Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2016/4800 E. 2017/8053 K. 19.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/4800
KARAR NO : 2017/8053
KARAR TARİHİ : 19.10.2017

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

K A R A R

Dava, davacının davalı işyeri nezdinde 01.02.1994-22.11.1999 ve 01.04.2002-21.07.2006 tarihleri arasında geçen hizmetinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile “1-Davanın kısmen kabulü ile, davacının davalı İntes…..28/09/1997 – 31/12/1997 tarihleri arasında 92 gün, günlük 1.231,371 TL, 01/01/1998 – 30/06/1998 tarihleri arasında 180 gün, günlük 1.668,400 TL,01/07/1998 – 31/09/1998 tarihleri arasında 90 gün, günlük 2.103,611 TL, 01/11/1998 – 31/12/1998 tarihleri arasında 90 gün, günlük 2.336,625 TL,01/01/1999 – 30/06/1999 tarihleri arasında 180 gün, günlük 3.112,200 TL,01/07/1999 – 22/11/1999 tarihleri arasında 142 gün, günlük 3.790,000 TL ücretle ( belirtilen tarihlerdeki ücretle ) çalıştığının tespitine” karar verilmiş ise de, bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Öte yandan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Yasada yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.
İşverenin , çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun’un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.
Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden sözedilemeyeceği açıktır. Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerini askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin oluştuğundan bahsedilemez. Davacıya ödenen ücretten sigorta primi kesilen hallerde, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi nedeniyle Kurumun Yasa’dan kaynaklanan denetim ve inceleme görevini yapmaması karşısında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği kabul edilmelidir.
Davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı )
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 28.09.1979 doğum tarihli olan davacının ilk sigortalılık hizmet bildiriminin 09.04.2004 tarihinde davalı işyerince Kurum’a yapılmış olup 09.04.2004-31.07.2006 tarihleri arasında geçen hizmetlerinin 30 gün üzerinden eksiksiz olarak Kurum’a bildirildiği, davalı işyerinin 01.12.1994 tarihinden itibaren Kanun kapsamında olduğu, uyuşmazlık konusu dönem bordrolarının getirtildiği, 1995-1996 öğretim yılları arasında davalı işyerinde davacının staj yaptığına dair belgenin dosyaya sunulduğu, yapılan araştırmalar ile komşu işyeri çalışanlarının tespit edildiği, alınan bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu, duruşmalarda bir kısmı bordrolu olan davacı tanıkları ile kamu tanıklarının dinlendiği, tanıklardan bir kısmının beyanlarında, davacının askerden geldikten sonra başka işte çalıştığı, kendi telefon işini kurduğunu, sonra tekrar davalıya ait işyerinde çalışmaya başladığı yönünde ifade kullandıkları anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının hizmet tespitine yönelik talebinin hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı ve çalışma olgusunun yöntemince araştırılıp araştırılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, duruşmalarda dinlenilen ve beyanlarına itibar olunan tanıkların davacının askerden geldikten sonra başkaca bir işte çalıştığı, Zeytinburnu’nda telefon işyeri açtığını belirtilmesine göre davacının başkaca bir işyerinde çalışıp çalışmadığı açıkça tespit edilmeden, gerçekten kendi nam ve hesabına, bağımsız bir çalışmasının olup olmadığına yönelik davacıya ait vergi kaydı getirtilmeden, davacı adına kayıtlı böyle bir işyerinin bulunup bulunmadığına dair işyerinin adresi çevresinde gerekli araştırmalar yapılmadan, işyerinin ilgili döneme ait kira kontratı, elektrik, su, telefon abonelik kayıtları getirtilmeden eksik inceleme ve araştırma ile sonuca gidilmesi hatalı olmuştur. Bu şekilde, davacının uyuşmazlık konusu olmayan bu dönemde başkaca işyerinde veya kendi namına ve hesabına, bağımsız çalışmasının olduğunun saptanması halinde çalışmanın kesintili olduğunun kabulü ile davanın açıldığı 07/12/2006 tarihi itibariyle, askerliğe gitmeden önce, davalı işyerinde 01.02.1994-22.11.1999 tarihleri arasında geçen hizmet tespiti istemi yönünden hak düşürücü sürenin geçerli olacağı şüphesizdir. Bununla birlikte davacının ilk işe giriş bildirgesinin verildiği 09.04.2004 tarihi öncesi dönem olan 01.04.2002-08.04.2004 tarihleri arasında geçen hizmet tespiti istemi yönünden ise çalışmanın kesintisiz olduğunun tespit edilmesi halinde bu dönem açısından hak düşürücü süre oluşmayacaktır. Mahkemece bu dönem yönünden( 01.04.2002-08.04.2004 tarihleri arası) de çalışma olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlenmeden yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş; öncelikle davacının askerliğine ilişkin olarak sevk ve terhis tarihlerini ilgili askerlik şubesinden sormak, davacının uyuşmazlık konusu olmayan ve askerden geldikten sonraki dönem içerisinde başkaca işyerinde geçen veya kendi namına ve hesabına, bağımsız çalışmasının tespitine yönelik, ilgili dönemi kapsayacak şekilde bulunması halinde davacıya ait vergi kaydını getirtmek, davacı adına kayıtlı telefon işyerinin bulunup bulunmadığına dair işyeri adresi çevresinde gerekli araştırmayı Belediye, Zabıta, Vergi Dairesi, Muhtarlık marifetiyle yapmak, yine bulunması halinde işyerinin kira kontratı, elektrik, su, telefon abonelik kayıtlarını getirtmek, uyuşmazlık konusu edilen dönem yönünden (01.04.2002-08.04.2004 tarihleri arası) hizmet tespiti istemine yönelik ise çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde; bordro tanıklarını resen tespit edip beyanlarına başvurmak, bordro tanıklarına ulaşılamazsa yada bordro tanıklarının beyanları yeterli olmazsa bu takdirde Kurum’dan sorulmak suretiyle veya zabıta araştırması ile tespit edilecek komşu işyerlerinin işverenleri veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarının beyanlarına başvurmak, davanın nitelikçe kamu düzenini de ilgilendirdiği nazara alınarak araştırma genişletilerek tüm delilleri toplamak ve Mahkemece yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda hak düşürücü süreye ilişkin de değerlendirmede bulunarak çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın eksik araştırma ve inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı ve davalı taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalılardan …’ye iadesine, 19/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.