Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2018/6335 E. 2018/9526 K. 20.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/6335
KARAR NO : 2018/9526
KARAR TARİHİ : 20.12.2018

MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : . İş Mahkemesi

KARAR
A) Davacı İstemi:
Davacı; 5510 sayılı Yasa’nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin ve ödeme emrinin iptalini talep etmiştir.
Birleşen dosyada davacı … ;borçlu … ’in … . İcra Müdürlüğünün 2014/13674 esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın iptalini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabı:
Davalı … vekili özetle; yapılan ihbar üzerine Kurum Kontrol Memurluğu tarafından yapılan inceleme ve araştırma sonucunda davacı ve boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşadığının tespit edildiğini ve 22.10.2008 tarihinden itibaren aylıkların kesilip 22.10.2008 – 21.09.2013 tarihleri arası için yapılan yersiz ödemelerin geri istenildiğini, toplam 79.143,03 TL’nin tahsili için icra takibi başlatıldığını ve itiraz üzerine takibin durduğunu, 5510 sayılı Kanunun 56 ve 96. maddelerine göre eşinden boşandığı halde boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığı tespit edilen eş ve çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesilmesi gerektiğini, Kurumca yapılan işlemde yasaya ve mevzuata aykırı bir durum bulunmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
İlk derece Mahkemesince; “Denetmen raporundaki görüşle ilgili inceleme ve değerlendirmelere göre, denetmenin yaptığı tespitler ile değerlendirmelerin birbiri ile uyumlu olmadığı, Kollukça yapılan tespitin dikkate alınmadığı, düzenlenen ve davacının boşandığı eşi işe birlikte yaşadığı görüşüne esas alınan tutanağın tek yanlı düzenlenmiş ve tespit niteliği bulunmayan tutanak olduğu, SGK Medula sistem kayıtlarının davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığını gösteren tespit niteliğinde olmadığı anlaşılmakta olup, denetmen raporundaki görüş, hukuken geçerli ve kabul edilebilir tespit, beyan ve değerlendirmelere dayanmamakta olup, davacının boşandığı eşi ile birlikte fiilen yaşadığının kabulü mümkün görülmemiştir. ” gerekçesiyle
“Asıl Dava Yönünden:
1-Davanın KABULÜNE, davacının aylığının kesilmesi ve ödenen bedellerin geri istenmesine ilişkin davalı idare işleminin ve ödeme emrinin iptaline,
Birleşen dosya yönünden:
1-Davanın REDDİNE, davacı ….nın … . İcra Müdürlüğü’nün 2014/13674 takip sayılı dosyasına davalının yapmış olduğu itirazın iptali yönündeki talebinin reddine,” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu ;
Davacı vekili, mahkemenin gerekçeli kararın hüküm kısmında hataya düştüğünü, asıl dava yönünden menfi tespit talebinin kabulü ile kabul edilen miktar üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, birleşen dava yönünden Kurum aleyhine %20 aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatı hükmedilmesine dair gerekçeli kararda herhangi bir karar verilmediğini, birleşen dosya yönünden de vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, ancak bu yönde hüküm kurulmadığını beyanla yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda her iki dava yönünden nispi vekalet ücreti belirlenmesini, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Kurum vekili, dosyada alınan 18.01.2016 tarihli bilirkişi raporu ile 13.02.2017 tarihli bilirkişi raporu arasında çelişki olduğunu, çelişki giderilmeden hüküm kurulduğunu, rapora yaptıkları itirazın dikkate alınmadığını ve yeniden bilirkişi incelemesi yapılmadan hüküm kurulduğunu, birleşen dosya yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilen hükmün bozulmasını talep ettiklerini beyanla, yerel mahkeme kararının kaldırılarak asıl dava yönünden davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Bölge Adliye Mahkemesince “…. davacının aylığının kesilmesi ve ödenen bedellerin geri istenmesine ilişkin davalı idare işleminin ve ödeme emrinin iptali talebinde haklı olduğu, birleşen dava yönünden de davalı Kurum’un davacının … . İcra Müdürlüğü’nün 2014/13674 takip sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazının iptali talebinde haksız olduğu yönündeki kararın ve asıl dava Kurum işleminin iptali davası olmakla davacı yararına maktu vekalet ücreti takdiri yerinde ise de, birleşen dava yönünden davacı … yararına nisbi vekalet ücreti takdir edilmemesi hatalı olup, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde belirttiği miktar ve taleple bağlı kalınarak nisbi vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği, hükmün bu yönüyle hatalı olduğu,” gerekçesiyle
“ Davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE,
B-)Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; … . İş Mahkemesi’nin 11.04.2017 tarih, 2014/134 Esas ve 2017/103 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
Asıl Dava Yönünden:
1-Davanın KABULÜNE, davacının aylığının kesilmesi ve ödenen bedellerin geri istenmesine ilişkin davalı idare işleminin ve ödeme emrinin iptaline,
Birleşen dosya yönünden:
1-Davanın REDDİNE, 4-AAÜT uyarınca ve talep gereği 9.550,73 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ” karar verilmiştir.
E) Temyiz:
Davalı … vekili; “Davacı davasını ispatlayamamıştır. İki bilirkişi raporu arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmiştir.” gerekçesiyle temyiz yoluna başvurmuştur.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava; 5510 sayılı Yasa’nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin ve ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 59/2. maddesinde: “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasanın 20’nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacının ve boşandığı eşinin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiğini saptanmalı, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, davacının ve boşandığı eşinin kayıtlı olduğu adreslerde kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 1999 yılında eşi … ’den boşandığı, 02/10/2013 tarihinde yeniden eski eşiyle evlendiği, 1991 yılında vefat eden babası … ‘ten ve annesi … ‘ten dolayı 01/09/1999 tarihli talebine istinaden 14/12/1999 tarihli karar ile ölüm aylığı bağlandığı, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen 29/07/2013 tarih 2013/BSÖ-014 Sayılı rapora göre davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak Kurumca 22/10/2008-21/09/2013 tarihleri arası ödenen aylık ve sağlık giderleri ve işleyen faizinin borç çıkarıldığı, denetmen raporunda davacının mernis adreslerinde yapılan denetimde komşuların birlikte yaşadıklarını ifade ettikleri ancak Mahkemede beyanlarını değiştirdikleri, seçim kayıtlarında davacının ve boşandığı eşinin adreslerinin 25.12.2008 tarihi öncesi aynı adres “… Mah. 2/9 Sok. Kapı:2 Da:l …” olduğu, 26.12.2008 tarihinden sonra davacının adresinin “… Mah. 5219 Sok. Kapı:4 … ” ve boşandığı eşinin adresinin ise “… Mah. 1766 Sok. No:5 İç Kapı No:l … ”(kızının adresi) ve “… Mah. … Cad. No.159 /C … ”(burası anne-babasının adresi) olduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda; denetmen raporunun içeriği, tarafların denetimden hemen sonra yeniden evlenmiş olmaları, seçim kayıtlarında 2008 öncesi aynı adreste bulunmaları, bu tarihten sonra eşe ait adreslerin aslında akrabalara ait olması denetim sırasında dinlenen tanıkların haklı bir sebep olmadan mahkemede ifadelerini değiştirmeleri hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin, boşandıkları süreçte de birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup, 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, asıl davanın reddine , birleşen davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge adliye Mahkemesince YENİDEN VERİLEN “Davanın Kabulü” KARARI BOZULMALIDIR.G)SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20/12/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.