Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2016/3789 E. 2017/6188 K. 12.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3789
KARAR NO : 2017/6188
KARAR TARİHİ : 12.09.2017

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 2006 yılından 30/04/2012 tarihine kadar kesintisiz ve sürekli olarak geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerekçelere göre davalı Kurum vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava; davacının, davalı işyerinde 25/09/2006-30/04/2012 tarihleri arasında çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile davacının davalı işveren yanında 27/12/2006-15/01/2007 ve 02/11/2007-29/02/2012 tarihleri arasında asgari ücretle kesintisiz olarak çalıştığının tespitine, davacının sigortalı gösterilen sürelerinin dışlanmasına karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesinde bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Somut olayda, davacının davalıya ait işyerinde 27/12/2006-15/01/2007 ve 01/05/2010-29/02/2013 tarihleri arasında geçen çalışmalarının davalı Kuruma bildirildiği, Mahkemece davalı işyerinden davacı adına 27/12/2006 tarihinde işe giriş bildirgesinin verildiği, davacının işe giriş bildirgesindeki imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmesi sebebiyle 27/12/2006 tarihinden önceki talebinin reddediliği, 16/01/2007-01/05/2010 tarihleri arasındaki talebin ise; hükme esas alınan bilirkişi raporunda dosyada tarafsız bordro yada komşu işyeri tanık beyanı bulunmadığından bahsedilmesi sonucu reddedildiği anlaşılmış olmakla; Mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. İşe giriş bildirgelerindeki imzanın genellikle muhasebeci veya benzer kişiler tarafından atıldığı bilinen gerçeklerdendir. Ayrıca, davacı daha önceki bir tarihte çalışmaya başlamasına rağmen sonradan hizmetinin bildirilmeye başlanması her zaman mümkündür. Bu sebeple eylemli çalışmanın varlığı halinde işe giriş bildirgesinin varlığı önemli değildir. İşe giriş bildirgesi bulunması başlı başına talebin reddi sebebi olamaz. Davacının 16/01/2007-01/05/2010 tarihleri arasındaki talebi yönünden de ihtilaflı dönemde davalıya ait işyerinde çalışmaları kayıtlara geçmiş bordro tanıkları veya komşu işyeri tanıklarının beyanlarına başvurulmadan sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, dava konusu dönemi kapsar biçimde dinlenmeyen bordro tanıklarını dinlemek, gerek görüldüğü takdirde bordro tanıklarını yüzleştirmek, bordro tanıklarının beyanları ile yetinilmediği takdirde Kurumdan sorulmak suretiyle veya zabıta araştırması ile tespit edilecek komşu işyerlerinin işverenleri veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanların beyanlarına başvurmak, böylece davacının işe başlama tarihini, çalışmasına ara verip vermediğini tespit etmek, davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın eksik araştırma ve inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine,
12/09/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.