Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2017/3312 E. 2018/8347 K. 15.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/3312
KARAR NO : 2018/8347
KARAR TARİHİ : 15.11.2018

MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Mersin 6. İş Mahkemesi

K A R A R
A)Davacı İstemi:
Dava, davacının davalı işyeri nezdinde 13.09.1996-10.09.2013 tarihleri arasında kesintisiz ve tam süreli çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
B)Davalılar Cevabı:
Davalı Kurum vekili tarafından davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığı, iddianın resmi belgeler, kayıtlı tanıklarla yöntemince ispatlanması gerektiği belirtilerek, davalı şirket vekili tarafından ise davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığı, davacının fiili çalışmalarının Kurum’a bildirimi yapılan süreler kadar olduğu, davacının kesintili olarak işyerinde çalıştığı, davacının sağlık kurul raporu ile istirahatte geçen sürelerinin bulunduğu, yazılı belgenin aksinin ancak aynı güçte başkaca yazılı belge ile ispatlanabileceği belirtilerek davanın reddine karar verilmesi talep olunmuştur.
C)İlk Derece Mahkemesi Kararı:
Mahkemece, davanın kabulü ile “davacının 13.09.1996-30.11.1997 tarihleri arasında dahili davalı …’ a ait … sicil nolu işyerinde, 01.12.1997-10.09.2013 tarihleri arasında davalı … Teks. San. ve Tic. Ltd. Şirketi isimli işyerinde kesintisiz ve asgari ücretle çalıştığının tespitine, kuruma bildirilen sürelerin dışlanmasına, dahili davalı … hakkında karar verilmesine yer olmadığına,” şeklinde karar verilmiştir.
D) İstinaf Başvurusu :
Davalı Kurum vekili tarafından sunulan istinaf başvuru dilekçesi ile hak düşürücü sürenin söz konusu olduğu, davacı tarafından davanın ispatlanamadığı belirtilerek Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
Davalı şirket vekili tarafından sunulan istinaf başvuru dilekçesi ile hak düşürücü sürenin söz konusu olduğu, yazılı belgelere rağmen tanık beyanları ile sonuca gidilmesinin hatalı olduğu, sağlık raporunun dikkate alınmadan hizmet tespiti hükmünün kurulduğu, özet olarak belirtilerek Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
E)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince, “davacının davalı konfeksiyon işyerinde, 13.09.1996 tarihinden itibaren kesintisiz ve tam çalıştığının anlaşılması karşısında; dosya kapsamı, mevcut delil durumu dikkate alındığında, ilk derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı” gerekçesiyle;
“Davalı … ile davalı Kurumun istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendinin 1’inci alt bendi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
F)Temyiz:
Davalı Kurum vekili tarafından sunulan dilekçe ile istinaf başvuru dilekçesinde yer alan itirazlar yinelenmek suretiyle kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacıya ait hizmet cetvelinden 01.12.1997-01.11.1998 ve 24.08.2006-20.04.2009, 18.06.2011-21.12.2012 ve 01.02.2013-30.06.2013 tarihleri arasında … s.s. no ile davalı işyerince, 21.04.2009-17.06.2011 tarihleri arasında … s.s. no ile yine davalı işyerince kesintili olmak üzere Kurum’a hizmet bildiriminde bulunulduğu, kesintili döneme ilişkin işe giriş bildirgelerinin davalı işyerince düzenlenmiş olup Kurum kayıtlarına intikal ettiği, davalı … s.s. no lu işyerinin 01.11.1997, davalı … s.s. işyerinin 17.06.2004 tarihlerinden itibaren Yasa kapsamına alınmış olup davalı işyerinin 23.10.1997 tarihinden itibaren devam eden şirket tescil kaydının bulunduğu, 1997-1998/3. dönem bordroları ile 2006 yılı ve sonrası yıllara ait ihtilaf konusu dönem bordrolarının getirtildiği, 24.08.2006 tarihli çalışma başlangıç tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi, davacının 10.08.2009-20.10.2009 tarihleri arasında istirahatli olduğunu gösterir sağlık raporu, bir kısmı davacı tarafından imzalı olan ücret bordrolarının davacıya ait şahsi işyeri dosyası içerisinde yer aldığı, davacı tarafından dosyaya sunulan 2008/10-11. aylar için yayımlanan bir dergi röportajının ilgili sayfasında “davalı işyerinde 12 yıldır satış sorumlusu olarak çalıştığını” beyan ettiğinin görüldüğü, yargılama esnasında yapılan zabıta araştırması ile komşu işyeri çalışanlarının tespit edilerek Mahkeme!ye bildirildiği, alınan bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu, duruşmalarda davacı, davalı tanıkları ile re’sen belirlenen komşu işyeri sahibi ve çalışanı olan kamu tanıklarının dinlenildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, somut olayda davacının sigortalı hizmet süresinin tespitine yönelik Mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hükmün kurulmasında yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Somut olayda, Mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten duruşmalarda dinlenen tanık beyanlarının çalışma olgusunun varlığının tespiti hususunda hizmet tespiti isteminin uzun süreli çalışmaya ilişkin olması nedeniyle yetersiz olduğu gözetilmeksizin ve davacının istirahatli geçen raporlu gün sayıları ile imzalı ücret bordrolarında yer alan hizmet gün sayıları değerlendirilmeksizin davacının davalı işyerinde kesintisiz çalıştığının kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, bu tür uzun süreli sigortalı (13.09.1996-10.09.2013 tarihleri arasında ) hizmetlerin tespitine ilişkin davalarda yargılamanın özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesini gerektirmesi ve tanık beyanlarının da yetersiz olması nedeniyle davacının davalı işyerinde ihtilaf konusu dönemin tamamında çalışma kaydı yer alan ve davacının çalışmaları hakkında bilgi ve görgü sahibi olan bordrolu çalışanların beyanlarına başvurmak, ve özellikle dönem bordrolarının Kurum’a verilmediği dönem yönünden … ilgili İl Müdürlüğü’nden, gerekirse zabıta, vergi dairesi ve meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu iş yeri çalışanları, yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, imzalı ücret bordroları ile sağlık raporunu göz önünde bulundurmak, gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra sonucuna göre Mahkemece bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebepten dolayı ORTADAN KALDIRILMASI, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
H)Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddeleri uyarınca (KALDIRILMASINA), ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle (BOZULMASINA), dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.