Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2017/1328 E. 2018/8305 K. 15.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1328
KARAR NO : 2018/8305
KARAR TARİHİ : 15.11.2018

MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : . İş Mahkemesi

K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2- A) Davacının İstemi :
Davacı, ticari faaliyette bulunmadığı dönemlerdeki … sigortalılığının iptal edilerek …’lı çalıştığı sürelerdeki hizmetlerinin kabul edilmesine ve emekliliğe müracaat ettiği tarih itibariyle emekli olması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalının Cevabı :
Davalı Kurum vekili, Kurum tarafından yapılan işlemlerin yasal mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesinin Kararı ve Gerekçesi :
Mahkemece, “Bilindiği üzere sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, sigortalının aynı anda bunlardan yalnız birisine tabi olacağı, yani “teklik ilkesi” benimsenmiştir.
5510 Sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden evvel, gerek 506 Sayılı Yasa ve gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasında birbirlerine paralel düzenlemeler getirilerek, bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır.
506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olabilmek için kişinin hizmet akdine dayalı olarak çalışmasının yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekmektedir. Nitekim 506 Sayılı Yasanın 3.maddesinin I. ( F ) bendinde “Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların” ( K ) bendinde ise. “Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı” belirtilmiştir.
Yine 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 24.maddesinin I. ve II. Fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir.
Yargıtay uygulamasında zorunlu sigortalılıkların çakışması durumunda önceden devam edegelen sigortalılığa üstünlük tanınmıştır. Bir kısım Yargıtay kararlarında da sorunun çözümü bakımından mali açıdan ağır basan çalışma kıstası yani ekonomik yöndgnJsaikrarçaTişmaya üstünlük tanınmasının uygun olacağı öngörülmüştür.
31.05.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Yasanın 53. Maddesi ile “Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlennde yer alan sigortalılık nedenlerinden birden fazlasına aynı anda tâbi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.” düzenlemesi getirilerek, zorunlu 4/1-a ve b sigortalılıklarının çakışması durumunda ilk önce başlayan sigortalılığa üstünlük tanınmıştır.
Daha sonra 6111 Sayılı Yasanın 33. maddesiyle 5510 Sayılı Yasanın 53. Maddesi ile değişikliğe uğramış ise de, anılan değişiklik 01.03.2011 tarihinden itibaren geçerli olduğundan dava konusu ihtilafa uygulanamayacaktır.
Dava dosyasına bakıldığında davacının 25.05.1989-30.10.1991 döneminde 4/1-a kapsamında sigortalı çalışmalarının olduğu, 22.10.1998-08.02.2005 tarihleri arasında ise 4/1-b kapsamında isteğe bağlı sigortalı olduğu, 29.04.2006 tarihinde yeniden 4/1-a kapsamında sigortalı olarak çalışmaya başladığı, bu çalışmalarının 2015 yılına kadar devam ettiği, bu arada 02.08.2005 tarihinde satın aldığı ticari araç plakası ve oda kaydı sebebiyle … tarafından davacının 29.04.2006- 03.12.2010 tarihleri arasındaki 4/1-a sigortalılığının iptal edilerek, davacının 02.08.2005 tarihi itibariyle zorunlu 4/1-b sigortalılığının başlatıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının vergi kaydıda bulunmamaktadır. Ticaretle uğraştığına dair herhangi bir somut delil de tespit edilememiştir.
Davacının kurumda bulunan tüm kayıtları birlikte değerlendirildiğinde 02/08/2005-31/07/2008 tarihleri arasında ticari faaliyetle uğraştığına dair araç kaydı dışında herhangi bir belgeye ulaşılamadığından davacının 3 yıl 5 ay 23 günlük zorunlu 4/1-b sigortalılığının iptali gerekmektedir.
Davacının 4/1-b sigortalılığı iptal edildiğinde de 19/10/2012 tarihli tahsis tarihi dikkate alındığında iptal edilen sigorta hizmetleri 29.04.2006- 03.12.2010 tarihleri arasındaki, 2006 yılındaki 242 gün, 2007 yılındaki 360 gün, 2008 yılındaki 360 gün, 2009 yılındaki 270 gün ve 2010 yılındaki 330 günlük 4/1-a sigortalılığının davacıya yeniden kazandırılması gerekmektedir.
Davacı tarafın yaşlılık aylığı bağlanması talepleri yönünden ise;
Davacının ilk defa çalışmaya başladığı 25.05.1989 tarihinden askerlik borçlanması kadar geriye gidildiğinde davacının yaşlılık aylığı hesabına esas tarih 25.09.1987 tarihi olacaktır ki, bu durumda 5375 gün, 50 yaş ve 25 yıllık sigortalılık süresini birlikte tekemmül ettirdiği tarih itibariyle yaşlılık aylığına hak kazanacaktır.
Dolayısıyla davacı 25 yıllık sigortalılık süresini tamamladığı 25.05.2012 tarihinde, 50 yaşını ikmal etmiş ve (4/1-a 3822 gün + 4/1-b isteğe bağlı sig. 2266 gün = 6088 gün) 5375 günlük prim ödeme şartını aynı anda gerçekleştirmiş olduğundan yaşlılık aylığına hak kazanmış durumda idi.
Ancak 506 Sayılı Yasanın 62. Maddesi ile “Sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunan ve yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya bu isteğinden sonraki aybaşından başlanarak yaşlılık aylığı bağlanır.” denilmiş idi.
Aynı mahiyetteki düzenleme 5510 Sayılı Yasanın 28. Maddesinde de yer almış ve yaşlılık aylığı tahsisi bakımından yazılı talepte bulunma şartı yanında, çalışılan işten ayrılma ön koşul olarak kabul edilmiştir.
Davacı 19/10/2012 tarihinde tahsis talebinde bulunmuş, ancak kurum tarafından sigortalı hizmetlerinin iptali nedeniyle talebi karşılanmamıştır. Yukarıda da açıklandığı gibi davacı tahsis talebinde bulunduğu tarihte yaşlılık aylığı almaya hak kazanmıştır. Kurum tarafından sigortalılığının kısmen iptali nedeniyle çalışmaya devam etmiş olup bu husus davacı aleyhine değerlendirilmemiş, 14/06/2016 tarihli bilirkişi raporunda yapılan tespitler dosya içeriğine uygun olduğundan gerekçeli ve denetime elverişli raporada itibar edilerek davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle,
“Davanın kabulü ile,
1-… tarafından re’sen başlatılan 02/08/2005-31/07/2008 tarihleri arasındaki 3 yıl 5 ay 23 günlük zorunlu 4/1-b sigortalılığının iptaline,
2-Davacının iptal edilen 29/04/2006-03/12/2010 tarihleri arasında 2006 yılından 242 gün, 2007 yılından 360 gün, 2008 yılından 360 gün, 2009 yılından 270 gün, 2010 yılından 330 günlük 5510 Sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamındaki sigortalılığının tespitine,
3-Davacının tespit edilen çalışmaları nedeniyle tahsis talebinde bulunduğu 19/10/2012 tarihini takip eden ay başı olan 01/11/2012 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine,” karar verilmiştir.
D) İstinaf Başvurusu :
Davalı Kurum vekili, davacının taleplerinin 5 yıllık hak düşürücü süre geçmesi nedeniyle zamanaşımına uğradığını, davacının adına kayıtlı ticari araç plakası bulunması ve meslek odasına kaydı bulunmasının davacının 4-1/b sigortalısı olmasının nedeni olduğunu davacının 4-1/a sigortalısı olduğunun tespitinin hatalı olduğunu, davacının vergi kaydının olmamasının kendi nam ve hesabına çalışmadığı anlamında yorumlanamayacağını, davacının tahsis dilekçesi olmadığı halde 01/11/2012 tarihinden itibaren aylık bağlanmasına karar verildiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
E) Bölge Adliye Mahkemesinin Kararı ve Gerekçesi :
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, “Mahkemece davacının vergi mükellefiyeti ve kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasının ve bu nedenle 4/1-b kapsamında sigortalılığının bulunmadığı kabul edilmişse de; mahkemece araştırmanın … ilçesine yönelik olarak yapıldığı ancak, davacının … Vergi Dairesi’nde, minübüs taşımacılığı nedeniyle 08.02.2005 ile 18.10.2012 tarihleri arasında vergi mükellefiyeti bulunduğu, bu nedenle … …’nın 30.10.2012 tarihli yazısına göre 22.10.1998 ile 18.10.2012 tarihleri arasında kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması nedeniyle 4/1-b sigortalısı olduğunun bildirildiği, nitekim davacının 29.04.2014 tarihinde 08.02.2005 ile 31.07.2008 tarihleri arasında kalan dönemi karşılayacak şekilde prim ödemesinde bulunduğu anlaşılmakla, önce başlayan ve üstün sigortalılığın minübüs taşımacığılı nedeniyle 4/1-b sigortalılığı olduğunun kabulü gerekmektedir.
5510 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 63. maddenin “Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yayımlandığı ayın sonu itibarıyla 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başından itibaren üç ay içinde ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları hâlinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmez. …” hükmü gözetildiğinde, davacının prim ödemelerinin karşıladığı sürenin sonu olan 31.07.2008 tarihinden sonraki dönem bakımından 4/1-b sigortalısı olamayacağı, bu tarihten önceki dönem bakımından 4/1-a sigortalısı olduğu kabul edilmelidir.
Belirlenen bu sigortalılık sürelerine göre irdeleme yapıldığında; 01.07.1980 ile 01.03.1982 tarihleri arasında 600 gün askerlik borçlanması bulunan, 25.05.1989 ile 30.10.1991 tarihleri arasında 300 gün 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığının, 22.10.1998 ile 07.02.2005 tarihleri arasında isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalılığının, 08.02.2005 ile 31.07.2008 tarihleri arasında gün zorunlu Bağ-kur sigortalığının, 01.08.2009 ile 30.09.2012 tarihleri arasında 4/1-a sigortalılığının bulunduğu;ikinci tahsis talep tarihi olan 02.05.2014 tarihi itibariyle 506 sayılı Yasanın geçici 81/B-g bendinde öngörülen tahsis koşulları bulunduğundan takip eden aybaşı olan 01.06.2014 tarihinden yaşlılık aylığı bağlanmasına karar vermek gerektiğinden; davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile yukarıda açıklanan gerekçelerle hükmün kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle,
“1-Davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-b.2 maddesi uyarınca KABULÜ ile … İş Mahkemesi’nin 01.11.2016 tarih ve 2016/799 esas ve 2016/414 karar sayılı hükmün KALDIRILMASINA,
2-Davanın kabulü ile davacının 02.08.2005 ile 31.07.2008 tarihleri arasında 1479 sayılı yasa kapsamında zorunlu Bağ-kur sigortalısı olduğunun ve 01.08.2008 ile 30.09.2012 tarihleri arasında 4/1-a sigortalısı olduğunun tespitine,
3-Davacıya 02.05.2014 tarihli tahsis talebini takip eden aybaşı olan 01.06.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına,” karar verilmiştir.
F) Temyiz :
Davalı Kurum vekili, davacının taleplerinin 5 yıllık hak düşürücü süre geçmesi nedeniyle zamanaşımına uğradığını, davacının adına kayıtlı ticari araç plakası bulunması ve meslek odasına kaydı bulunmasının davacının 4-1/b sigortalısı olmasının nedeni olduğunu davacının 4-1/a sigortalısı olduğunun tespitinin hatalı olduğunu, davacının vergi kaydının olmamasının kendi nam ve hesabına çalışmadığı anlamında yorumlanamayacağını, Kurum tarafından yapılan işlemlerin yasal mevzuata uygun olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesinin kararı ile davacının taleplerinin bir kısmının kabul edilmeş olmasına rağmen Kurum lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 01/07/1980-01/03/1982 tarihleri arasındaki 600 günlük süresini borçlandığı, 25/05/1989 tarihinden itibaren kesintilerle devam eden 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamında çalışmalarının bulunduğu, 02/02/2005-31/10/2012 tarihleri arasında oda kaydının ve 08/02/2005-31/10/2012 tarihleri arasında vergi mükellefiyetinin bulunduğu, 22/10/1998 tarihi itibariyle isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalılık tescilinin yapıldığı, 08/02/2005 tarihinde vergi mükellefiyetinin başlaması nedeniyle isteğe bağlı sigortalılığının sonlandırılarak zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının başlatıldığı, 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamında devam eden çalışmaları ve 5510 sayılı Yasanın 53. maddesi dikkate alınarak sigortalılık süresinin düzenlendiği, 5510 sayılı Yasanın geçici 63. maddesine göre prim borcu bulunması nedeniyle 31/07/2008 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalılığının durdurulduğu, 19/10/2012 ve 02/05/2014 tarihlerinde tahsis talebinde bulunduğu ve tahsis talep tarihinde 1260 gün 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamında çalışmasının bulunmadığı gerekçesiyle talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır.
“Çakışan sigortalılık sorununu” gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 Sayılı Bağ-kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. Anılan yasanın 3. maddesinin I. ( F ) bendinde “Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların” ( K ) bendinde ise. “Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı” belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 24. maddesinin I. ve II. Fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında. başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir. Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı).
5510 sayılı yasanın 6111 sayılı yasanın 33. maddesi ile değişik 53. maddesinde “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.” hükmü yer almaktadır. 5510 sayılı yasanın 53. maddesinde 6111 sayılı yasanın 33. maddesi ile yapılan bu değişiklik 01/03/2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup bu tarihten önceki süreler için uygulanamayacaktır.
5510 sayılı yasanın 53. maddesinin 6111 sayılı yasa ile değiştirilmeden önceki halinde ise; “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.” hükmü bulunmaktadır.
Davacının çakışan sigortalılıkları bakımından yukarıda yer alan mevzuat kapsamında değerlendirme yapıldığında, 08/02/2005 tarihinde önce başlayan sigortalılığının 1479 sayılı Yasa kapsamındaki zorunlu sigortalılık olduğu, 29/04/2006-30/09/2009 ve 05/01/2010-03/12/2010 tarihleri arasındaki 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamındaki çalışmaların bu sigortalılığı sona erdirmeyeceği, 5510 sayılı yasanın 6111 sayılı yasanın 33. maddesi ile değişik 53. maddesinin yürürlük tarihinden itibaren ise 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi kapsamındaki çalışmalara üstünlük tanınması gerektiği anlaşılmaktadır. Kurum tarafından da 5510 sayılı Yasanın 53. maddesi dikkate alınarak mevzuat doğrultusunda davacının çakışan sigortalılık durumunun düzenlendiği ortadadır.
Bununla birlikte, 04/04/2015 tarih ve 6645 sayılı Kanunun 56. maddesi ile 5510 sayılı Kanuna geçici 63. madde eklenmiş olup “Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yayımlandığı ayın sonu itibarıyla 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başından itibaren üç ay içinde ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları hâlinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur.” hükmü getirilmiştir.
Söz konusu hüküm doğrultusunda, davacının Bağ-Kur sigortalılığı kapsamında yaptığı prim ödemelerinin 31/07/2008 tarihine kadar olan sigortalılık süresini karşıladığı anlaşıldığından 5510 sayılı Yasanın geçici 63. maddesine göre davacının Bağ-Kur sigortalılığının bu tarih itibariyle durdurulması gerekmektedir. Bu durumda, davacının 01/08/2008 tarihinden sonraki 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamında geçen çalışmalarının geçerlilik durumuna engel olan bir çakışan sigortalılık durumu kalmamaktadır. Bu nedenle, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davacının 08/02/2005 ile 31/07/2008 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 01/08/2008 ile 30/09/2012 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamındaki çalışmalarının geçerli olduğunun kabul edilmesinde bir hata bulunmamaktadır.
Ayrıca, 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun “Aylığı Bağlayacak Kurum” başlıklı 8/1. maddesinde “Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.” hükmü yer almaktadır.
Bu maddeye göre değerlendirme yapılıp aylık bağlanacak Kurum belirlenirken son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan Kurumun tespit edilmesi gerekmektedir, yani geriye dönük 2520 prim ödeme gün sayısı içinde 1260 veya daha fazla prim ödeme gün sayısının hangi sigortalılık kapsamında geçtiği tespit edilerek aylık bağlanacak Kurum belirlenmelidir.
Somut olayda, davacının 01/08/2008 ile 30/09/2012 tarihleri arasında geçen 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamındaki sigortalılık süresinin 1234 gün olduğu ve buna göre her iki tahsis talep tarihinde de 506 sayılı Yasanın geçici 81. maddesi kapsamında yaşlılık aylığı koşullarının değerlendirilmesinin mümkün olmadığı an laşılmaktadır.
Bölge Adliye Mahkemesince, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davacıya 02/05/2014 tarihli tahsis talebini takip eden aybaşı olan 01/06/2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına yönelik olarak yeniden hüküm kurulmusı usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabul edilmesi ve temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesinin kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir.
H) Sonuç :
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.