Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2017/4439 E. 2017/7161 K. 02.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4439
KARAR NO : 2017/7161
KARAR TARİHİ : 02.10.2017

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacılar, Kurumca düzenlenen ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R
Dava ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Dairemizin, 28/12/2016 tarih ve 2016/14639-15730 E.K. sayılı bozma ilamı üzerine, mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan bu sonuç, usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden;, 2005/12524 ve 2013/67538 sayılı ödeme emirlerinin en eski tarihli borç döneminin 2000/06. ay, en yeni tarihli borç döneminin 2003/05. ay dönemine ilişkin prim ve idari para cezası borçlarından dolayı davacı adına düzenlenmiş olup borcun davacıdan tahsili için davalı Kurum tarafından takibe geçildiği, 2013/67538 sayılı ödeme emrinin davacıya 03/09/2013 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafından 6111 sayılı Yasa kapsamında 14/04/2011 tarihinde hissesi oranında olmak üzere şirket borçlarının yapılandırılması talebinde bulunulduğu, dava dışı Kurum borçlusu Limited Şirketin 31/07/2013 tarihinde sicil kaydının re’sen terkin edildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarını oluşturan, 506 sayılı Yasa’nın 80/12. maddesinde; sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin Kurum’a karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları, 5510 sayılı Yasa’nın 88. maddesinde de Kurum’un sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanun’da belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kurum’a karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir.
Öte yandan, 6183 sayılı Yasa’nın 35. maddesinde de, ( Değişik madde: 22.07.1998 – 4369/21. m. ) limited şirket ortakları ( Değişik ibare: 04.06.2008 – 5766 S.K./3. m. ) şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. (Ek fıkra: 04.06.2008 – 5766 S.K./3. m.) Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. (Ek fıkra: 04.06.2008 – 5766 S.K./3. m.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Bir sermaye şirketi türü olan limited şirketlerde ortaklar açısından sınırlı sorumluluk ilkesi geçerlidir. Ortağın asıl borcu, taahhüt ettiği sermayeyi ödemektir. Sermaye borcunu tam olarak yerine getiren ortağın sorumluluğu sona ermektedir. Türk Hukukunda ortaklar, limited şirketin borçlarından şahsen sorumlu değildirler. Başka bir ifade ile, limited şirket, iki veya daha fazla gerçek ve tüzel kişi tarafından bir ticaret ünvanı altında kurulup, iktisadi konularda faaliyet gösteren, ortaklık borçlarından sadece ortaklığın malvarlığı ile sınırlı olarak sorumlu bulunduğu, esas sermayesi muayyen ve bu sermaye ortakların sermaye paylarının toplamına eşit olan ortaklıktır. Ortakların sorumluluğu sadece ortaklığa karşıdır ve esas sermaye payı ile sınırlıdır.
Somut olayda, davacının dava sürecinde 08.08.2014 tarihinde vefat ettiği ve davaya mirasçılarının devam ettiği anlaşılmakla idari para cezalarından mirasçıların sorumlu olmayacakları, %10 haksız çıkma tazminatı konusunda ise davacı murisin sorumluluğu yargılama sonucu ortaya çıkacağından haksız çıkma tazminatına hükmedilemeyeceği dikkate alınmadan, devamla limited şirketten tahsil edilemeyen amme alacaklarından ortakların hissesi oranında sorumlu olacakları hususu dikkate alınmadan, ayrıca Kurum tarafından şirket hakkında takip yapılıp yapılmadığı, takip yapılmışsa sonuçsuz kalıp kalmadığı hususları araştırılmadan ve işin esasına girilmeden, sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, öncelikle uyuşmazlığa konu olan alacaklarla ilgili olarak Kurum tarafından şirket hakkında takip yapılıp yapılmadığı, takip yapılmışsa sonuçsuz kalıp kalmadığı hususlarını araştırmak, eğer takip yapılmış ve sonuçsuz kalmış ise limited şirket ortağının hissesi oranında sorumlu olacağı hususları dikkate alınarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine
02/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.