Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2017/3114 E. 2018/9352 K. 17.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/3114
KARAR NO : 2018/9352
KARAR TARİHİ : 17.12.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, sigortalının iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davacılar murisinin 17/02/2007 tarihinde meydana gelen iş kazasında vefat ettiği, kazanın meydana gelişinde müteveffa sigortalının %30 oranında müterafik kusurunun bulunduğu, mahkemece verilen 24/11/2011 tarihli ilk kararda davanın reddine karar verildiği, hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemiz’in 29/01/2013 tarih ve 2012/5895 Esas, 2013/1451 Karar sayılı ilamı ile sigortalının vasıflı işçi olduğu, bu nedenle asgari ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği, murisin yaptığı iş, yaşı, kıdemi belirtilmek suretiyle ilgili meslek odasından emsal ücret araştırması yapılmasından sonra ödemenin yapıldığı tarih gözönünde tutularak davacı eş ve çocukların karşılanmayan zararını aktüerya uzmanı bilirkişi aracılığıyla saptanması, böylece hasaplanan miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığının denetlenmesi, açık oransızlığın bulunması durumunda maddi tazminata ilişkin ödemenin “kısmi ifayı içeren makbuz” niteliğinde kabul edilmesi ve yapılan ödemenin ödeme tarihindeki karşılanmayan zararı hangi oranda karşıladığının belirlenmesi, sonrasında hüküm tarihine en yakın tarihteki ücret artışları da gözetilerek davacıların maddi zararının hesaplanması, bulunan miktardan SGK tarafından bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin indirilmesi suretiyle belirlenen zarardan davalının yaptığı ödeme tarihine göre zararı karşıladığı oranda indirim yapılması, daha sonra kalan miktar ve talep de gözetilerek maddi tazminat istemi ile ilgili bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği, mahkemece bozma ilamına uyulmasından sonra alınan hesap raporuna itibar edilerek verilen 29/05/2014 tarihli ikinci kararda davacıların manevi tazminat istemlerinin reddine, davacı eş yararına 39.797,18 TL maddi, davacı çocuk … yararına 193,14 TL maddi, davacı çocuk … yararına 476,16 TL maddi, davacı çocuk … yararına 3.232,15 TL maddi tazminat ödenmesine, davacı çocuk…’nın maddi tazminat isteminin ise reddine karar verildiği, hükmün bu kez taraflarca temyiz edildiği, Dairemiz’in 11/02/2015 tarih ve 2014/14130 Esas, 2015/2180 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin 04/02/2014 tarihli dilekçesinde erbap işçi için belirtilen aylık brüt 663,75-TL’nin hesaplamada dikkate alınmasını talep ettiği, davacı çocuk Hüseyin’in maddi tazminat isteminin 2.322,35-TL olduğu, anılan davacı yararına 3.233,15-TL maddi tazminat karar verilmesinin taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu, davacı vekilinin ücrete ilişkin beyanları da dikkate alınarak kazalının gerçek ücretinin belirlemesi, belirlenen bu ücret ile hak sahiplerinin zararının hesaplanması, işverence yapılan ödeme tarihindeki verilere göre, ödeme ile ödeme tarihindeki zarar arasında açık oransızlık bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, açık oransızlık varsa zararın karşılanması oranında güncel verilerle yapılan hesaplamadan indirime gidilmesi ve talep dikkate alınarak bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği, mahkemece bu bozma ilamına da uyulmasına karar verildiği, sonrasında alınan hesap raporunda bozma ilamında belirtilen 663,75 TL’lik brüt ücret üzerinden hesaplama yapıldığı, sonuç olarak ödemenin karşılama oranının %92,98 olduğunun tespit edildiği, açıklanan bu hesap raporunu hükme esas alan mahkemece, temyiz incelemesine konu 09/03/2017 tarihli son kararda davanın reddine karar verildiği, Dairemizin 11/02/2015 tarih ve 2014/14130 Esas, 2015/2180 Karar sayılı bozma ilamında bahsedilen 04/02/2014 tarihli dilekçenin davacı vekili tarafından değil davalı vekilleri tarafından verildiği ancak davalı vekillerinin bu dilekçeyi verirken imza kısmına davalı vekili yazacağı yerde davacı vekili yazdığı, bu nedenle davacı vekilinin 663,75 TL’lik brüt ücret konusunda bir kabulünün olmadığı, dilekçenin davacı vekili tarafından verildiği savından hareket eden 11/02/2015 tarihli bozma ilamında maddi hata bulunduğu anlaşılmaktadır.
Maddi hata; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 19/09/2012, 2012/6-338 Esas, 2012/586 Karar)
Somut olayda Dairemizin 11/02/2015 tarihli bozma ilamının maddi hataya dayalı olduğu, hatalı bozma kararına uyulması üzerine karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşmayacağı açıktır. Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin 29/05/2014 tarihli ikinci kararının Dairemiz’in 29/01/2013 tarihli ilk bozma ilamına uygun olduğu anlaşıldığından davacı çocuk Hüseyin’in maddi tazminat isteminin miktarı dikkate alınarak talep aşımı oluşturmayacak şekilde ilk derece mahkemesinin 29/05/2014 tarihli kararına göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:
1-Maddi hataya dayandığı anlaşılan Dairemizin 11/02/2015 tarih ve 2014/14130 Esas, 2015/2180 Karar sayılı bozma ilamının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-İlk derece mahkemesinin 09/03/2017 tarihli hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine,
17/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.