Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2016/91 E. 2017/2700 K. 03.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/91
KARAR NO : 2017/2700
KARAR TARİHİ : 03.04.2017

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere temyiz edenin sıfatına, temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, yurtdışı işyerinde iki ayrı tarihte gerçekleşen iş kazasından maluliyete dayalı davacı sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece 69.965,63 TL maddi tazminat ile 10.000 TL manevi tazminatın ilk kaza tarihi olan 24.11.2007 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; Davacının davalı şirkete bağlı olarak … ülkesindeki inşaat şantiyesinde çalışırken, 24.11.2007 tarihinde vincin kancasına malzeme yerleştirirken, sol el işaret parmağını mapa ile vinç kancası arasına sıkıştırarak kaza geçirdiği, 2008 yılının Ekim ayı içerisinde ise inşaat şantiyesinde bulunduğu sırada, şantiye dışından başka işçilerin işyerine girmek için saldırması üzerine, girişlerini engellemeye çalıştığı sırada sol bacağından yaralanmak suretiyle kaza geçirdiği, dava dilekçesinde her iki iş kazası için ayrı ayrı ne kadar tazminat istendiğinin belirtilmediği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.03.2015 tarih ve 2013/15-1620 Esas, 2015/1096 Karar sayılı ilamında da işaret olunduğu üzere:
Bir dava dilekçesinde nelerin yer alacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 119.maddesinde gösterilmiştir. Buna göre dava dilekçesinde şu hususlar bulunur:
1) Görevli ve yetkili mahkemenin adı
2) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri
3) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası
4) Varsa tarafla kanunî temsilcileri ve davacı vekilinin ad ve soyadları ile adresleri
5) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri
6) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların açık özetleri
7) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği
8) Dayanılan hukukî sebepler
9) Açık bir şekilde talep sonucu
10) Davacının, varsa kanunî temsilci yahut vekilinin imzası
11) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri
HMK’nın 119/1-ğ maddesine göre, dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı, neye karar verilmesini istiyorsa onu açık bir şekilde yazar. Mahkemece davanın kabulü halinde talep sonucunu aynen hüküm fıkrası olarak kararına alabilmesi bakımından talep sonucunun çok açık bir şekilde yazılması gereklidir.

Talep sonucunun açık olmaması durumunda, HMK’nın 31. maddesine göre mahkemece, davacıya talep sonucunun açıklattırılması gerekir. Bu hükümde, “hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişki gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir” denilmekte ise de, bunu sadece hakime tanınan bir yetki şeklinde değil, aynı zamanda hakime verilen bir ödev olarak anlamak gerekir.
Bundan başka, talep sonucunun açık olmaması halinde, onu dava dilekçesinin diğer bölümlerinde yazılanların ışığı altında bir yoruma tabi tutarak, davacının bu dava ile neyin hüküm altına alınmasını istediği tespit edilmelidir (…, …, …, …; … … Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, 22. Baskı, … 2011, sh.299).
Bu açıklamar ışında somut olayda iki farklı iş kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istenmiş olması karşısında davacının hangi iş kazası için ne miktarda maddi ve manevi tazminat istediği hususunun davacı tarafa açıklatılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, talep ile sonuç arasında bağlantı kurulmasını ve kararın denetim imkanını ortadan kaldıracak şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3- İş kazalarından kaynaklanan maddi tazminat davalarında davacıların zararı sigortalının gerçek net ücreti üzerinden yapılacak bilirkişi hesabı ile belirlenir.Maddi tazminat davalarına doğrudan etkisi dikkate alındığında ücretin belirlenmesi bir ön sorundur.İşverenin ödediği ücrete dair usulünce düzenlenmiş ücret bordroları var ve bu bordrolardan işçinin yaptığı işin niteliğine, tecrübesine göre uygun bir ücretin kendisine ödendiği anlaşılıyor ise bu bordroya dayalı olarak hesaplama yapmak gerekir.
Bir işçinin yurt içinde aynı işi yapması halinde yurt dışındaki aynı işi yaparken aldığı ücret ile aynı ücret alabileceğinin kabulü hayatın olağan akışına aykırıdır. Somut olayda kazalı işçinin yurt dışında aldığı ücret konusunda bir anlaşmazlık bulunmamamaktadır. Taraflar arasında ihtilaf davacının yurda dönüp de aynı işi yapması halinde hangi ücret üzerinden kazanç elde edeceği noktasında toplanmaktadır. Mahkemece davacının sandikalı işçi olup olmadığı açıklığa kavuşturulmadan, sendika tarafından bildirilen ücret dikkate alınmak suretiyle yapılan hesabın hükme esas alınması hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, davacı sigortalının yurt dışında çalıştığı dönem bakımından kazalandığı işin muhtemel bitme süresi de gözetilerek yurt dışında aldığı ücretine göre, sonrası dönem yani yurt dışındaki işinin bitip yurda döndükten sonraki dönem bakımından ise sendikalı işçi olup olmadığı gözetilerek, sendikalı olması halinde ilgili sendikadan, sendikalı olmaması halinde ise yaptığı iş dikkate alınarak meslek odalarından, TÜİK ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığından öğrenilecek olan yurt içerisindeki emsallerinin aldığı ücrete göre hesaplamanın yapıldığı yeni bir rapor almak, tüm delilleri ve usuli kazanılmış hakları bir arada değerlendirip neticesine göre bir karar vermekten ibarettir.
4-İş kazası nedeniyle tazminat alacağı haksız fiile dayalı olup, faiz başlangıcı tazminatı doğuran zararlandırıcı olay tarihidir. Somut olayda, dava konusu talebin iki farklı iş kazasından doğması nedeniyle, iş kazası tazminat alacaklarının doğduğu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, her iki iş kazası tazminat alacağı için ilk kaza tarihi olan 24.11.2007 tarihinden faiz işletilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 03.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.