Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2019/2159 E. 2019/4971 K. 10.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2159
KARAR NO : 2019/4971
KARAR TARİHİ : 10.09.2019

MAHKEMESİ :… Hukuk Dairesi

İLK DERECE MAHKEMESİ : …İş Mahkemesi

TÜRK MİLLETİ ADINA

A) Davacıların Talebi :
Davacılar vekili, ölümlü iş kazası nedeniyle eş Hatice için 10,00TL, çocuk Yiğit için 10,00TL, çocuk Yusuf için 10,00TL olmak üzere toplam 30,00TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
B) Davalı Cevabı:
Davanın zamanaşımına uğradığını ve mükerrer olarak açıldığını, iş kazasını kabul etmediğini, olayla ölüm arasında uygun neden – sonuç bağının bulunmadığını, müteveffanın kusurlu olduğunu, dava konusu olayda müvekkilinin kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararı:
Aynı mahkemeye ait 2012/592 Esas 2012/673 Karar sayılı dava dosyasının celp edildiği, davalı … ya karşı açılan davada davacılarının eş Hatice ve çocuklar Yiğit ile Yusuf olduğu, iş kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulduğu; Zonguldak 1. İş Mahkemesi’nin 2015/256 Esas 2015/664 Karar sayılı ilamında SGK tarafından TTK Genel Müdürlüğü aleyhine rücuen tazminat davasının açıldığı, davanın kabulüne karar verildiği; 2012/592 Esas 2012/673 Karar sayılı kesinleşmiş dava dosyasında muris sigortalının iş kazası sonucu ölümü nedeniyle davacı vekilince maddi tazminat talebinde bulunulduğu, Mahkeme tarafından dosyanın maddi zararın tespiti için bilirkişiye verildiği, bilirkişi tarafından verilen raporda bağlanan gelir ve sigorta tahsisleri ile davacıların zararlarının karşılandığından davacıların maddi zararlarının bulunmadığının tespit edildiği bunun üzerine davacı vekili tarafından maddi tazminat talebinden feragat edildiği ve maddi tazminat davasının davacının feragatı nedeniyle reddine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği; davacının daha önce karara bağlanan dava dosyasında maddi tazminat isteminden tek taraflı feragat ettiği böylece dava konusu yapmış olduğu haktan vazgeçtiği, feragat ile dava konusu uyuşmazlığın sona erdiği, davacının feragati ile bağlı olduğu tespit ve ifadeleri üzerine davanın reddine karar verilmiştir.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
İnceleme konusu dosya yönünden Zonguldak 3. İş Mahkemesi’nin 2012/592 Esas 2012/673 Karar sayılı dosyasında kısmi dava açılıp kusur ve hesap raporu aldırıldıktan sonra maddi tazminat talebinden fazlaya ilişkin haklar yönünden ihtirazı kayıt da konulmadan feragat edildiği, maddi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine karar verildiği ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, maddi tazminat talebi yönünden kesinleşmiş bir kararın bulunduğu değerlendirmesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, kamu düzeni kapsamında yapılan inceleme sonunda ilk derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/(1) b.2. maddesi gereğince kaldırılmasına ve Kesin Hüküm Nedeniyle Davanın Reddine karar verilmiştir.
E) Davacılar vekilinin Temyizi :
Davacılar vekili, feragatin sadece ilgili dosyada maddi tazminat talebinde bulunulan eş ve bir çocuğu kapsadığını, bunun dışındaki hak sahipleri yönünden ise feragat ve kesin hükmün söz konusu olmadığını, feragatin kısmi olduğunu, HMK m. 109’a göre, kısmi davada feragatin saklı tutulan hakları kapsamadığını, emsal nitelikte Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararının bulunduğunu, açıklanan ve re’sen tespit edilecek sebeplerle kararın bozulması gerektiğini savunmuştur.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
1-Davacılardan eş Hatice ve çocuk Yiğit yönünden temyiz taleplerinin reddine, davacı Yusuf’un temyiz itirazlarının kabulüne karar verilmiştir.
2-Dava, iş kazasına bağlı olarak hayatını kaybeden sigortalının yakınları tarafından açılan maddi tazminat talebine ilişkindir.
Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamada bulunabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.
Dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile çözümlenmemiş olması da (olumsuz) dava şartıdır.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 237. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 114/1-i maddesi uyarınca dava konusu uyuşmazlık hakkında bir kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Kesin hükmün bulunması olumsuz dava şartıdır. Kesin hüküm, hem bireyler için hem de Devlet için hukuki durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla, hukuki güvenirlik ve yargı erkine güven sağlandığından kamu yararı ile doğrudan ilgilidir. Kesin hüküm adli gerçeği ifade eder. 1982 Anayasa’sının 138. maddesi uyarınca yasama, yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarını değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. Kesin hüküm, uyuşmazlığın gelecek için sona ermesini ve böylece hukuki barışın sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu nedenledir ki kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesim hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay’da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 05.06.1991 gün ve 1991/5-215-342 E., K. sayılı ilamı; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, yıl: 2001, C. V, s. 4980 vd.).
Hemen belirtilmelidir ki kesin hüküm, şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm, olmak üzere ikiye ayrılır. Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler (Örneğin HUMK. m. 427; HMK. m. 361). Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse ya da karar düzeltme yoluna gidilip de bu istem reddedilmişse veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir. Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir.
Maddi anlamda kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması, ikinci koşulu müddeabihin aynılığı, üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hakimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir. Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir.
6100 sayılı HMK’nun 303/1.maddesi de “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” şeklinde benzer bir tanımı içermektedir.
Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/21-30 E. 2003/57 K.; 23.02.2005 gün ve 2005/21-66 E. 2005/93 K.; 03.03.2010 gün ve 2010/11-75 E. 2010/121 K.; 08.12.2010 gün ve 2010/1-602 E. 2010/643 K.; 02.11.2011 gün ve 2011/2-561 E. 2011/668 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.
Mahkemeler, aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan bir kesin hüküm ile bağlıdırlar; aynı davayı bir daha (yeniden) inceleyemezler ve aynı konuya ilişkin yeni bir davada, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdırlar (Baki Kuru, a.ge., C. V, s. 5051 – 5053). Bu bağlamda kesin delil ise yanları ve hâkimi bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal doğru olarak kabul edilmesini gerektiren delillerdir. Hâkimin kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Bu biçimde ispatlanan hususu doğru kabul etmek zorundadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden, Zonguldak 3. İş Mahkemesi’nin 2012/592 Esas 2012/673 Karar sayılı dosyasında maddi tazminat yönünden sadece eş Hatice ve çocuk Yiğit adına talepte bulunulduğu, diğer çocuk Yusuf adına ise maddi tazminat talebinde bulunulmadığı, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu, asıl davadaki maddi tazminat talepleri yönünden feragat edildiği, Mahkemece maddi tazminat taleplerinin feragat nedeniyle reddine, birleşen dosyadaki manevi tazminat taleplerinin ise kısmen kabulüne yönelik hüküm tesis edildiği, hükmün Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 30/04/2013 tarih 2013/5236 Esas 2013/8395 Karar sayılı Onama ilamı ile kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, tüm davacılar yönünden kesin hüküm sebebiyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar ve emsal kararlar kapsamında, davacı eş Hatice ve çocuk Yiğit yönünden maddi tazminata dair kesin hüküm bulunduğu, davacı çocuk Yusuf adına maddi tazminat talebi ve hakkında kesin hüküm bulunmadığı ve ilgili dosyada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu anlaşılmakla, buna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olmuştur.
Bu kapsamda;
O halde, davacılardan çocuk Yusuf yönünden temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesinin hükmü bozulmalıdır.
G) Sonuç : Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine,
10/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.