Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2018/1882 E. 2019/124 K. 15.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1882
KARAR NO : 2019/124
KARAR TARİHİ : 15.01.2019

MAHKEMESİ:İş Mahkemesi

TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 20/12/1983-01/04/1984 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, davacının davalıya ait işyerinde 20/12/1983-01/04/1984 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemenin, 17/05/2012 tarihli, 2010/420 E. 2012/652 K. sayılı ilamı ile davanın kısmen kabulü ile, davacının 20/12/1983-09/01/1984 tarihleri arasındaki dönemde 20 gün süre ile (2) nolu davalı …’a ait işyerinde 506 Sayılı Yasaya tabi olarak çalıştığının tespitine karar verilmiş, davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 07/11/2013 tarihli, 2012/14869 E. 2013/19995 K. Sayılı ilamı ile özetle davalı işverenin davacının 20 gün çalıştığını belirttiği, davacı tanığı …’nın da hatırlayamadığı tarihte davacı ile birlikte davalı işyerinde çalıştığını belirttiği, bu kişinin şahsi sicil dosyasının getirtilerek davalı işyerinden çalışması olup olmadığının varsa hangi dönemlerde olduğunun araştırılmadığı, buna göre eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulduğu gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyan Mahkemece davanın kısmen kabulü ile, davacının davalı işveren yanında 506 Sayılı Kanun kapsamında 20/12/1983-17/03/1984 tarihleri arasında toplam 88 gün hizmetinin olduğunun tespitine karar verilmiştir.Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı). Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK). Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E., 2004/19 K.). Bu sayılanların dışında ayrıca görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).Yukarıda yapılan açıklamalar sonrasında somut olaya geldiğimizde ise Mahkemece, 17/05/2012 tarihli, 2010/420 E. 2012/652 K. sayılı karar ile davacının 20/12/1983-09/01/1984 tarihleri arasındaki dönemde 20 gün süre ile davalı …’a ait işyerinde 506 Sayılı Yasaya tabi olarak çalıştığının tespitine karar verilmiş, karar davalı Kurum vekili tarafından temyiz edildiği, davacı tarafça temyiz edilmediği, Dairemizin07/11/2013 tarihli, 2012/14869 E. 2013/19995 K. sayılı bozma ilamı ile davalı Kurum yararına bozulduğu, Mahkemece de bozma ilamına uyulmuş olduğuna göre davalı Kurum yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu kapsamda da davacının davalıya ait işyerinde çalıştığının tespitine karar verilen dönem bakımından ilk kararda hüküm altına alınandan daha fazlasına karar verilemeyeceği açıktır.O halde davalı Kurumun bu hususları içeren temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, HMK’nın geçici 3. maddesi delaletiyle HUMK’un 438/7. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının 1.bendi tamamen silinerek yerine, “1-1-Davacının davalı işveren yanında 506 Sayılı Kanun kapsamında 20/12/1983-09/01/1984 tarihleri arasındaki dönemde 20 gün süre ile çalıştığının TESPİTİNE,” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 15/01/2019 gününde oybirliğiyle ile karar verildi.