi ve işveren yetkilileri ile görüştükleri, görüşmenin mesai saati içinde gerçekleştiği, bu süre içinde üretimin durduğu, ancak görüşmenin sona ermesi üzerine çalışanların işlerinin başına döndükleri ve çalışmaya devam ettikleri, bilgi amaçlı toplantının işi yavaşlatma, güveni kötüye kullanma, doğrulukla bağdaşmayan hareket olarak değerlendirilemeyeceği, kaldı ki bu görüşmeye davacı dahil tüm vardiya çalışanlarının katıldığı, davacının diğer işçilerin işlerini bırakmasına öncülük veya teşvik ettiğine dair delil bulunmadığı, 4857 sayılı Kanun’un 5. maddesi gereğince işverenin çalışanlara karşı eşit davranma yükümlülüğü bulunduğu, davalının eşit davranma yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle iş akdinin davalı işverence haksız feshedildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusu olup, normatif dayanak 4857 sayılı Kanun’un 18 ve devamı maddeleridir.
4857 sayılı Kanun’un 18. maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından yada işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
4857 sayılı Kanun’un 18. maddesi bakımından işçinin davranışlarından kaynaklanan sebepler, işçinin aynı Kanun’un 25/II. maddesinde öngörülen sebepler niteliğinde ve ağırlığında olmayan, işyerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen, sözleşmeye aykırı davranışlarıdır. İşçinin davranışı ancak işyerinde olumsuzluklara yol açması halinde geçerli sebep olabilir. İşçinin sosyal açıdan olumsuz bir davranışı, toplumsal ve etik açıdan onaylanmayacak bir tutumu işyerinde üretim ve iş ilişkisi sürecine herhangi bir olumsuz etki yapmıyorsa geçerli sebep sayılamaz.
4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin ikinci fıkrasına göre feshin geçerli nedene dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Somut olayda, davacının iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından 30.07.2010 günlü fesih bildirimi ile işletmenin üretimini izinsiz yavaşlatma, doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar sergileyerek çalışma ahengini ve işyeri huzurunu bozan davranışları nedeniyle, 4857 sayılı Kanun’un 25/II-e maddesi uyarınca feshedilmiştir.
4857 sayılı Kanun’un 25. maddesinin II. bendinde, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığında işverenin haklı fesih imkanının olduğu açıklanmıştır. Yine aynı maddenin II. bendinin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkanı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkanı tanımaktadır.
Dosyadaki tanık beyanlarından davacı ile birlikte birkısım çalışanın işverenin yıllık izinlerin kullanımına ilişkin aldığı karar üzerine işyerinde iş saati içinde toplantı yaptıkları dikkate alındığında davacının bu davranışının işin yürütümünü olumsuz etkilediği, davalı işverenin siparişlerini zamanında bitirilemediğinden sevkıyatın gecikmesine ve neden olarak işyerinde olumsuzluğa yol açtığı anlaşılmaktadır. Buna göre davalı tarafça yapılan feshin haklı neden ağırlığında olmasa da geçerli bir fesih mahiyetinde olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda belirtilen nedenlerle;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 36,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.200,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak 10.04.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.