Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2018/3205 E. 2019/3703 K. 13.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3205
KARAR NO : 2019/3703
KARAR TARİHİ : 13.05.2019

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 19. İş Mahkemesi

KARAR
A)Davacı İstemi :
Davacı vekili; davacının 15.06.1998 tarihinde davalıya ait işyerinde çalışmaya başladığını, ancak sigorta bildiriminin 20.03.2008 tarihinden itibaren başlatıldığını, 20.03.2008 tarihine kadar kesintisiz çalıştığını, ancak bildirimlerin eksik yapıldığını belirterek, davacının davalı nezdinde 15.06.1998-20.03.2008 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespitini talep etmiştir.
B)Davalı Cevabı :
Davalı … Tekstil’e TK 35.maddeye göre tebligat yapılmış,davaya cevap verilmemiştir.
Fer-i Müdahil SGK vekili; davacı iddiasının Kurum kayıtlarına eş değer belgelerle ispatlanması gerektiğini, fer-i müdahil olmaları sebebiyle aleyhlerine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve kararı :
İlk derece mahkemesi tarafından, “Davacının, 15/06/1998 – 20/03/2008 tarihleri arasında, davalı işveren … Tekstil San. Ve Tic. A.Ş adlı iş yerinde sigortasız olarak çalıştığı iddiasına yönelik olarak; davacı ile aynı dönemde çalışan bordrolu tanıklar … ve ..’ ın davacının işe başlangıç tarihini ve çalışma sürelerini açıkça belirttiklerinden, diğer tanıkların da bordro tanıklarını destekler beyanlarda bulunduklarından, davalı şirketin de iddia edildiği dönem aralığında halihazırda kurulu olduğu anlaşıldığından ve bu işyerindeki tüm dönem çalışmaları yönünden, çalışmaların bir bütün olarak değerlendirileceği, iş ilişkisinin sona erdiği 07.10.2012 tarihinden itibaren hak düşürücü sürenin başlayacağı, bu haliyle hak düşürücü sürenin geçmediği anlaşılarak ve ücretinde talep doğrultusuda asgari ücret olduğu değerlendirilerek, 15/06/1998 – 20/03/2008 tarihleri arasındaki asgari ücret üzerinden…” gerekçesiyle kısa karardaki günler yönünden yapılan maddi hatalar, düzeltiltilerek (05/06/1998 olarak belirtilen tarih 15/06/1998 olarak; 56 gün olarak belirtilen süre 46 gün olarak düzeltilmiştir.)davanın kabulüne davacının 15.06.1998-19.03.2008 tarihleri arasında davalı nezdinde çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
İstinaf başvurusu :
Fer-i Müdahil SGK vekili; dosyadaki resmi kayıtların, taraflar arasındaki ilişkinin mahiyetinin araştırılmadığını, salt tanık anlatımları ile karar verildiğini, iddianın kurum kayıtlarına eşdeğer belgelerle ispatlanamadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi :
Bölge Adliye Mahkemesi istinaf incelemesinde; Davacının, davalıya ait … sicil numaralı işyerinde 15.06.1998-20.03.2008 tarihleri arasında çalıştığının tespitini talep ettiği, hizmetin sona erdiği yıl sonu itibariyle dava tarihine kadar yasada öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı, işyerinin 08.04.1991 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı ve faal olduğu, kapsam tarihi itibariyle tespite engel bir durumun bulunmadığı, celbedilen hizmet cetveline göre davalı işyerinden 20.03.2008-07.10.2012 tarihleri arasında sigorta bildiriminin yapıldığı, tespiti talep edilen dönemde bu işyeri veya başka bir işyerinden bildirimin olmadığı, dinlenen bordro tanıkları … ve … ile … 8. İş Mahkemesi’nin 2013/563 Esas ve 2014/414 Karar sayılı dosyasında davalı tanığı ve aynı zamanda işyerinde 1998/3 döneminde bildirimi başlayan …’ın davacının 1998 yılında işe başlayıp 2012 tarihine kadar aralıksız çalıştığını beyan ettikleri, 20.09.1950 doğum tarihli olan davacının 18 yaş ve askerlik engelinin bulunmadığı,mahkemenin bu yöndeki kabulünde hatalı bir yön bulunmadığı, kısa kararda davacının hizmet başlangıç tarihi 05.06.1998 olarak ve 31.07.1998 arası 56 gün olarak kabul edilmişken gerekçeli kararda süre 15.06.1998-31.07.1998 arası 46 gün kabul edilerek kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluşmuşsa da davanın kamusal niteliği gözönünde tutularak yeniden hüküm kurulması gerekli bulunmamış, fer-i müdahil SGK’nın istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
E)Temyiz:
Davalı Kurum temyiz dilekçesinde özetle; yargılamada; resmi kayıt ve belgeler irdelenmediğini, sürekli çalışma olgusuna ve aradaki ilişkinin hizmet akdi niteliğinde olup olmadığına bakmadığını,davacının giriş bildirgesine imza attığı dikkate alınmadığını,davacının iddia ettiği tarihleri arasında çalıştığına dair hiçbir bilgi olmadığını, davanın sırf tanık beyanlarına dayandırıldığını, dinlenen tanıkların da işyerinde bordrolu çalışanlardan şef, ustabaşı, müdür gibi vasıflı personelden olmadığını, işyerinin kapsam ve kapasite durumu, yapılan işin nevi, hizmet akdi niteliği taşıyıp taşımadığının irdelenmediğini, ücret olgusunun resmi belge ve deliller ile ispatlanamadığını belirterek verilen kararın bozulmasını talep etmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
Dosyadaki kayıt ve belgelerden;davalı işyerinden verilen 19/03/2008 tarihli işe giriş bildirgesinin davacı işçi ve davalı işveren tarafından imzalı olduğu, davacının davalı işyerinden 20/03/2008- 07/10/2012 tarih aralığında bildirimlerinin yapıldığı, işyerinin 12/03/1981 tarihleri arasında 506 sayılı yasa kapsamına alındığı, davacı ile davalı arasında işçi-işveren imza ve kaşesi bulunan 20/03/2008 işe başlama tarihli iş sözleşmesinin yapıldığı, davacı ile işveren arasında görülüp temyiz incelemesi yapılmaksızın kesinleşen işçilik alacakları dosyasının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.
Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Somut olayda; davacının işçilik alacakları dosyasında yer alan 20/03/2008 tarihli iş sözleşmesi ile işçilik alacakları dosya içeriğine göre davacının çalışmasının 2008 yılında başladığı kabul edilerek hüküm kurulduğu halde, bunlar dikkate alınmaksızın ve iş sözleşmesindeki imza konusunda davacının beyanı alınmadan ve ayrıca yetersiz tanık beyanlarıyla sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş, davalı işyerinin ihtilaflı döneme ilişkin dönem bordrolarını getirtmek, bordrolarda kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, bordolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanları; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak davacıya işçilik alacakları dosyasında yer alan 20/03/2008 işe giriş tarihli iş sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olup olmadığını sormak, davacıdan sözleşmeye ilişkin açıklama yapılmasını istemek ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılmasına ve ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
G)SONUÇ: Davalı SGK’nın temyiz itirazlarının kabulü ile, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 13/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.