Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2018/939 E. 2018/9734 K. 27.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/939
KARAR NO : 2018/9734
KARAR TARİHİ : 27.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, davacının 15/11/1992-26/01/1993 tarihleri arasında davalı işverene ait iş yerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacının davalı şirkette 15/11/1992 – 26/01/1993 tarihleri arasında çalıştığının tespitine, bu süreler içinde yatırılmayan primlerin davalı tarafından yatırılmasına karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 30/11/1992 tarihinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi ile davacının 15/11/1992 tarihinde … Elkt. İnş. San. Tic. A.Ş. taşeronu A. … ünvanlı … sicil numaralı işyerinde çalışmaya başladığının bildirildiği, dava konusu dönemde yapılmış bir hizmet bildiriminin bulunmadığı, dönem bordrolarını getirtilmediği, tanık beyanlarının alındığı, Kurum tarafından davalı şirketin … İnş. A.Ş. adına kayıtlı işyerinin yüklenicisi olduğunun ve faaliyet döneminin 05/10/1992-31/01/1993 olduğunun bildirildiği, söz konusu yazı ekinde bulunan 15/06/1993 tarihli Kayıt İnceleme Tutanakta da … İnş. A.Ş. tarafından taahhüt edilen enerji iletim hattı tel çekimi işinin tali taşeron … ’ye yaptırıldığının, söz konusu işi taşeron … Elkt. İnş. San. Tic. A.Ş.’nin 17/09/1992 tarihli sözleşme ile aldığının ve 31/01/1993 tarihinde bitirerek teslim ettiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliğinin kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
4857 sayılı Yasa’nın 2. maddesinde bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren -alt işveren ilişkisi deneceği, bu ilişkide asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden asıl işveren ile birlikte sorumlu olacağı, işletmenin ve işin gereği teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl işin bölünerek alt işverenlere verilemeyeceği, ihtilaf konusu dönemde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa’nın 87. maddesinde sigortalıların üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu Kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işverenin de sorumlu olacağı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı deneceği, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa’nın 12. maddesinde bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin bir işte veya işin bölüm veya eklentilerinde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişiye alt işveren deneceği, sigortalıların üçüncü kişiler aracılığıyla işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işverenin bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu olacağı bildirilmiştir.
506 sayılı Kanunun 4. maddesinde ise, “sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler” işveren olarak tanımlanmıştır. ”çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Sigortalının taraf olduğu hizmet akdinin alt işverenler tarafından düzenlenmiş olması durumunda, hizmet tespitine yönelik davanın, anılan Yasanın 79/10. maddesine göre, sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenlere yöneltmesi gerekir.
Bu hüküm ile asıl işverenin bu Kanun bakımından söz konusu çalışma ilişkisi çerçevesinde, alt işverenin işçilerine karşı olan bütün ödevlerinden sorumlu tutulmasındaki gaye, gerek sigortalıların, gerekse sigortalılara verilecek sosyal güvenlik haklarını uygulayan Sosyal Sigortalar Kurumunun hak ve alacaklarını güvenceye almaktır. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinde yasa koyucu konuyu işçi yararı yönünden ele almış ve her iki işvereni, alt işverenin işçilerine karşı birlikte sorumlu tutmuştur.
Alt işveren, asıl işverenin vekili durumunda değildir. Asıl işverenle arasında istisna, kira, taşıma vb. sözleşme vardır ve yüklendiği işi asıl işveren adına değil, kendi adına ve hesabına, ayrı bir işveren olarak kendi işçileri ile yapmaktadır.
Alt işveren ilişkisinde, asıl işverenin, alt işveren ile birlikte alt işverenin işçilerine karşı müteselsil sorumluluğu vardır. Alt işverenin işçileri, alt işverenin ödemekten kaçındığı ücretlerini veya iş kazasından doğan tazminat alacaklarını asıl işverenden isteyebilirler. Asıl işverenle alt işveren, aralarında yaptıkları anlaşmayla bu kuralı bertaraf edemezler. Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/21-739E-2011/5 K. ve 2011/21-280 E-2011/3161 K. sayılı kararları da aynı doğrultudadır.
Somut olayda, dava dışı … İnş. A.Ş. tarafından taahhüt edilen enerji iletim hattı tel çekimi işinin taşeronunun davalı … Elkt. İnş. San. Tic. A.Ş. olduğu ve yine dava dışı … ’nin de davalı şirketin taşeronu olduğu anlaşılmaktadır. Hizmet tespiti davalarında asıl işverene husumet düşmez. Sigortalının çalıştığı alt işveren yönünden yargılama yapılması gerekir. Alt işveren asıl işverenin sicil numarası üzerinden bildirim yapmakla yükümlüdür. Üst işveren prim bordrolarını Kuruma vermek zorunda değildir. Üst işverenin primlerden sorumlu olması hizmet tespiti davasında husumet yöneltilmesini gerektirmez. Bu nedenle, davalı şirket ile … arasındaki ilişkinin niteliği belirlenmeli davacının çalıştığı işyerinin kime ait olduğu tespit edilmelidir.
Yapılacak iş, davalı şirket ile … arasındaki ilişkinin niteliğini belirlemek, gerçek işvereni tespit edip gerekirse davayı ona yöneltmek, işyerinin dava konusu döneme ait dönem bordrolarının tümünü getirterek ihtilaflı dönemin tamamında kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak ve dinlenen tanıkların hizmet cetvellerini de getirtmek suretiyle bordro tanıkları olup olmadıklarını belirlemek, gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.