Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2018/2847 E. 2019/4506 K. 18.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2847
KARAR NO : 2019/4506
KARAR TARİHİ : 18.06.2019

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Yalova İş Mahkemesi

TÜRK MİLLETİ ADINA

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince duruşmalı olarak istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18/06/2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Avukat … ‘ın geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

K A R A R
A)Davacı İstemi;
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın davalı iş yerinde 29/09/2011 tarihinde çalışırken uğradığı iş kazası sonucu malul kaldığını belirterek davacı … lehine belirsiz alacak davası niteliğinde 3.000 TL Maddi ve 1.000 TL Tedavi Giderinn kaza tarihinden faiziyle ödenmesini, ayrıca miktarı sonra belirtilmek üzere miktar belirtilmeksizin manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Davacılar vekili 04/02/2017 e- imza tarihli talep artırım dilekçesiyle maddi tazminat istemini 378.681,14 TL’ye atırırken, Davacı … için , 16.000 TL, eşi … için , 8.000 TL, oğlu …için 3.000 TL oğlu … için 2.000 TL ve kızı … için 1.000 TL Manevi Tazminatın , kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiği, 14/02/2017 tarihinde ıslah harcının ikmal edildiği başvurma harcının yatırılmadığı anlaşılmıştır.
B)Davalı Cevabı;
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; olayın …’da olduğunu, Karamürsel Mahkemeleri yetkili olduğu için yetki itirazında bulunduklarını, davacı …’ın tecrübeli ve donanımlı bir işçi olduğunu kendi tedbirsiz hareketleri nedeniyle bu iş kazasının meydana geldiği gibi tedavisi sırasında da kendisine önerilen hususları yerine getirmediği yine manevi tazminat taleplerinin de yerinde olmadığını davacının tedavisi süresince kendisine aylık maaşlarının da ödendiğini yine tedavi süresince masraflarında kendileri tarafından karşılanmış olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Kararın gerekçe kısmında özetle; Davacının davalı şirkete ait tersanede bakımı yapılmakta olan Alperen isimli kuruyük gemisinde kaynak ustası olarak tamir işlerinde çalışmakta iken olay tarihi olan 29/09/2001 tarihinde yanında … olduğu halde geminin güverte kısmında açık havada hidrolik borularının montajını yapmakta iken, çalıştıkları oksijen kaynağından sızan gazın parlaması neticesinde yanmak suretiyle iş kazası geçirdiği, yapılan tedavisi sonrası SGK yetkili kurullarınca davacının SİD oranının %59 olarak belirlenip, kendisine 107.678,00TL PSD bağlandığı, yine geçici iş göremezlik ödemesinde bulunulduğu, meydana gelen iş kazasında davalı işverenin iş yerinde iş güvenliği tedbirleri yönünden gerekli denetim mekanizmasını kurmadığı, kullanılan makine ve diğer aletlerin gerekli bakımını yapmadığı, bu yönde tedbirleri almadığı, olayda asıl etkenin gaz hortumundaki bozulma nedeniyle olduğu, bu hortumun yıpranmış olmasına rağmen değiştirilmediği, işverenin bu tür tehlikeli işlerde sürekli olarak bu aletleri kontrol ettirmesi eskiyen, yıpranan bu şekildeki alet edevatı derhal yenisi ile değiştirmesi, bakım ve onarımını yapması gerekirken bunu yapmadığı, bu haliyle gerek SGK denetmenin tanzim ettiği raporda gerekse mahkememizce de dosya kapsamına uygun olduğundan kusur oranına esas alınan 16/04/2015 heyet raporunda davalı işyerinin %80 oranında kusurlu olduğu, bu kusur durumuna göre davalının, davacıda meydana gelen sürekli malul kalması nedeniyle oluşan zararı karşılaması gerektiği kabul edilip, maddi zarar ve tazminat yönünden dosyada mevcut bilirkişi tarafından tanzim edilen 09/01/2017 tarihli ek rapordaki hesaplama dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alınmış, yine bu olay nedeniyle davacının vücudunda büyük oranda yanık oluştuğu, sürekli maluliyete uğradığı, ızdırap duyduğu, davacı …’ta meydana gelen bu ızdırabı davalı tarafın parasal tatmin yoluyla gidermesi gerektiği kabul edilip kusur oranı davacıdaki maluliyet oranı ve tarafların sosyo ekonomik durumu gözetilerek davacı …’ın manevi tazminat talebi kabul edilip, talep doğrultusunda aşağıda belirlenen manevi tazminat davacı lehine taktir edilmiş, her ne kadar davacının eşi ve çocuğu olan diğer davacılar da manevi tazminat talebinde bulunmuş iseler de; toplanan deliller doğrultusunda bu şahısların bu olay nedeniyle ne şekilde bir psikolojik tedavi gördükleri kendilerinin bu olaydan ne kadar acı ve ızdırap duyduklarına ilişkin herhangi bir delil bulunmadığından ve manevi tazminat talepleri yerinde görülmediğinden bu davacıların manevi tazminat istemlerinin reddedildiği anlaşılmıştır.
Kararın hüküm kısmında da Davacının davasının kısmen kabul, kısmen reddi ile, 378,684,14TL maddi ve 16.000,00 TL manevi tazminatın 29/09/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine, Davacılar Hacer, Burak, Rabia ve …’ın manevi tazminat taleplerinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı
Taraflar arasında maluliyetle sonuçlanan iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminata hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında uyuşmazlık bulunduğunu, davacının davalıya ait iş yerinde çalıştığı ve 29/09/2011 tarihinde iş kazası geçirdiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, davacının maluliyet oranının SGK tarafından düzenlenen rapor ile % 59,00 olarak belirlendiği, ilk derece mahkemesi tarafından hükme esas alınan, 16/04/2015 tarihli kusur raporunda; kazanın oluşumunda davalı işverenin kusurunun olup olmadığı varsa oranın belirlenmesi yönünden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda davalının %80 oranında kusurunun bulunduğu, % 20 oranında da işçinin kusurunun kazanın oluşumunda etken olduğunun tespit edildiği bu tespitin müfettiş raporu ile belirlenen kusur oranı ile uyumlu olduğu, maddi tazminat istemi yönünden hükme esas alınan 09/01/2017 tarihli ek hesap bilirkişisi raporunda, davacıya ödenen geçici işgöremezlik ödemesinin davalının kusuruna isabet eden miktarı ile davacıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri düşülerek, davalının kusuru oranında sorumlu olduğu maddi zararın 378.681,14 TL olduğu tespit edildiğini, her ne kadar mahkemece kabul edilen maddi tazminat tutarı 378.684,14 TL olarak gösterilmiş ise de bu durumun açık yazı hatası olduğu ve mahkemesince her zaman düzeltilebileceğinin anlaşıldığı, istinafa başvuran davalı vekilinin istinaf sebeplerine göre dairece yapılan incelemede, davalı şirketin alması gereken işgüvenliği tedbirlerindeki ihmaliyle, kazanın meydana gelmesinde %80 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği kusur raporunun gerekçeli, açıklayıcı, olaya ve dosya kapsamına uygun ve müfettiş raporunda belirlenen kusur oranı uyumlu olduğundan hükme ve hesaplamaya esas kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, hükme esas alınan raporun, dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmakla bu konudaki konudaki istinaf sebeplerinin yerinde görülmediği, davalı vekili tarafından davacıya tedavi sırasında yardımda bulunulduğu iddia olunmuş ise de bu ödemelerin ifa amaçlı yapıldığı ispat olunamadığından, tazminattan tenzil edilemeyeceği anlaşılmakla, bu istinaf sebebinin de yerinde olmadığı, davalı vekili tarafından ıslahın usule aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de; dava dilekçesinde talep edilmeyen manevi tazminat talebinin ıslah ile talep edilebileceğine ilişkin yerleşik yargısal kararlar dikkate alındığında, davacı tarafça dava dilekçesinde miktar belirtilmeyerek talep olunan manevi tazminat talebinin ıslah dilekçesiyle harcı ödenmek suretiyle miktar belirtilerek talep edilmesinde herhangi bir usule aykırılık bulunmamaktadır. Davalı vekilinin bu konudaki istinaf sebebinin yerinde olmadığı, bu durum karşısında; HMK’nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık teşkil eden bir hususun bulunmaması nedeniyle istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; ilk derece mahkemesi kararının sonuç olarak, maddi vakıa, usul ve yasaya uygun olduğu, istinaf sebep ve gerekçesinin yerinde olmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği belirtilmiştir.
E)Temyiz Nedenleri;
Davalı vekili temyiz diekçesince özetle, bilirkişi heyetinde bir gemi mühendisinin bulunması zorunludur işçinin geminin ambar kapaklarında yer alan hidrolik boruları anahtarla sökerek ayırması gerekirken, bunu ve borudaki yağ boşaltılmadan şaloma kullanılmayacağını 27 yıllık ustalık tecrübesi ve donanımına göre çok iyi bilmesine rağmen, içi yağ ve basınç dolu olan borulara sıcak işlem uygulaması neticesinde vuku bulmuştur. Davacının yeğeninin tanık beyanı ve kaza bildirim formunda da olayın oluş şekli “Borunun kesilmesi esnasında içindeki yağın alev alması sonucu yanık oluşması” olarak belirtilmiştir.
Gemi Uzmanı bilirkişi kusur bilirkişi heyetinde olsa idi ambar kapaklarının hidrolik borularının basınçlı ve yağ içeren borular olduğunu, bu borulara sökülüp yağı boşaltılmadan sıcak işlem uygulanmayacağını bilecek ve kusur raporu buna göre tanzim edilecekti. Müvekkil işverenin şaloma kullanılması yönünde bir talimatı bulunmadığını, şalomayla sırf daha kolay ve daha az emek gerektirdiği için boruları kesmeyi tercih etmiştir. Bilirkişi heyeti Ankara’dan seçilmiş olup hortum üzerinde inceleme olmadan hortumdan gaz kaçağı olduğunu tespit etmiştir. Tamiri yapılan geminin donatan şirketi davaya dahil edilmeliydi. manevi tazminatın ıslah ile istenemeyeceğini, dava dilekçesinde miktarı belirtilmeyen ve harcı yatırılmayan manevi tazminat ıslah dilekçesi ile talep edilemeyeceği gibi ıslahla miktarın arttırılmasının da mümkün olmayacağını, müvekkil şirketçe davacı işçiye yapılan maddi yardımlar ve tedavi masrafları maddi tazminattan mahsup edilmemiştir. 14.920,00-TL avans ödemesinin (atıfet amaçlı) tazminattan indirilmesinin hakkaniyet gereği olduğunu, tedavi giderine hükmedilemeyeceğini, davacının sürekli iş göremezlik oranının tespitinde 2001 yılında geçirdiği kazanın etkilerinin dikkate alınmadığını, maluliyette iyileşme durumunun dikkate alınmadığını, davacı işçinin kusuru nedeniyle TBK 52. maddesi gereği hakkaniyet indirim yapılması gerektiğini Müvekkilinin yaptığı tedavi gideri ve yardımların hükümde dikkate alınmadığını beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenlere, temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, 29/09/2011 tarihli iş kazası sonucu sigortalının sürekli iş görmezliği nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesice davacı kazalı … lehine 378.684,14TL maddi ve 16.000 TL Manevi, davacı Eş ve çocukların manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiş, kararın davalı tarafça istinaf kanun yoluna getirildiği Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1. bendi uyarınca esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dairemizin emsal nitelikteki 06/03/2013 tarih ve 2013/3004 esas, 2013/4066 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi, 6100 sayılı HMK’nın “Belirsiz Alacak ve Tespit Davası” başlıklı 107.maddesine göre ” Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.”
./..

Manevi zararın tespiti istemine ilişkin olarak; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.03.2006 tarih ve 2006/2-14 E, 2006/26 K. sayılı kararında ifade edildiği üzere manevi tazminat, zarar görenin kişilik değerlerinde bedensel bütünlüğünün iradesi dışında ihlali hallerinde meydana gelen eksilmenin (manevi zararın) giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesidir. Zarar görene tanınmış olan manevi tazminat hakkı kişinin sosyal, fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türüdür. Amacı ise kişinin, hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, kişinin duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar vereni bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkoyması gibi olguları karşıladığı bir gerçektir. Manevi tazminat, kişinin çekmiş olduğu fiziksel ve manevi acıları dindirmeyi, hafifletmeyi amaçlar. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığıdır. Bu tazminat türü, kişinin haksız eylem sonucu duyduğu acı ve elemin giderilmesini amaçladığı için, zarar gören kişi, öngördüğü miktarı belirleyerek istemde bulunabilir. Manevi zarar, haksız eylemin sonucunda, uğranılan kişilik değerlerindeki azalmanın karşılığı olduğu ve zarar gören tarafından da takdir ve tayin edilebilir bulunduğu için birden fazla bölümler halinde istenemez. Bu tazminat bizzat yaşananın acı ve elemin karşılığı olduğu için, haksız eylemin meydana geldiği anda gerçekleşir. Acı ve elemin bölünerek bir kısmının açılacak kısmi dava ile, kalanının açılacak başka bir davada talep edilmesi, manevi tazminatın özüne ve işlevine aykırı düşer. Ödemenin uzaması, para değerindeki düşüşler, enflasyon nedeniyle alım gücünün azalması gibi nedenlerle hükmedilecek miktarın faizi ile birlikte tahsili zararı karşılamaktan uzak olması, manevi tazminatın bölünerek istenmesini haklı göstermez.
İş kazasında zarar gören davacı, davanın açıldığı tarihte manevi tazminat alacağının miktarını kendisi belirlediğinden, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu söylenemez. O halde manevi tazminat istemi manevi tazminatın bölünemezliği kuralına aykırı bir biçimde kısmi veya belirsiz alacak davası olarak açılamaz ve manevi zararın HMK’nın 107.maddesine göre dava yoluyla tespiti de istenemez.
Öte yandan davacı vekilinin 04/02/2017 tarihli dilekçesinin manevi tazminat yönünden ek dava niteliğinde bir ıslah dilekçesi olarak kabul edilip edilmeyeceği noktasında yapılan incelemede ise, HMK’nun 176. ve devam maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkânını sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmamaktadır.
Öte yandan harca tabi davalarda her dava açılırken davalıdan başvurma harcı ile nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Gerekli harçlar alındıktan sonra dava dilekçesi esas defterine kaydedilir ve dava, dava dilekçesinin esas defterine kayıt edildiği tarihte açılmış sayılır.
İnceleme konusu olan bu olayda manevi tazminata ilişkin usulüne uygun bir dava açılmadığı gibi, ıslah dilekçesinin de nispi harç yatırılmak suretiyle mahkemeye verilmekle beraber başvuru harcının yatırılmadığı anlaşılmaktadır. Dilekçenin bu haliyle bir ek dava dilekçesi olarak kabulü dahi mümkün değildir. Islahta dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir.
Bu halde mahkemece yapılacak iş “davacının manevi tazminat istemine ilişkin ayrıca dava açma hakkı saklı kalmak üzere manevi tazminata ilişkin isteminin reddine” şeklinde karar verilmesi gerekirken davacı kazalının manevi tazminat talebi hakkında karar verilerek, ıslah dilekçesine bu yönden değer verilmesi doğru bulunmamıştır.
Mahkemece, yukarda belirtilen maddi ve hukuksal olgular gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı kaldırılmasına, ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesi’ne, karardan bir örneğin de Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, davalı yararına takdir edilen 2.037,00 TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine,

temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 18/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.