Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2018/3348 E. 2019/5191 K. 17.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3348
KARAR NO : 2019/5191
KARAR TARİHİ : 17.09.2019

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 3. İş Mahkemesi

TÜRK MİLLETİ ADINA

Davacı murisinin, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminat ile cenaze giderinin ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine davacılar ve davalı vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı ve davacı anne …, baba … ve kardeşler …, … ve … vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, davacı eş …’in manevi tazminat miktarına dair istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının bu yönden kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince duruşmalı olarak istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17/09/2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Avukat … ile karşı taraf adına Avukat … geldiler. Başka gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
KARAR
A) Davacı İstemi;
Davacılar vekili dava ve ıslah dilekçeleri ile eş için 134.779,92 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, anne ve baba için 20.000,00’er TL manevi, kardeşler için 10.000,00’er TL manevi tazminat ödenmesini, 500,00 TL cenaze giderinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabı;
Davalı vekili davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararı:
İlk derece mahkemesince eşin maddi tazminat isteminin kabulüne, 363,00 TL cenaze gideri ile eş lehine 20.000,00 TL manevi, anne ve baba lehine 10.000,00’er TL manevi, kardeşler lehine 5.000,00’er TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı tarafın süresinde gerekçeli istinaf dilekçesi vermediğinden bahisle yalnızca kamu düzenine aykırılık yönünden değerlendirme yapılarak davalı tarafın istinaf isteminin reddine, davacıların istinafı isteminin ise kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş, eş lehine ödenecek manevi tazminat 40.000,00 TL’ye çıkarılarak, davacılar lehine hüküm altına alınan diğer tazminat tutarlarında bir değişiklik yapılmamıştır.
E) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava, sigortalının iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, ilk derece mahkemesi karar tarihinin 08/12/2016 tarihi olduğu, davalı tarafın bu karara karşı aynı tarihte süre tutum dilekçesi verdiği, gerekçeli kararı davalı vekiline davalı vekiline tebliğ edilmesinden sonra 25/01/2017 tarihinde gerekçeli istinaf dilekçesinin uyap ortamından sunulduğu ancak bu dilekçenin üzerine 26/01/2017 tarihli bir havale kaydı düşüldüğü, bu havale tarihinin dilekçenin sunulma tarihi değil, mahkeme katibi tarafından yazdırıldığı tarih olduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19/09/2018 tarih ve 2018/9-584 E- 2018/1332 K sayılı ilamında da belirtildiği üzere;
1982 Anayasasının “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36’ncı maddesi uyarınca, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”Ayrıca Anayasanın 90’ıncı maddesinin son fıkrasında usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı ifade edilmiştir.
Bu bağlamda ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6’ncı maddesinde adil yargılanma hakkı ayrıntılı yer almış olup, gerek Anayasa gerekse AİHS düzenlemelerine koşut olarak da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27’nci maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir.
HMK’nın 27’nci maddesi uyarınca;
“(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir”.
Hukuki dinlenilme hakkı çoğunlukla “iddia ve savunma hakkı” olarak bilinmektedir. Ancak bu hak iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.
Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.
Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat hakkı”dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum “silahların eşitliği ilkesi” olarak da ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6’ncı maddesinin birinci bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHS’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir. Söz konusu ilke tarafların usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından da önemlidir. Çünkü ancak hukuka uygun bir usulde gerçekleşen tebligat üzerine, durumdan haberdar olan taraflar iddia ve savunmalarını eşit şekilde yapabileceklerdir.
Hukuki dinlenilme hakkının üçüncü unsuru, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi”dir. Bu değerlendirmenin de karar gerekçesinde yapılması gerekir (6100 sayılı HMK’nın gerekçesi m. 32). Yargılama bakımından, sadece bir tarafın dinlenip diğerinin dinlenmemesi, tek yönlü karar verilmesi demektir. Yargılamada yer alan taraflar yargılamanın objesi değil, süjesidir. Hukukî dinlenilme hakkı doğru karar verilmesinin garantisidir; bu nedenle, haksızlığa karşı koyabilme imkânı tanır. Bu hak, hukuk devletinin, insan onurunun korunması ve eşitlik ilkesinin, hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının bir gereğidir.
Bütün bu açıklamalar doğrultusunda, davalı tarafın ilk derece mahkemesinin 08/12/2016 tarihli kararına karşı verdiği gerekçeli istinaf dilekçesinin üzerindeki yazdırılma tarihinin hatalı yorumlanarak, gerekçeli istinaf dilekçesinin süresinde ibraz edilmediğinden bahisle, dilekçede ileri sürülen istinaf nedenleri değerlendirilmeksizin, istinaf isteminin yalnızca kamu düzenine aykırılık açısından incelenmesi hatalı olmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak iş, davalı tarafından ileri sürülen gerekçeli istinaf dilekçesinin süresinde sunulduğu dikkate alınarak değerlendirme yapmak ve oluşacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 2.037,00TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine,
davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, dosyanın BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine,
17/09/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.