Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2018/4168 E. 2018/8116 K. 08.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4168
KARAR NO : 2018/8116
KARAR TARİHİ : 08.11.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Asıl ve birleşen dava bakımından davacı, ölüm aylığının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, kesilen aylığının tedbiren devamına, almış olduğu aylıklardan dolayı Kuruma borçlu olmadığının tespitine,
Birleşen davalar davacı Kurum ise; yersiz olarak ödenen ölüm aylığının yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, 2014/802 Esas ve 2015/327 Esas sayılı davaların kabulüne, birleşen 2015/410 Esas ve 2015/180 Esas sayılı davaların reddine karar vermiştir.
Hükmün, davalı birleşen davaların davacısı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Davacı (karşı davalı) …’in tüm temyiz itirazlarının reddine, davalı (birleşen davacı) …’nun temyiz itirazlarının kabulüne karar verilmiştir.
2- Dava; 5510 sayılı Yasa’nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı tespit edilen davacının, ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ile Kuruma borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Birleşen dosyalar; … İş Mahkemesinin 2015/410 ve 2015/180 esas sayılı dosyaları … tarafından 01.11.2008 – 21.10.2014 tarihleri arası yapılan 8.807,50 TL yersiz sağlık ödemesi ve 60.529,64 TL aylık ödemesi ve işlemiş faizinin tahsili ile … İş Mahkemesinin 2015/327 E. sayılı dosyası … tarafından 8.807,50 TL yersiz sağlık ödemesi çıkarılması işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece davacı … tarafından açılan davaların kabulüne birleşen Kurum davalarının reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı ve davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Yerel mahkemenin “Davacı …’in davasının KABULÜ ile; Davacı kurumun birleşen alacak davalarının REDDİNE,” ilişkin ilk kararı Dairemizin “…. aslında dosyada birlikte yaşama olgusunu gösteren güçlü delillerin bulunduğu, ancak yetersiz denetmen raporu nedeniyle ispat için toplanan delillerin yeterli olmadığı, anlaşılmıştır. Somut olayda; denetmen raporu birlikte yaşama olgusunu ispatlamak için yeterli değildir. Ancak bu hususun aksi de Mahkemece tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konulamamıştır. Tarafların 2002 yılında boşanmalarına rağmen 2007’de aynı sandıkta oy kullanmaları, davacı eşinin işyeri bildirgesinde davacının adresini göstermesi gibi, dosyada Mahkeme kararının aksini gösterir deliller bulunmakla birlikte, yetersiz denetmen raporunun içeriğinin, araştırma koşulları ve başvurulan tanık beyanları irdelenmek suretiyle teyide ihtiyacı bulunmaktadır. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş; raporu düzenleyen denetmenin ifadesine başvurarak araştırmayı genişletmek ve ulaşılacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.” gerekçeleriyle bozulmuştur.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda hak sahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa’nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, ” hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum’ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden;davacı …’in 08/05/2002 tarihinde eşinden boşandığı, 1971 vefat eden babasından dolayı yetim aylığı aldığı, Kurum denetmenleri tarafından düzenlenen 21/10/2014 tarih ve 215 sayılı raporla, davacı ve eşinin boşandıktan sonra birlikte yaşamaya devam ettiklerinin tespit edildiği, bu rapora dayanılarak Kurum tarafından 01.11.2008 – 21.10.2014 tarihleri arası yapılan 8.807,50 TL yersiz sağlık ödemesi ve 60.529,64 TL aylık ödemesi ile işlemiş faizinin borç çıkarıldığı, bozma sonrası denetmenin tanık olarak dinlendiği anlaşılmaktadır.
Tüm dosya kapsamı,bozma gerekçesinde belirtilen hususlar, denetmen raporunun içeriği ve denetmenin ifadesi, özellikle 17/02/2015 tarihli ve 18/02/2015 tarihli polis tutanakları birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin, boşandıkları süreçte de birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup, 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı (birleşen davacı) vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.