YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1638
KARAR NO : 2019/2470
KARAR TARİHİ : 03.04.2019
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Asıl ve birleşen dava bakımından davacılar meslek hastalığı sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, sigortalının meslek hastalığından kaynaklanan sürekli iş göremezlik oranının %26,20 olarak tespit edildiği, tespit edilen bu oranın zamanla artarak %60,00’a yükseldiği, davacının maddi tazminat istemlerinin hem ilk tespit edilen orana hem de fark maluliyete ilişkin olduğu, hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunun iki ihtimalli olarak düzenlendiği, ihtimallerden birinde Kurumca davacıya yapılan fiili ödemelerin tenzil edildiği, diğer ihtimalde ise tenzilat yapılmadığı, mahkemece tenzilat yapılmayan ihtimale itibar edildiği anlaşılmaktadır.
Meslek hastalığı sonucu iş görmez duruma düşen sigortalı sorumlulardan maddi zararlarının giderilmesini isteyebilir. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin tazminat davalarında öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Davanın bu yönüyle yasal dayanağını ise, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu oluşturmaktadır. Kanunun 55. maddesinde, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Adalet Komisyonu’nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafık kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”
Öteyandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”. Dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
Somut olayda, rücu edilmesi mümkün olan fiili ödemenin, tazminat alacağından tenzili 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 55. maddesinin emredici hükmü gereği olduğuna göre, mahkemece emredici hükümlere aykırı olacak ve sigortalının aynı zarar verici olay nedeniyle mükerrer yararlanması sonucunu doğuracak şekilde fiili ödemenin tenzil edilmediği hesap raporu ihtimaline itibar edilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş, hükme esas bilirkişi hesap raporunun fiili ödeme tenzilatı yapılan diğer ihtimaline itibar etmek, bu ihtimalde sigortalının talep edebileceği bir maddi tazminat alacağı bulunmadığını dikkate alarak asıl ve birleşen davanın reddine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 03/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.