Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2017/2533 E. 2018/8476 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/2533
KARAR NO : 2018/8476
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : 2. İş Mahkemesi

Davacı vekili, müvekkilinin davalı … AŞ işverenliğinde teknisyen kadrosunda çalışan müvekkilinin, 07/03/2013 tarihinde Telekom direğindeki arızayı gidermeye çalışırken elektrik direğinin kök kısmındaki çürüme nedeni ile dipten kopup devrilmesi ile birlikte sırt üstü yere düşerek iş kazası geçirdiğini, iş kazası nedeniyle felç kalma tehlikesi geçirdiğini, malul kaldığını, maddi ve manevi yönden zarar gördüğünü, kaza sonrasında maluliyeti nedeniyle sıkıntılar yaşadığını ve yaşamaya devam ettiğini, davalı işverenin yükümlülüklerini ihmal etmesi nedeniyle iş kazasının yaşandığını ifade ederek, ıslahla birlikte toplam 307.806,54TL maddi, 15.000TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
DAVALININ CEVABI :
Davalı vekili, direk kırılmasına bağlı kazalara az rastlandığını, genellikle kazalar direğe çıkış sırasında meydana geldiğini, deneyim sahibi olan davacının kontrolleri yapmadan direğe merdivenle çıktığını, direkten ses gelmeye başlayınca ve direk henüz kırılmadan direkten atladığını, sırt üstü yere düştüğünü, davacının iş kazası akabinde maaş ve ikramiye gibi tüm haklarını eksiksiz olarak aldığını, maluliyet raporunu kabul etmediğini, müvekkili tarafından iş güvenliği ve işçi sağlı konularında tüm önlemlerin alındığını, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI :
Kaza neticesinde davacının %40 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, davalı işverenin %90 kusurlu bulunduğu değerlendirilerek, tarafların şahsi ve ekonomik durumları ile olayın özelliği ve hesap raporu kapsamında 307.806,54TL maddi, 15.000,00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizleriyle birlikte davalıdan tahsiline ve davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNİN KARARI :
İlk derece mahkemesi kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK 354 ve devamı maddeleri gereğince yapılan İstinaf yargılaması sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş, yeniden alınan kusur raporuna istinaden davalı işverenin %60 oranında kusurlu bulunduğu değerlendirilmiş, bu kusur raporuna bağlı olarak 178.833,66TL maddi ve 15.000,00TL manevi tazminatın, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine hükmedilmiştir.
TEMYİZ TALEBİ :
Davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından alınan kusur raporunu kabul etmediğini, davalı sorumluluğundaki direğin dipten çürümesi ile kazanın meydana geldiğini ve bundan dolayı müvekkiline kusur yüklenemeyeceğini, hesap bilirkişisi raporunun hatalı olduğunu, açıklanan ve re’sen tespit edilecek sebeplerle kararın bozulması gerektiğini savunmuştur.
Davalı vekili, kusuru kabul etmediğini, davacının kusuru ile kazanın meydana geldiğini, açıklanan ve re’sen tespit edilecek sebeplerle kararın bozulması gerektiğini savunmuştur.
TEMYİZ İNCELEMESİ :
Dava, iş kazası maluliyeti nedeniyle oluşan zarara karşılık maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Dosya kapsamına göre, davalı … AŞ bünyesinde çalışan davacının 07.03.2013 tarihinde kaza geçirdiği; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nın 13.03.2014 tarihli evrakında davacının 5510 sayılı Yasa’nın 4/C (memur) maddesi kapsamında olduğu, Hizmet Cetvelinde 4/C kodu ile primlerin yazılı olduğu; SGK Başkanlığı evrakında, memur statüsü sebebiyle iş kazası ve meslek hastalığı hükümlerinin uygulanmayacağına ilişkin yazının bulunduğu; iş yeri dosyasında, davacının imzasını taşıyan “TC Emekli Sandığı ile irtibatımın devam etmesini istiyorum” beyanlı evrakın mevcut olduğu; yine iş yeri dosyasındaki ödeme evrakında “Kamu Emekli Sandığı” ifadesinin kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31.12.2003 tarihine kadar ‘‘tekel” olarak yürütmekle görevli kılınan ve çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekom Kurumu’nun, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, ancak kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar kamu kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu tartışmasızdır.
Ancak, özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon AŞ’deki tamamı Hazine’ye ait bulunan hisselerden %55’i, 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile Oger Telekomünikasyon Anonim Şirketine satılmıştır.
Eldeki maddi ve manevi tazminat davasındaki davacının memur statüsünde çalışmasını sürdürdüğü ve farklı bir kuruma geçiş yapmadığı anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usülü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkilisinin Sınırı” başlıklı 2. Maddesinde değişik 1 numaralı bendinde;
a) (Değişik : 8.6.2000-4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
c) (Değişik: 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” idari dava türleri olarak sayılmış olup; kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabilir.
Buna göre, kazanın yaşandığı tarihte, kamu kuruluşu niteliğini taşımayan … AŞ’nin davalı olması karşısında, uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görülmesi ve çözülmesi gerekir.
İş Mahkemeleri 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş olan istisnai nitelikteki özel mahkemelerdir. Yasal düzenleme 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesidir. Anılan maddede; işçiyle iş veren veya işveren vekili arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının İş Mahkemelerinde çözümleneceği hükmü öngörülmüştür. Maddede belirtildiği üzere, İş Mahkemesinin görevli olması için şu iki unsurun birlikte gerçekleşmesi koşuldur; a) Uyuşmazlığın tarafları işçi ve işveren (ya da işveren vekili) olmalıdır, b) Uyuşmazlık iş sözleşmesinden veya İş Kanunu’ndan kaynaklanmalıdır.
Yine 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 5. maddesine göre de İş mahkemeleri; a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.
Somut olayda, taraflar arasında işçi – işveren ilişkisinin bulunmadığı, bu itibarla; 5521 sayılı mülga İş Mahkemeleri Kanunu, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ve gerekse İş Kanunu 1. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın çözüm yerinin İş Mahkemeleri değil Genel Mahkemeler olduğu açıkça ortadadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın uyuşmazlığın genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanına girdiği anlaşıldığından HMK’nın 20. vd. maddeleri kapsamında davaya genel mahkeme sıfatıyla bakılması gerekirken, iş mahkemesi sıfatıyla bakılıp sonuçlandırılması usule ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, kamu düzenine ilişkin bu hususlar re’sen nazara alınmasıyla birlikte tarafların tüm temyiz taleplerinin şimdilik incelenmeden bölge adliye mahkemesince verilen karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı H.M.K.’nın 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 20/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi