Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2017/2066 E. 2018/8156 K. 12.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/2066
KARAR NO : 2018/8156
KARAR TARİHİ : 12.11.2018

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 1. İş Mahkemesi

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
A)Davacı İstemi :
Davacı, 01.11.2008-01.02.2013 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığının tespiti ile sigorta başlangıç tarihinin 01.11.2008 tarihi olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
B)Davalı Cevabı :
Davalı Kurum vekili, 01.11.2008 tarihli başlangıç ve hizmet tespiti iddiasına karşı hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, yargıtay kararları gereğince kamu düzenine ilişkin hizmet tespit davalarında çalışma olgusunun somut ve net bir şekilde ortaya konulması gerektiğini, kurumca yapılan işlemlerin kanuna ve mevzuata uygun olduğundan hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Mahkemece; “Dinlenen tanık beyanları, hizmet döküm cetveli, ibraz edilen iş göremezlik belgeleri ile ücretsiz izin belgelerinden davacının 01.11.2008 tarihinde işe başladığı, 16.07.2010-30.10.2010 tarihinde mesleki eğitim gördüğü anlaşıldığından davacının 01/11/2008 – 30/01/2013 tarihleri arasındaki dönemde kuruma bildirilen hizmet süreleri dışlanmak suretiyle davalı iş yerinde 2008 yılında 60 gün, 2009 yılında 289 gün, 2010 yılında 187 gün, 2011 yılında 167 gün sigortalı olarak çalıştığının tespiti” gerekçesi ile “ Davanın kısmen kabulü ile davacının 01/11/2008 – 30/01/2013 tarihleri arasındaki dönemde kuruma bildirilen hizmet süreleri dışlanmak suretiyle davalı iş yerinde 2008 yılında 60 gün, 2009 yılında 289 gün, 2010 yılında 187 gün, 2011 yılında 167 gün sigortalı olarak çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.”
İstinaf başvurusu :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde;Tanık beyanlarının tam olarak değerlendirilmediği, bilirkişi raporuna istinaden karar verildiği gerekçesi ile verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı SGK vekili dilekçesinde; Sadece işe giriş bildirgesine ve tanık anlatımına istinaden hizmet tespiti kararı verilemeyeceği, fiili ve gerçek çalışmanın varlığının araştırılması gerektiği gerekçesi ile verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi :
Bölge Adliye Mahkemesince ;İlk derece mahkemesince getirtilen belgeler incelendiğinde; …ve … dışındaki tanıkların işveren bordrolarında kayıtlı bulunduğu, özellikle …’ın bordrolarda düzenli bildirildiği, diğer tanıkların beyan ettikleri sürelerle bordroların tam olarak uyumlu olmadığı, beyanlarda belirtildiği gibi hiçbir dönem 20 işçi bildirilmediği, 5-6 işçi bildirildiği, hatta 1 işçi bildirildiği dönem dahi bulunduğu, 16/10/2009’dan itibaren davacının, davalı işyerinde aralıklı çalışmaları ve işe giriş bildirgelerinin bulunduğu, tanıkların genel olarak davacının uzun süre çalıştığını bildirdiği,
İlk derece mahkemesinin kurumdan davacının bildirilen raporlu ve ücretsiz izinli süreleri getirttiği, 2009 yılı eksik bildirimlerin kurumca imha edilmiş olduğu, davalının bu yıla ilişkin belge sunmadığı, 2010 yılı 25 gün düşülmek suretiyle, 2011 yılı 7 gün düşülmek suretiyle, karar verildiği, 2012 yılı için 100 günün üzerinde raporlu süre olduğu, İşverenin fazlasını bildirdiği, 2013 yılı için çıkış tarihine kadar 30 gün tam bildirdiği,
İlk giriş sonrası 3 ay kadar mesleki okula gitmesi, zaman zaman rapor alması, tanık beyanlarında bahsi geçen ara vermenin bu durumdan kaynaklandığı, 16/10/2009 dan itibaren mahkemece verilen sürelerde çalıştığının kanıtlandığı,
Öncesi için davacı tanıkları aynı zamanda işveren dönem bordrosunda çalışmaları gösterilen … ve … isimli tanıkların, davacının 5-6 yıl çalıştığını söylemesine göre 2008/2013 arasını kapsadığı, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
E)Temyiz :
Davalı temyiz nedenleri : Çalışmanının yazılı belge ile ispat edilemediğini tanık beyanlarına göre hüküm kurulamayacağını usul ve yasaya aykırı kararın bozulmasını talep etmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 16.10.2009-09.03.2010 ve 18.06.2011-30.01.2013 tarihleri arası 1016494 sicil sayılı davalı işyerinden çalışmalarının bildirildiğini, davalı işyerinin 20.11.1998 tarihinde 506 sayılı yasa kapsamına alındığı, davacı ve bordro tanıklarının dinlendiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Ayrıca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297’nci maddesinde; “…taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmüne yer verilmiştir. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekir.
Somut olayda yetersiz tanık ifadeleri ile başlangıcın ispat edilemediği, eksik bildirim ve ücretsiz izin belgelerindeki sürelerin hatalı hesaplanarak değerlendirildiği ve bu belgelerdeki süreler dikkate alınarak çalışılan aylar ve günler hükümde ayrıntılı gösterilmeden infaza elverişli karar verilmediği anlaşılmaktadır.
O halde, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, Bölge adliye Mahkemesince eksik inceleme ve araştırma sonucu SGK vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı ORTADAN KALDIRILMASI, ilk derece mahkemesinin kararının bozulması gerekmiştir.
G)Sonuç :
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddeleri uyarınca (KALDIRILMASINA), ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle (BOZULMASINA), dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 12/11/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.