Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2019/1361 E. 2019/3845 K. 16.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1361
KARAR NO : 2019/3845
KARAR TARİHİ : 16.05.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

TÜRK MİLLETİ ADINA

Davacı, Kurumca düzenlenen borç tahakkuk bildirimlerinin iptaline, emekli aylığı almasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

K A R A R

Dava; 5510 sayılı Yasa’nın 56/…fıkrası uyarınca davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurumun 19/01/2015 tarih ve 901955 sayılı 11.702,48 TL yersiz ödeme içerikli işleminin ve 19/01/2015 tarih ve 901555 sayılı 160,80 TL yersiz … gideri içerikli işleminin ayrı ayrı iptaline, babasından kalan emekli maaşından faydalanmasına yönelik başvurusunun kabulüne karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı … Sigortalar ve Genel … Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce … … kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda haksahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa’nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; “… … kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, ” hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum’ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; 1974 doğumlu davacının 01/11/2007 tarihinde eşi …’dan boşandığı, bu evlilikten müşterek 5 çocukları olduğu, 29/1/2007 tarihinde vefat eden babasından dolayı 01/08/2009 tarihinden itibaren yetim aylığı aldığı, Kurum denetmen raporuyla davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığının tespit edildiği, bu rapora göre 01/08/2009-10/10/2014 arası davacıya yersiz ödenen aylıklar ve … giderinin borç çıkarıldığı, Mahkemenin “Davanın Kabulüne” dair ilk kararının Dairemizce araştırmaya yönelik bozulduğu, Nüfus Müdürlüğü kayıtlarında, davacının … merkezde bir çok adres beyan ettiği, eşinin işe 2006’dan beri adresinin …. köyü olduğu, 19.09.2014 tarihli Denetmen Raporunda; davacının üvey annesi…’in ihbarıyla denetime karar verildiği, eşinin ikamet adresi olan … köyünde birçok köy sakininin …’ın köyde ikamet etmediğini 4-5 yıldır ailesiyle …’a taşındığını beyan ettiği, köy muhtarı …’ın “2000 yılından beri … Köyü muhtarı olduğunu, davacıyı ve eşi …’i tanıdığını,köyde ikamet etmekteyken 2006 yılından bu yana köyden ailesiyle beraber …a taşındığını 3-4 yıldır eşi ve çocuklarıyla …. mahallesinde yaşadığını” söylediği, ancak Mahkemede ifadesini değiştirdiği, davacının beyan ettiği mernis adreslerindeki kişiler ve ev sahipleriyle görüşüldüğü, çoğu adreste tanınmadığı, ev sahibinin “evi … ve eşine kiraya verdiğini” beyan ettiği, denetmen tarafından davacının “… Mah 2720 Sok No:4/2 …” adresinde ikamet etmesine rağmen beyan etmeyip başka adresler göstermesi ve tanık beyanları nedeniyle birlikte yaşadıkları sonucuna varıldığı, anlaşılmıştır.
Somut olayda; denetim raporunun içeriği, muhtarın denetmene verdiği açık, ayrıntılı ve yazılı beyanını Mahkemede nedensiz değiştirmesinin kabul edilemeyeceği, diğer tutanak tanıklarının özellikle ev sahiplerinin ilk ifadelerini teyit eder beyanları, beyan edilen mernis adreslerinin gerçek olmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin, boşandıkları süreçte de birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16/05/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.