Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2018/5052 E. 2019/4492 K. 18.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5052
KARAR NO : 2019/4492
KARAR TARİHİ : 18.06.2019

MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

Davacı, sigortalılık işleminin iptali işleminin iptali ile sigortalılık işleminni iptali ile 06/04/2001-11/12/2014 tarihleri arası isteğe bağlı bağkur sigortalısı sayılmasını talep etmiştir.
B)Davalı Cevabı:
Kurum işlemlerinin yerinde olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
1479 sayılı kanun 24 ve 79. maddeleri dayanak olarak yazıldı ve ” davacının “anonim şirketlerin kurucu ortakları ile yönetim kurulu üyesi ortakları” sıfatına sahip olmamakla 28/07/2008 tarihinde hatalı bağ-kur tescilinin yapıldığı, bu durumun hatalı olduğu kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalı olacağı” gerekçesiyle ” Davacının davasının kabulü ile, 1-Davacının sigortalılık iptaline ilişkin kurum işleminin iptali ile, 2-Davacının 28/07/2008 tarihinden itibaren İsteğe Bağlı Sigortalı olduğunun tespitine, davanın kabulüne karar verilmiştir.”
İstinaf Başvurusu ; Davalı Kurum vekili, davacının talebinin 06/04/2011 tarihinden itibaren sigortalı olduğuna ilişkin olup talebin aşıldığı, zorunlu sigortalılık koşullarını taşımadığı, eksik inceleme ile karar verildiği gerekçeleriyle yerel mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
“İlk derece mahkemesi hüküm fıkrasında davanın kabulü ile davacının, 28.07.2018 tarihinden itibaren isteğe bağlı sigortalı olduğunun tespiti yönünde hüküm kurmuştur. Ancak davacı tarafın talebi dava dilekçesindeki maddi hatalar bir tarafa bırakıldığında 06.04.2001-11.12.2014 tarihleri arasındaki dönemde isteğe bağlı sigortalılık olduğunun tespitine ilişkindir. Talep ve ilk derece mahkemesinin kararı karşılaştırıldığında davanın kısmen kabul edildiği görülmektedir. Hal böyle olmasına rağmen davanın tam olarak kabulü şeklinde değerlendirme yapılmış, dolayısıyla karşı vekalet ve yargılama giderleri yönünden oran kurulma yoluna gidilmediği tespit edilmiştir. Fakat istinaf incelemesi 6100 sayılı yasanın 355. Maddesi gereğince istinaf talepleriyle bağlı olarak yapılmalıdır. İstinaf dilekçesinde yargılama giderleri ve ücreti vekalet konusunda gerekçeli istinaf yoluna başvurulmadığı, bu konuda genel ifadelere yer verildiği anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 352. Maddesi gereğince istinaf başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi istinaf başvurusunun reddi sebebidir. Bu nedenle açıklanan husus nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması yoluna gidilmesi mümkün değildir.
Davanın niteliği, kamu düzeniyle ilgili ve resen araştırmayı gerektirmekle birlikte aleyhe istinaf incelemesi yapılması da mümkün değildir. Davacının, 23.07.2008 tarih, 174457 varde kayıtlı dilekçeye istinaden 06.04.2001 tarihinden itibaren Bağkura tescilinin yapıldığı, Bağkur sicil dosyasından sabit olup kurum tarafından bu tescile konu kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma süreleri dava konusu işlemle iptal edilmiştir. Davacı taraf, 06.04.2001 tarihinden itibaren isteğe bağlı sigortalı olduğunun tespitini talep etmekle birlikte ilk derece mahkemesince 28.07.2008 tarihinden itibaren isteğe bağlı sigortalı olduğunun tespitine karar verildiği ve davanın kabulü şeklinde niteleme yapıldığı ortadadır. Ancak davacı tarafça bu yönden karar istinaf edilmemiş, ilk derece mahkemesi kararında düzeltme yoluna HMK 355. Maddesi gereğince gidilmemiştir.
Davalı vekili yerel mahkemenin taleple bağlılık ilkesine aykırı hareket ederek talep aşılarak karar verildiğini istinaf nedeni yapmış ise de dava dilekçesinin incelenmesinde konunun “müvekkil …’un 06/04/2001 tarihinden itibaren karar verilmesi isteğidir.” başlığı bulunduğu, yine dava dilekçesinin ikinci sayfasının açıklama bölümünün son paragrafında ” 06/04/2001 tarihinden 11/12/2014 tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalılığa hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemek zorunlu olmuştur.” ibaresinin bulunduğu, sonuç kısmında muhtemelen sehven hata yapıldığı, zira “111/12/204 tarihinin bulunduğu, böyle bir tarihin olma ihtimalin bulunmadığı, dolayısıyla dava konusu edilen dönemin 06/04/2001-11/12/2014 dönemini kapsadığı, buna göre yerel mahkemenin taleple bağlı kaldığı anlaşılmakla davalı vekilinin buna yönelik istinaf taleplerinin reddi gerekmiştir.
Davalı vekili davacının kuruma başvurmadan dava açmasının kanunun aradığı yasal şartları taşımaması nedeniyle usul ve yasaya aykırı olduğunu istinaf nedeni yapmış ise de yapılan dosya incelemesinde davacının 16/05/2017 tarihinde kuruma başvurduğu, kurumunda 17/05/2017 tarihinde cevap verdiği anlaşıldığından buna ilişkin istinaf taleplerinin reddi gerekmiştir. ” gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK ‘nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermiştir.
E)Temyiz:
Davalı kurum vekili; İstinaf başvurusundaki aynı gerekçelerle kararı temyiz etmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava, davacının sigortalılık işleminin iptali işleminin iptali ile sigortalılık işleminin iptali ile 06/04/2001- 11/12/2014 tarihleri arası isteğe bağlı bağkur sigortalısı sayılmasını talebine ilişkindir. Her ne kadar dava dilekçesinin sonuç kısmında tarihler yanlış yazılmış ise de bunun maddi hatadan kaynaklandığı açıktır.
Mahkemece davanın kabulü ile yazılı şekilde karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkesince de davalı kurum temyizi esastan reddedilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; Davacının çarşı Mağazası Tekstil ve Süs Eşyaları Ticaret ve Sanayi A.Ş. ünvanlı şirketten Ticaret Sicil Gazetesinde 18/04/2001 tarihinde ilan edilen karara göre yönetim kurulunun 13/04/2001 tarihli kararı ile hise devraldığı, 06/04/2001 varide tarihli bildirge ile 1479 sayılı yasa kapsamında zorunlu sigortalılık için başvurduğu ve 06/04/2001 tarihinden itibaren 1479 sayılı kanun sigortalılığının başladığı, 27/07/2011 tarihinden itibaren ihya başvurusu kapsamında ödemeleri bulunduğu, davalı kurum tarafından 1479 sayılı kanun zorunlu sigortalılık koşulları bulunmadığından bahisle sigortalılığının iptal edildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacının vergi, oda ve sicil kaydının bulunmadığından 06/04/2001- 11/12/2014 atarihleri arasında zorunlu sigortalı sayılması mümkün değildir. Ancak davacı dava dilekçesinde davalı Kurumca tescil edildiğini primlerini ödediğini fakat Kurumca sigortalılığının iptal edildiğini ileri sürmektedir.
Gerçekten önceden Bağ-Kur’a tescilin bulunduğu durumlarda, Kurumca hiçbir araştırma yapılmaksızın sigortalı sayılarak icra yolu ile veya prim affı yapılandırmalarından yararlanarak prim borçlarının tahsil edilmesi durumlarında, davacıyı kendi hatalı işlemi nedeniyle yıllarca sigortalı sayan Kurumun, davacıya sigortalı olduğu inancını verdikten sonra yaptığı yanlışlığın farkına vararak sigortalılık süresini indirmesi iyi niyetten uzaktır.
Yargıtay H.G.K.’nun 01.10.1997 gün, 1997/10-578 E., 1997/758 K.sayılı kararında da belirtildiği üzere; davacının, Sosyal Güvenlik Hukuku ilkeleri ve Medeni Kanunu’nun 2. maddesinin uygulanmasının zorunlu bir sonucu olarak primi alınan süreler bakımından zorunlu sigortalı kabul edilmesi gerekir.
Öte yandan Dairemizin istikrar gösteren içtihatlarına göre davacının zorunlu sigortalılık koşullarını taşımadığı ve tescilinin bulunmadığı dönem için kendiliğinden geriye yönelik prim yatırması yararına kazanılmış hak oluşturmaz. Ancak, prim ödemeleri, ödeme tarihinden itibaren isteğe bağlı sigortalı olarak değerlendirilebilir. Y.H.G.K’nun 20.11.2002 gün ve 21/892-990 sayılı kararları da bu yöndedir.
Yapılacak iş; davacının 6111 sayılı Yasa uyarınca yaptığı prim ödemelerinin, davalı Kurum tarafından kabul edilen sigortalılık süresi var ise bu süre dışında, sigortalı kabul edilmeyen dönemleri karşılayan prim ödemesi var ise ödeme tarihinden itibaren ileriye doğru karşıladığı süre kadar isteğe bağlı sigortalı olarak kabul ederek çıkacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şeklide karar verilmiş olmasu usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, Bölge Adliye Mahkemesince eksik inceleme ve araştırma sonucu davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, davalı tarafından temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı ORTADAN KALDIRILMASI, ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
G)SONUÇ :
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddeleri uyarınca (KALDIRILMASINA), ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle (BOZULMASINA), dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.