Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2019/4203 E. 2020/498 K. 04.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4203
KARAR NO : 2020/498
KARAR TARİHİ : 04.02.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

TÜRK MİLLETİ ADINA

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan … ve … Hafriyat İnş.Nak.İth.İhr.Taş. San. Tic. Ltd.Şti. vekilleri ile … tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 78.171,00TL maddi tazminat ile 100.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, karar verilmiştir.
Dosya kapsamından davacıda iş kazası sonucunda oluşan sürekli iş göremezlik oranının %41,20 olduğu, kazanın meydana gelişinde sigortalının %20, …’ın %20, davalı … Haf. İnş. Nak. San. İth. İhr. Taş. San. ve Tic. Ltd. Şti.‘nin %30, davalı Belediye’nin %30 oranında kusurlu oldukları, davacı kazalının açtığı tazminat dava dosyasında …’ın davalı olarak gösterilmediği, adı geçenin tefrikine karar verilen ve SGK tarafından açılmış rücu dava dosyasında davalı durumda olduğu, davacı tarafın ilk derece mahkemesinin 16/06/2015 tarihli kararını temyiz etmediği, yine ilk derece mahkemesince verilen 06/05/2019 tarihli tavzih kararı ile manevi tazminata kaza tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bir davada hüküm, ancak davanın tarafları arasında kurulabileceği gibi 6100 sayılı HMK’nın 297/1-b maddesine göre hüküm “Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini” içerir.
Öte yandan usuli kazanılmış hak, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrarı sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Usuli kazanılmış hak, anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulü kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar “Hukuk Devleti” kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa’nın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Örneğin Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09/05/1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına 2018/6518 E. – 2019/4070 K.uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.( HGK.nun 12/07/2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03/12/2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Zira usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09/05/1960 T., 21/9; 04/02/1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
Yine, hükmün tavzihi HMK 305. (HUMK.nun 455.) maddesinde düzenlenmiş olup, tavzih , bir hükmün anlaşılamayacak biçimde bulunması veya açıklıkla anlaşılamaz ve çelişik fıkralar taşıması durumunda, hükümdeki gerçek anlamı meydana çıkarmak amacıyla başvurulan yasal bir yoldur. Hükmün tavzihi yoluyla, hükümle tanınmış haklar sınırlandırılamayacağı gibi genişletilmesi ve değiştirilmesi de olanaksızdır.
Hakim hükmü vermekle o davadan elini çekmiş olur ve yargılamanın iadesine karar verilmedikçe veya hüküm temyiz edilip bozulmadıkça verilen hükmü hiçbir biçimde değiştiremez. Tavzih gerekçesiyle verilen hüküm fıkrasında değişiklik yapamaz ve daha önce verilen kararın dışına çıkılacak biçimde, taraflardan birinin sorumluluğunu azaltamaz veya artıramaz.
Somut olayda, asıl dava dosyasının dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen …’ın gerekçeli karar başlığında davalı olarak gösterilerek hüküm altına alınan tazminatlardan diğer davalılarla birlikte sorumluluğuna hükmedilmesi hatalı olduğu gibi davacı tarafın yerel mahkemenin 16/06/2015 tarihli ilk kararını temyiz etmediği, dolayısıyla bu ilk kararda hüküm altına alınan 78.171,00 TL maddi tazminat ile 25.000,00 TL manevi tazminatın davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğu açık olduğuna göre temyiz incelemesine konu son kararda, davacının açıklanan usuli kazanılmış hak ilkesi gereğince bakiye maddi tazminat alacağı bulunmadığı halde, talebiyle bağlı kalınarak maddi tazminata hükmedilmesi ve manevi tazminatın 100.000,00 TL olarak belirlenmesi de hatalıdır. Ayrca hükümde karar verilmemiş manevi tazminat faizinin tavzih yoluyla hükme eklenmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine
04/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.