Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2019/334 E. 2019/7332 K. 28.11.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/334
KARAR NO : 2019/7332
KARAR TARİHİ : 28.11.2019

MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : İş Mahkemesi

A)Davacı İstemi:
Dava, davalı işyerinde geçen ve Kuruma noksan bildirilen çalışmalarının ve prime esas gerçek ücretinin tespiti istemine ilişkindir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı davaya cevap vermemiştir.
Feri müdahil Kurum vekili cevap dilekçesi ile; 5 yıllık hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, Kurum kayıtlarına göre davacının 27.05.2003 – 14.09.2015 tarihleri arasında çalışmalarının bulunduğunun tespit edildiğini, davacının iddiasını yazılı belgeler ile somut ve inandırıcı delillerle ispatlaması gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
İlk derece mahkemesince ; “ Davacının imzasını içermeyen 9.12.2002 tarihli, 0828 sıra numaralı İşyeri Durum Tespit Tutanağında manevi baskı nedeniyle misafir olduğu yönünde beyanda bulunduğu anlaşıldığından, 506 sayılı Yasanın 2 ve 6.maddeleri de göz önüne alındığında, davacının imzasını içermeyen 9.12.2002 tarihli denetim tutanağının dikkate alınması mümkün görülmemektedir. Bu tespitler ve yargılama aşamasında dinlenen bordro tanıklarından … ile …’ın anlatımlarından; davacının, davalı işyerinde 5.5.2001 tarihinden sigortalı olarak gösterilmeye başlandığı 27.5.2003 tarihine kadar da hizmet bağıtına istinaden devamlı çalıştığı kanaatine varılmaktadır.Buna göre, davacı …’nün;- Davalı işveren…Teks.Ürün.San.Tic.Ltd.Şti.ne ait 221463.35 sicil sayılı işyerinde; 5.5.2001 – 27.5.2003 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak asgari ücretle 743 gün çalıştığı,- 743 günlük çalışmasının Kuruma bildirilmediği anlaşılmakla ” gerekçesiyle “Davanın kabulüne,” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu;
Feri müdahil vekili istinaf dilekçesinde tespitine karar verilen tarihler itibariyle hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının iddiasını ispatlar mahiyette yeterli araştırma yapılmadan salt tanık beyanlarına ve bu beyanlara istinaden düzenlenen bilirkişi raporuna dayanılarak eksik inceleme ile karar verildiğini beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince ‘’Kurum Yoklama Memurları …ve … tarafından düzenlenen 17.12.2002 tarihli MEÇ-24 sayılı rapora ekli 09.12.2002 tarihli 0828 sıra numaralı İşyeri Durum Tespit Tutanağında Denetim anında işyerinde bulunan … Bursa ve …’nün işyerinde çalışmadıklarını, misafir olarak bulunduklarını beyan ettikleri, beyanlarının manevi baskı ile alındığına dair kanıt bulunmadığı gibi bu yönde iddia da olmadığı, davacı imzasını taşıyan 27.05.2003 tarihli işe giriş bildirgesinin varlığı ve imzaya itirazın bulunmaması karşısında aradan geçen zaman da gözetildiğinde, soyut tanık beyanlarına dayanılarak, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırıdır. ” gerekçesiyle “Fer’i müdahil SGK Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; …. İş Mahkemesi’nin 17.07.2017 tarih, 2016/206 Esas ve 2017/279 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,Davanın REDDİNE, ” karar verilmiştir.
E)Temyiz:
Davacı vekili, “davacının imzası bulunmayan bir denetim raporunun gerekçe yapılarak taleplerinin reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu,davacının 09.02.2002 tarihli rapora göre davalı iş yerinde bulunmasının davacının çalışma iddiasını doğruladığı,ayrıca ilk derece mahkemesince dinlenen bordro tanıklarının beyanlarının davacının talep edilen tarihlerde davalı işyerinde çalıştığının kanıtlandığı ” gerekçeleriyle temyiz yoluna başvurmuştur
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri olan bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği ya da çalıştıklarının Kurumca tespit edilip edilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu yasal koşul oluşmuşsa işyerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı, Kanun’un kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de çalışmasının konusu, sürekli kesintili mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenmeli, işyerinin kapsam kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve posta başı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra ücret konusu üzerinde durulmalı, tespiti istenilen sürenin evvelinde ve sonrasında beyyine başlangıç sayılabilecek ödeme belgeleri ve sair bu nitelikte bir belge yoksa Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunun m.288 de yazılı sınırları taşan ücret alma iddialarında yazılı delil aranmalı, bu sınırlar altında kalan ücret alma iddialarında ücret miktarları tanıklardan sorulmalı, 506 sayılı Yasa’nın 3/B-D maddeleri ile 5510 sayılı Yasa’nın 6/a-c maddelerinde de olduğu gibi ücretin sigortalı sayılmanın koşulu olan durumlarda ücret alma olgusunun var olup olmadığı özellikle saptanmalıdır. Bu davalarda işverenin kabulünün tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı göz önünde tutulmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Ayrıca çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi, mevsimlik çalışmanın bulunması ve bu çalışmanın yıllar itibariyle kesintisiz sürdüğünün kabulü halinde de çalışılmayan dönemde hizmet akdi askıda olduğundan hükme esas alınan 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, mevsimlik çalışmanın sona erdiği yılın sonu esas alınması gerekir.
Yukarıda açıklanan hususlar, yeterli ve gerekli bir araştırmayla ve deliller hep birlikte değerlendirilerek aydınlığa kavuşturulduktan sonra o çalışmanın sigortalı çalışma niteliğinde olup olmadığı, ya da ne zaman bu niteliğe kavuştuğu yönü üzerinde durulmalı ve çalışmayı kapsama alan yasanın yürürlük tarihinden sonraki dönem için hizmetin tespitine karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 3/5/1970 doğumlu davacının, konfeksiyon imalatı yapan … sicil nolu…ve Tekstil Ürünleri San.ve Tic. Ltd. Şti. Ünvanlı davalı işyerinden 27/5/2003 tarihinde işe girişinin bildirildiği, dinlenen bordro tanıkları …, … ve …’nın beyanlarından davacının çalışmasının sürekli olduğu, Kurum tarafından düzenlenen 17.12.2002 tarihli rapora ekli 9.12.2002 tarihli tutanakta davacı ile birlikte ismi geçen diğer şahısların dinlenmediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, kurum tarafından düzenlenen 17.12.2002 tarihli rapora ekli 9.12.2002 tarihli tutanakta ismi bulunan şahısların tanık olarak beyanlarının alınarak davacının işe başlama tarihini belirlemek ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2,6,9 ve 79/10 maddeleri gereğince ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmalıdır.
G)SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 28/11/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.