Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2011/12503 E. 2012/13503 K. 14.06.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/12503
KARAR NO : 2012/13503
KARAR TARİHİ : 14.06.2012

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin sekreter olarak … Numune Hastanesinde çalışmaya başladığını, hastane idaresi tarafından sigorta girişleri taşeron firma üzerinden gösterildiğini, hastanede çalışmasının kesintisiz olarak devam ettiği halde ihale döneminde şirketlerin değiştiğini ve Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında giriş çıkış yapılarak çalışmaya devam edildiğini, davalı … şirketinin ihaleyi kaybetmesi üzerine müvekkilinin iş sözleşmesinin İş Kanunu hükümlerine aykırı olarak feshedildiğini, bu sebeple davanın kabulü ile feshin geçersizliği ile müvekkilinin işe iadesine, ayrıca kanuni haklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Bakanlık, davacı ile aralarında iş sözleşmesi bulunmadığını, otomasyon işlerini ihale ile üstlenen davalı şirketin işçisi olduğunu davanın husumet yönünden reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı şirket usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadığı gibi davaya karşıda beyanda bulunmamıştır.
Mahkemece, davalılar arasındaki hastane bilgi yönetimi sistemi ve veri giriş elemanı hizmet alım sözleşmesi sözleşme muvazaalı olmadığını ve fesih bildiriminin yazılı yapılmadığı gerekçesi ile … hakkındaki davanın husumet yönünden reddine, diğer davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine göre davacının iş sözleşmensin yazılı fesih bildiriminde bulunulmadan feshedildiği anlaşıldığından feshin geçerli sebebe dayanmadığının kabulü isabetli olmuştur.
Taraflar arasında diğer bir uyuşmazlık konusu da davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığıdır.
Somut olayda davalı Bakanlığa bağlı … Numune ve Araştırma Hastanesi ile davalı … Ltd. Şti. arasında yapılan 01.07.2009 tarihli hizmet alım sözleşmesine göre
hastanenin bilgi yönetimi sistemi ve veri giriş hizmetleri davalı … Ltd. Şti.’ne verilmiştir. Davacı anılan sözleşme kapsamında davalı şirkete bağlı olarak sözleşme kapsamındaki işte çalışmış olup, iş sözleşmesi yazılı bir fesih bildirimi olmadan davalı şirketçe feshedilmiştir.
Hizmet alım sözleşmesinin konusu olan hizmetlerin tamamı yardımcı işler olup, davacının veri giriş elemanı olmasına rağmen fiilen sözleşmenin kapsamı dışında hastabakıcılık, hemşirelik gibi aslı işlerde çalıştırıldığı iddia ve ispat edilmiş değildir. Davalı Bakanlığın yardımcı işlerini alt işverene vermesi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6-7. maddesi uyarınca mümkündür. İdari ve teknik şartnamelerde yüklenicinin eleman seçiminde ve değişikliğinde idarenin uygun görüşünü alacağı, görev yerlerinin yüklenicinin bilgisi olmadan değiştirilmemesi, yıllık izin kullanma sürelerinin belirlenmesi konusunda idarenin bilgisi ve isteği doğrultusunda hareket edilmesi gibi düzenlemeler yer almakta ise de asıl işverenin denetim yetkisi, işyeri güvenliği ve işçilik alacaklarına karşı müteselsil sorumluluğu sebebiyle bu tür düzenlemelere yer vermesi olağan karşılanmalıdır. Bu sebeple sözü edilen hükümler alt işverenlik sözleşmesinin muvazaaya dayandığını göstermez. Keza, alt işverenlerin değişmesine rağmen işçinin ara vermeden yine alt işverene bağlı olarak çalışmış olması da alt işverenlik uygulamasının muvazaalı olduğunu kabule yeterli değildir. Mevcut olgulara göre davacının veri giriş elemanı olarak çalıştığı da davacı tarafından kanıtlanamadığından geçerli ve muvazaaya dayanmayan bir asıl işveren-alt işverenlik sözleşmesi bulunmaktadır.
Mahkemece asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olmadığının kabulü isabetlidir. Ancak davalı idare yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi ve iş güvencesi tazminatı ile dört aylık ücret ve haklardan dolayı davalı idarenin sorumluluğuna karar verilmemesi doğru olmamıştır.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda belirtilen sebeplerle;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-İşverence yapılan FESHİN GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının davalı … Ltd. Şti.’ne ait işyerindeki işine İADESİNE,
3-Davacının kanuni sürede işe başvurmasına rağmen, işverenin süresi içinde işe başlatmaması halinde davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen ödenmesi gereken tazminat miktarının fesih sebebi ve kıdemi dikkate alınarak dört aylık ücreti olarak belirlenmesine,
4-Davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar doğacak olan en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesi gerektiğinin belirlenmesine,
5-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6-Davacı vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre 1.200,00 TL vekâlet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 100,00 TL yargılama giderinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
8-Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, kesin olarak, 14.06.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.