Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2019/3965 E. 2020/3088 K. 02.07.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3965
KARAR NO : 2020/3088
KARAR TARİHİ : 02.07.2020

MAHKEMESİ: …Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA

K A R A R
A)Davacı İstemi :Davacı vekili, davacının bu zamana kadar bildiği ve yaptığı tek işinin çiftçilik olduğunu, 01/11/2005 tarihinde kuruma müracaat ederek tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunu, sol gözünün tam göremediğini, sağ gözü tam gördüğünden bu zamana kadar o gözü ile işlerini yapabildiğini, gördüğü tüm operasyon ve tedavileri rağmen sol gözünün görmediğini sağ gözünün ise % 5 oranında gördüğünü meslekte kazanma gücünü kaybedip çiftçilik yapmasının imkansız hale geldiğini, tedaviyi yapan doktorun gözünün düzelmeyeceğini söylemesi üzerine kuruma başvurarak malullük aylığı bağlanmasını talep ettiğini, Kurum’un davacıyı Eğitim Araştırma Hastanesi’ne sevk ederek sağ gözün % 5 gördüğünü, sol gözünün ise hiç görmediğini belirttiği, Kurum’un davacının çalışma gücünün yüzde 60’ını kaybettiğini kabul ettiğini, ancak kuruma yaptığı kayıt tarihinde malul olduğu gerekçesi ile aylık talebini reddettiğini, Kurumun red kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek davalı kurum işleminin iptali ile, davacıya kuruma başvuru tarihini takip eden aybaşı olan 01/12/2012 tarihinden itibaren malullük aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
B)Davalı Cevabı :
Davalı vekili, davacının talebinin reddedilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığını, şahsın çalışma gücünün yüzde altmış yine veya vazifesini yapamayacak derecede meslekte çalışmak kazanma gücünün kaybettiğinin önceden veya sonradan tespit edildiğinde hastalık veya özrü sebebiyle malullük aylığından yararlanamayacağını, davacının başkasının bakımına muhtaç olma koşulunu taşımadığını, davacının aylık için yeterli sigortasının da bulunmadığını, sadece 1800 günün aylık için yeterli olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Mahkemece ”…… davacının sigorta hizmet cetveline bakıldığında ne prim ödeme gün sayısını ne de sigortalı olduğu yıl açısından yeterli şartları taşımadığından , davacının 01/12/2012 tarihinden itibaren malullük aylığı bağlanması talebinin alınan mevcut raporlar doğrultusunda mümkün olmadığı anlaşılmakla davanın reddine …. ” karar verilmiştir.
D) İstinaf Başvurusu :
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili,Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davacının Kuruma kaydının yapıldığı tarihte sol gözü kusurlu olmakla birlikte sağ gözü tam görebildiğinden çiftçilik faaliyetlerini yerine getirebildiğini, zamanla sağ gözünün de görmez olduğunu, davacının sol gözünün hiç görmediğini, sağ gözünün % 5 oranında gördüğünün tespit edildiğini, Kurum’un davacının % 60 oranında malul olduğunu kabul ettiğini, fakat maluliyeti Kurum’a başvurduğu tarihte olduğu gerekçesiyle aylık bağlamadığını, … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 30.11.2012 tarihli raporunda müvekkilin çalışma gücünün % 60’ını kaybettiği maluliyet oranının kurumca belirleneceğinin kabul edildiğini, Mahkemece hükme esas alınan rapordaki açıklamalara göre müvekkilinin 30.11.2012 tarihinde değil de 22.06.2016 tarihinden itibaren çalışma gücünün %60’ını kaybettiği ve malul sayılması gerektiği kabul edilse dahi, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce çalışma gücünün %60’ını kaybetmesi ve malul olmasının düşünülemeyeceğini, bahsi geçen Adli Tıp Kurumu raporunun 2012 yılında dahi çalışma gücünün %60’ını kaybetmediği, 2016 yılında kaybettiği belirtilirken davalı Kurumun müvekkiline işe ilk başladığı 2005 yılında malul (çalışma gücünün en az %60’ını kaybetmiş olduğunu) olduğu iddiasının ne kadar haksız olduğunu ortaya koyduğunu, hukuka aykırı gerekçelerle malullük aylığı bağlanmasına ilişkin talebin reddinin yerel Mahkeme tarafından haklı bulunmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, tüm bunlar göz ardı edilse dahi, başkasının bakımına muhtaç olan kişi hakkında prim gün sayısı ve tescil tarihi şartları aranmadan malulen emekliye ayrılabileceğinden her şekilde davanın haklı olduğunun ortaya çıktığını belirterek resen gözetilecek hususlarla yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
E)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde ve kararında ” …Somut olayda, davacının Tarım Bağ-Kur sigortalı olma tarihinin 01.11.2005 olup, on yıllık(10) sigortalılık süresini dava açtıktan sonra doldurduğu, yine Kanun’un aradığı % 60 oranında malul olma koşulunun Adli Tıp Kurumu raporlarına göre dava tarihinden sonra gerçekleştiği, her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmesi gerektiği, dava tarihi itibariyle davacının maluliyet aylığı alma koşullarını taşımadığı, Mahkeme’nin davanın reddine ilişkin kararı doğruysa da, Yüksek Sağlık Kurulu raporu ve Adli Tıp Kurumu raporları birlikte değerlendirildiğinde davacının sigortaya giriş yaptığı tarihte malul olmadığından bu yöndeki gerekçenin hatalı olduğu görüldüğünden gerekçenin düzeltilmesi gerektiği anlaşıldığından başvurunun duruşma açılmadan HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulüne karar vererek açıklanan sebeplerle davanın reddine … ” karar verilmiştir.
F)Temyiz :
Davacı vekili, Müvekkil 01.11.2005 tarihinde davalı kuruma müracaat ederek … Bağ-Kur numarası ile tarım Bağ-Kur sigortalısı olmuş o dönemde müvekkilin sol gözü tam görememekte olup sağ gözü ise tam görmektedir. İşlerini 2012 yılına kadar bu şekilde devam ettirmiştir. Bu tarihten sonra sağ gözü de görmemeye başlamış ve SGK’ya malullük aylığı için başvurmuş ve talebi reddedilmiştir. SGK talebin ret sebebi olarak 5510 sayılı kanunun 25/2 maddesini göstermiş ve müvekkilin sigortalılık başlangıcında da maluliyetinin % 60 olduğunu söylemiştir. Kurum raporlarında (06.12.2012) müvekkilin maluliyet aylığı için başvurduğu tarihte % 60 malul olduğunu kabul etmiştir. İspatın konusu çekişmeli vakıalardır. Herkesçe bilinen ve ikrar edilen vakıalar çakişmeli olmaktan çıkar. Somut olayda davalı kurum cevap dilekçesinde ve mahkemede dava tarihinde % 60 malul olduğunu kabul etmesine rağmen bu konuda bilirkişi raporunda aksi karar verilmesi hukuka aykırıdır. Bilirkişi çekişme olan konularda rapor hazırlamalıdır. Burada çekişmeli olan vakıa sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce müvekkilin çalışma gücünün % 60’ını kaybedip kaybetmediği hususudur. Yani 2012 yılında müvekkilin çalışma gücünün % 60’ını kaybetmediği husussunda karar vermek hukuka aykırıdır. 5510 sayılı kanun 26. maddesinde “Malûllük sigortasından sigortalılara sağlanan hak, malûllük aylığı bağlanmasıdır. Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a) 25 inci maddeye göre malûl sayılması,
b) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise en az beş yıldan beri sigortalı bulunup toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması, c) Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması,halinde malûllük aylığı bağlanır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre “sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dahil, prim ve her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” malullük şartları sayılmıştır. Müvekkil başka birinin sürekli bakımına muhtaç durumdadır. Davacı tanığı … beyanında özetle davacının kız kardeşiyle 2004 yılımdan beri evli olduğunu bu nedenle de tarım işleri ile uğraşştığını , 2012 yılının eylül ayında ise bu kez sağ gözünün rahatsızlandığını , bu nedenle çalışamaz hale geldiğini refakatçi olmadan evden çıkamadığını beyan etmiştir. Davacı tanığı … beyanında özetle davacının eniştesi olduğunu köyde yaşayıp çiftçilik yaptığını daha önceden sol gözünün görmediğini ancak geçtiğimiz yıllarda bu kez de sağ gözünün rahatsızlandığını değişik tedaviler uygulandığını ancak fayda vermediğini ve çiftçilikle uğraşamadığını başkasının yardımı olmadan da dışarıda gezemediğini beyan etmiştir. Davacı tanığı … beyanında özetle davacının çocukluk arkadaşı olduğunu aynı köyde oturduğunu çok yakından tanıdığını , 20 sene önce rahatsızlığı nedeniyle sol gözünü kaybettiğini tek gözü ile çiftçilik işlerini yürüttüğünü bir buçuk iki yıl öncesinde rahatsızlığı nedeniyle iki gözünü de kaybettiğini başkası olmadan ihtiyaçlarını karşılayamadığını market alışverişini dahi beraber yaptıklarını birinin gözetimine muhtaç hale geldiğini, tarla işlerinde çalışamaz olduğunu beyan etmiştir. Tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere müvekkil başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl durumdadır. İki gözü de sonradan görmemeye başlayan bir insanın başka birinin bakımına muhtaç derecede malul durumda olmadığını söylemek hayatın olağan akışına aykırıdır. Çünkü bu kişi yapabildiği her şeyi yapamamaya başlamış ve tekrar yapabilmek onun için zor bir hale gelmiştir. 5510 sayılı kanunun 26/b maddesine göre malullük aylığına hak kazanmıştır. Bu yüzden aksi yöndeki istinaf ve yerel mahkeme kararları hukuka aykırı olduğunu beyanla karının bozulmasını talep etmiştir.
G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :Dava, Kurumun davacının ilk sigortalı olduğu tarihten önce davacının çalışma gücünün yüzde 60’ını kaybetmiş olduğu gerekçesiyle verilen red kararının iptali ile davacıya kuruma başvuru tarihini takip eden aybaşı olan 01/12/2012 tarihinden itibaren malullük aylığı bağlanması gerektiğini tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir.Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 27.11.2012 tarihinde maluliyet aylığı için kuruma başvurduğu , kurumun 10.12.2012 tarihinde bu başvuruyu sigortalı ilk işe başladığı tarihten itibaren maluliyeti gerektiren hastalık ve arızanın var olduğu nedeniyle reddettiği , kurum belgeleri ve Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun 15/05/2015 karar tarihli 37/5576 sayılı raporuna göre davacının çalışma gücünün en az yüzde altmışını kaybetmemiş olduğundan malul sayılamayacağının belirtildiği, Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 3.İhtisas Kurulunun 07/12/2015 tarihli 21419 karar sayılı raporunda halihazırda çalışma gücü ve meslekte kazanma gücünü en az %60 oranında kaybetmediği malül sayılamayacağı, Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 3.İhtisas Kurulunun 15/07/2016 tarih 14345 karar sayılı raporunda ise hastane raporunun düzenlendiği 22/02/2016 tarihinden itibaren çalışma gücünü % 60 kaybettiği malul sayılması gerektiğinin bildirildiği, Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 3.İhtisas Kurulunun 12/04/2017 tarih 6264 karar nolu raporu ile görüş bildirilemediği, Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 3.İhtisas Kurulunun 13/06/2018 tarih 10785 sayılı raporunda Kurulumuzun 23.11.2015 tarihli muayene kaydında sağ gözün tashihle 2-3/10 sol gözün görmesinin ışık hissi düzeyinde olduğu belirlenmiş olup bu bulgulara göre 07.12.2015 tarihli mütaalamızda sorulduğu üzere 30.11.2012 tarihinde çalışma gücünün %60 ını kaybetmediği halihazırda … Eğitim ve Araştırma Hastanesinin raporunun düzenlendiği 22.02.2016 tarihinden itibaren çalışma gücünün %60 ını kaybetmiş olduğu malul sayılması gerektiğinin rapor anlaşılmaktadır.0l/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa’nın 25. maddesinde, 4.maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60’ını kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalının malul sayılacağı, ancak sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce çalışma gücünün % 60’ını kaybettiği önceden veya sonradan tespit edilen sigortalının bu hastalık veya özrü sebebiyle malullük aylığından yararlanamayacağı bildirilmiştir.Bu yönüyle davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa’nın 95. maddesidir. Anılan maddeye göre, “Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usul ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usulüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usulüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usulüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Sağlık Bakanlığı ile Kurumun birlikte çıkaracağı yönetmelikle düzenlenir.” Bu yasal düzenleme gereğince düzenlenen Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 55. maddesine göre sigortalının malullük durumunun Kurumca yetkilendirilen Sağlık sunucularının sağlık kurulunca usulüne uygun düzenlenecek raporların Kurum Sağlık Kurulunca incelenmesi sonucu Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde belirlenen usul ve esaslara göre tespit edileceği, anılan yönetmeliğin 5. maddesinde sigortalı ve hak sahiplerinin çalışma gücü oranlarının a) Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastaneleri, b) Devlet Üniversitesi, c) Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı asker hastaneleri, ç) sigortalıların ikamet ettikleri illerde (a), (b), (c) bentlerinde belirtilen hastanelerin bulunmaması durumunda Sağlık Bakanlığı tam teşekküllü hastanelerin yetkili olduğu, bildirilmiş, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 56. maddesinde ise Kurum Sağlık Kurulunca verilen karara karşı yapılan itirazların Yüksek Sağlık Kurulunca inceleneceği bildirilmiştir.Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu giderek Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.
5510 Sayılı Yasa’nın 26. maddesi ile “sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a)25. maddeye göre malûl sayılması,
b)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./14.mad) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması, ancak, 4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dahil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü ile malul sayılan sigortalıların malullük aylığından yararlanabilmeleri için gereken şartlar düzenlenmiştir.
Yapılacak iş, Adli Tıp Kurumu Adli Tıp İkinci Üst Kurulundan Yüksek Sağlık Kurulu raporuyla Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu raporu arasındaki çelişkiyi giderici ve aynı zamanda davacının bakıma muhtaç olup olmadığı hususunda rapor almak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir. G)SONUÇ:Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 22.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.