Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2011/1304 E. 2011/3158 K. 20.10.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/1304
KARAR NO : 2011/3158
KARAR TARİHİ : 20.10.2011

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, iş sözleşmesinin haklı ve geçerli nedene dayanmaksızın feshedildiğini belirterek müvekkilinin işe iadesine ve yasal haklarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, bankanın 2001 yılında tasfiye sürecine girdiğini, tüm şubelerin T.C.Ziraat Bankası A.Ş.’ne devredildiğini, tasfiyenin yürütülmesi için Tasfiye Kurulu tayin edildiğini, İş Kanunu gereği sözleşme imzalayan personelin TC Ziraat Bankasının kadrosuna katıldığını, çalışmak istemeyen personelin değişik kurum ve kuruluşlara atandığını, şubesi ve personeli kalmayan ve tasfiye haline gelmiş bankaya, tasfiye kurulunun emir ve talimatları doğrultusunda görev yapmak üzere T.C.Ziraat Bankası kadrosuna katılan personelin bir kısmının geçici olarak görevlendirildiğini, bunun dışında tasfiye kurulunun bir kısım yeni personeli de ayrıca istihdam ettiğini, bu kapsamda İzmir bölge hukuk koordinatörlüğü Ege Bölgesi ile Akdeniz bölgesindeki davaların takibinin kolaylaştırılması için bu bölgede 7 adet sözleşmeli avukat bulunduğunu, bankanın tasfiye sürecine girmiş oluşu ile birlikte bankacılık işlemleri yapma yetkisi kaldırıldığından mevcut ihtilaflı kredilere yeni ihtilaflı krediler eklenmediğini zamanla iş yükünün azaldığını, bunun doğal sonucu olarak geçici görevle gelen bir kısım personelin TC Ziraat Bankasına iade edildiğini, bir kısmının istifa ettiğini, sözleşmeli avukatlar tarafından takıp edilen dosyaların iade alındığını ve zaman içerisinde kapanmaya başladığını, bir kısım bölgeler kapatılarak dosyaların bölge hukuk koordinatörlüklerine devredildiğini, bu sürecin İzmir Bölge Hukuk Koordinatörlüğünde daha hızlı yaşandığını, halen bu bölgede 6 avukat, 3 takip görevlisi, 1 bankacının görev yaptığını, bu personelin de ihtiyaç olan Merkez Hukuk Koordinatörlüğüne kaydırılmasının hedeflendiğini, tasfiyenin doğal sonucu olarak personel azaltılmasının kaçınılmaz hal aldığını, davacı dahil tüm çalışanlarında bu bilinç altında iş sözleşmelerini imzaladıklarını, bu doğrultuda davacı ile birlikte İzmir Bölge Hukuk Koordinatörlüğüne bağlı olarak görev sürdüren Av.Özlem ile birlikte Ankara Bölge Hukuk Koordinatörlüğünde bağlı 2 avukatın da Merkez Hukuk Koordinatörlüğüne atanmasına, Personel Yönetmeliğinin 31.maddesi kapsamındaki yetkiye dayanılarak karar verildiğini, davacının atamaya itiraz

ettiğini, itirazı üzerine göreve başlamaması halinde iş akdinin feshedileceğinin davacıya 11.08.2009 tarihli yazı ile ihtar edildiğini, söz konusu işlemin “son çare ilkesi” gereği yapıldığını, davacının bu yaklaşımı kabul etmediğini ve çalışmayı reddettiğini, kaldı ki, Merkez Hukuk Koordinatörlüğü bünyesindeki ücretin daha yüksek olduğunu, unvan ve çalışma şeklinde de değişikliğin söz konusu olmadığını, merkezdeki personelin, tasfiye işlemlerinin sonuna kadar işlerine devam edileceği avantajının da davacı tarafından reddedilmiş olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının İzmir Bölge Hukuk Koordinatörlüğü’nde çalışmakta iken, hangi kriterler dikkate alınarak 7 avukat arasından İstanbul’a tayinine karar verildiğinin davalı tarafından açıklanmadığı, tayin hususunda objektif sosyal seçim kriterlerine uyulduğu yönünde de herhangi bir ispat faaliyetine girişilmediği, dinlenen tüm tanıkların, İstanbul’da görevlendirme yapılmasından önce davacı dahil çalışanlarla bireysel görüşmeler yapıldığını ve davacının talebi kabul etmediğini beyan ettikleri, davalı tanıklarının da seçimin hangi kritere göre yapıldığı yönünde bilgilerinin bulunmadığını söyledikleri, davacının İstanbul’a görevlendirilmesinde sosyal seçim kriterlerine uyulmadığı, keyfi davranıldığı, bu keyfi davranış sonucunda yapılan görevlendirilmeye 4857 Sayılı İş Kanununun 22.maddesi kapsamında uyulmadığı, davacı iş sözleşmesinin feshinin geçerli bir sebebe dayandığının ispatlanamadığı gerekçesiyle işe iadeye karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine göre, İzmir bölge hukuk koordinatörlüğünde avukat olarak çalışan davacının iş sözleşmesi, iş yükündeki değişime bağlı olarak hizmet gereği, merkez hukuk koordinatörlüğüne ataması yapılmasına ve ihtarnameye rağmen ailevi ve diğer özel gerekçeler ileri sürerek yeni görevine başlamaması nedeniyle işverence sona erdirilmiştir. İşçinin çalışmakta olduğu İzmir bölge hukuk koordinatörlüğündeki işlerin belirgin derecede azalmış olduğu sabittir. Personel Yönetmeliğinin 31.maddesinde bankanın, personelin görev yerini, banka yararı ve hizmetin en iyi şekilde yürütülmesini teminen hizmet gereğiyle değiştirebileceği düzenlenmiştir. Davacının merkez koordinatörlüğünde görevlendirilmesinde unvan ve ücret düşüşü söz konusu değildir. İş sözleşmesi de belirli bir şube ya da bölge esas alınarak aktedilmemiştir. İşverenin yönetim hakkı çerçevesindeki görev yeri değişikliğini cezalandırma kastıyla kullandığına ilişkin somut vakıa ya da delil de bulunmamaktadır. Davalı banka 2001 yılından beri tasfiye sürecindedir, 2009 yılı sonlarına gelindiğinde taşra ve bölgedeki iş yükünün tedricen azalması olağandır. Bu hususu her iki taraf tanık beyanları da doğrulamıştır. Dışarıdan vekalet sözleşmesine dayanarak çalışan kişilerin de sözleşmeleri feshedilmiştir. Merkez hukuk koordinatörlüğündeki işlerin ne şekilde ve kaç personelle yerine getirileceği de işverenin sevk ve idare yetkisi kapsamındadır, bu konuda işverenin tasarrufunun yerindeliği denetlenemez. Fesih bakımından da işvereni sosyal seçim kriterlerini gözetme zorunluluğu altında tutan bir sözleşme ya da toplu iş sözleşmesi düzenlemesi de bulunmamaktadır. Fesih geçerli nedene dayandığından, işe iade isteğinin reddi gerekir.
Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı İş Kanunun 20.maddesinin 3.fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)Yerel Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 30.00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.100.00 TL ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine kesin olarak oybirliğiyle 20.10.2011 tarihinde karar verildi.