Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2018/4216 E. 2019/3619 K. 09.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4216
KARAR NO : 2019/3619
KARAR TARİHİ : 09.05.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

TÜRK MİLLETİ ADINA

Davacı, başvuru tarihinden itibaren emekli aylığı bağlanmasına ve ödenmeyen aylıkların faiziyle birlikte tahsiline, … kaydının başlangıç tarihinden itibaren silinerek …’a borçlu olmadığının tespitine ve Aralık 2007 ile Kasım 2008 tarihleri arasındaki döneme ilişkin Kurumun yaptığı iptal eşleminin iptali ile o döneme ilişkin sigortalılığına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

K A R A R

Dava, davacının davalı işyerinde Aralık 2007-Kasım 2008 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespiti ile aksi Kurum işleminin iptali, usule aykırı olarak düzenlenen … kaydının başlangıç tarihinden itibaren silinerek … prim borçlusu olmadığının tespiti ve tahsis talebine istinaden yaşlılık aylığı bağlanması ile yaşlılık aylığının faizi ile birlikte ödenmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair hüküm kurulmuştur.
Uyuşmazlık nitelikçe 506 sayılı Yasa’nın 79. (5510 sayılı Yasa’nın 86/8.) maddesinden kaynaklanan davacı adına bildirilen ancak Kurumca iptal edilen hizmetlerin tespiti, … sigortalılık hizmetlerinin iptali ve buna göre davacının tahsis talep tarihi itibariyle yaşlılık aylığı koşullarını sağlayıp sağlamadığının tespitine ilişkindir.
Bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilir ise de, çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların, davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve uyuşmazlık konusu dönemi kapsar biçimde çalışmaları işverenin resmi kayıtlarına geçmiş bordro tanıkları ya da komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir.Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir.
506 sayılı … Sigortalar Yasasının 2. (5510/4-1-a) maddesinde, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılacağı hükmü düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre sigortalı olabilmenin koşulu hizmet aktine dayalı olarak çalışmaktır. Bu kapsamda öncelikle hizmet aktinin unsurlarına bakmak gerekmektedir.Hizmet akdinin unsurları ise; 1-Hizmetin belirli veya belirli olmayan bir zaman içinde görülmesi, 2-Hizmet akdinin konusu olan edimin işverene ait işyerinde yerine getirilmesi 3-Edimin ifası sırasında işverenin denetim ve gözetimi altında bulunması 4-Edimin ücret karşılığında yapılması ve ücretin zaman esası üzerinden saptanmasıdır. Ücret zaman itibariyle olmayıp yapılan işe göre verildiği takdirde dahi belirli ya da belirli olmayan bir zaman için alınmış veya çalışılmış oldukça hizmet akdi yine mevcuttur. Hizmet akdinde emir ve talimat yetkisi işçinin çalışma yerinin, işe başlangıç ve sona eriş saatinin işverence tespiti biçimindedir.
Hizmet akdinin belirleyici ve ayırıcı unsurları zaman ve bağımlılıktır. Zaman ve bağımlılık unsurlarını birlikte gerçekleştirecek biçimde çalışmanın varlığı halinde aradaki ilişkinin hizmet akdine dayalı olduğunun kabulü gerekir. Bu anlatımlar ışığında sigortalı olabilmek için işverenin denetim ve gözetimi altında fiilen çalışmak esastır. Fiili bir çalışma olmadan prim ödenmek suretiyle sigortalılık elde edilemez.
Sigortalı statüsünde olmayan, sigortalı niteliği taşımayan bir kimsenin sigortalılık süresinden söz etme olanağı bulunmamaktadır. Olağan olarak sigortalılık niteliği, taraflar arasında iş sözleşmesi ilişkisinin kurulması ve çalışmaya/çalıştırılmaya başlanması ile kazanılmakta olup, yazılı olarak düzenlenen veya sözlü olarak benimsenen sözleşme ile birlikte, sigortalılığın oluşumu yönünden eylemli (fiili = gerçek) çalışma olgusunun varlığının da kanıtlanması gerekmektedir. Kuruma verilen ve çalışmayı (hizmeti) ortaya koyabilecek belgeler; gerek 506 sayılı Kanunda, gerek 5510 sayılı … Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda gerekse anılan Kanunlara dayanılarak hazırlanan … Sigorta İşlemleri Yönetmeliği (SSİY)’nde açıklanmış olup, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, eylemli çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Bu tür sigortalı hizmetlerin belirlenmesine ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup, mahkemece, tarafların gösterdiği/sunduğu deliller ile yetinilmemeli, 01/10/2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri esas alınarak kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için mutlak koşul niteliğindeki hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır.
Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 130. maddesinde, bu maddenin uygulamasında teftiş, kontrol ve denetleme yetkisine sahip olanlar tarafından düzenlenen tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu, Kurumun, sigorta yoklama memurları aracılığıyla işyerlerinin mevcut durumları, faal olup olmadığı, sigortalı çalıştırılıp çalıştırılmadığı, çalıştırılıyorsa kimlerin, hangi sürede ve ücretle çalıştırıldıkları ve kendilerine verilecek benzeri görevlerde inceleme, araştırma, tespit ve yoklama yaptırabileceği hüküm altına alınmıştır. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 59. maddesinde ise, bu Kanunun uygulanmasına ilişkin işlemlerin denetiminin, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları eliyle yürütüleceği, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında belirledikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin, yemin dışında her türlü kanıta dayandırılabileceği, bunlar tarafından düzenlenen tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu, bu Kanunun uygulanması bakımından, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının, 4857 sayılı İş Kanununda belirtilen denetim, teftiş ve kontrol yetkisine de sahip oldukları belirtilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacı adına 01/02/1983- 31/12/2012 tarihleri arasında Kuruma hizmet bildiriminde bulunduğu, davalı işyeri nezdinde 05/12/2007-01/05/2008 ve 01/08/2008-30/11/2008 tarihleri arasında geçen hizmetlerinin 08/02/2010 tarih BE-13 sayılı ve 30/07/2010 tarih MAK-30 sayılı Kurum denetim raporuna istinaden iptal edildiği, davacının 10/09/2007 tarihinden itibaren devam eden “şehir içi, banliyö ve kırsal alanlarda kara yolu ile personel, öğrenci taşıma” faaliyetinden dolayı vergi kaydının bulunduğu, 01/10/2008 tarihinden itibaren kesintili olarak Kurum tarafından 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı kabul edildiği, davacı tarafından herhangi bir … sigortalılık prim borcu ödemesinde bulunulmadığı, 22/01/2013 tarihli yaşlılık aylığı tahsis başvurusunun Kurum tarafından yaşlılık aylığı için aranan koşulları taşımadığı için reddolunduğu, davalı işyerinin 15/02/2003 tarihinde toplu yemek üretim faaliyetlerinden dolayı Kanun kapsamına alınmış olduğu, şirket işyerinin 18/02/2015 tarihinde ticaret sicilinden re’sen silindiği, davacının hizmet sürelerinin iptaline esas alınan 08/02/2010 tarih BE-13 sayılı ve 30/07/2010 tarih MAK-30 sayılı sayılı … … Kurumu Denetmen Raporuna dayanak olan 25/03/2010 tarihli işyeri adresinde yapılan yerel denetimde işyerinin 3 yıl öncesine kadar yemek üretim faaliyetinde bulunduğunun tespit edildiği, Kurum kontrol memurlarınca ifadesi alınan işyeri muhasebecisinin adı geçen sigortalılar ile davalı işyeri arasında herhangi bir hizmet akdinin olmadığını, 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın tahsise ilişkin hükümlerinden etkilenmemeleri için hataen hizmetlerinin Kurum’a bildirildiğini imzasıyla beyan ettiği, yine sigortalılardan birinin fiilen çalışmadığını, para karşılığı sigortalılık süresi elde etmek için muhasebeciyle irtibata geçtiğini imzasıyla beyan ettiği, raporda sonuç olarak 05/01/2007 tarihinden itibaren Kuruma yapılan bildirimlerinin hiçbirinin gerçeği yansıtmadığı kanaatine varılarak tüm sigortalı hizmet bildirimlerinin iptal edilmesi gerektiğinin belirtildiği, yargılama esnasında alınan bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu, duruşmalarda bir kısmı davalı işyerinde geçen hizmetleri iptal edilmiş olan davacı tanıklarının dinlenildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davalı işyerinin muhasebecisinin ve işyerinde hizmet bildirimi yapılan sigortalılının Kurum denetim memurlarına vermiş olduğu ifadeleri dikkate alındığında, 5510 sayılı Yasa’nın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin aksi ispat edilemediğinden davacının davalı işyerinde geçen ve Kurum tarafından iptal edilen hizmetlerin tespitine ilişkin isteminin reddi gerekmektedir. Öte yandan davacıya ait … sigortalılık dosyası getirtilmeden davacının …’a giriş kaydının davacının hangi faaliyetine ilişkin olduğu açık olarak belirlenmeden eksik inceleme ve araştırma neticesi Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş, davacının davalı işyerinde geçen ve Kurum tarafından iptal edilen hizmetlerinin tespitine ilişkin istemini reddetmek, davacıya ait … sigortalılık dosyasını getirterek davacının zorunlu … sigortalılığına tabi çalışmasının olup olmadığını incelemek, çıkacak sonuca göre tahsis talep tarihi itibariyle yaşlılık aylığı şartlarını değerlendirerek Mahkemece bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.