YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3064
KARAR NO : 2017/1315
KARAR TARİHİ : 23.02.2017
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, Kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin iptali ile borçlu olmadığının tespitine davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacı vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15.11.2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı vekili Avukat… ile karşı taraf vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek bırakılan günde Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
-K A R A R –
Dava, usulsüz olarak tebliğ edilen haciz bildirisi nedeniyle davacı adına düzenlenen ödeme emrinin düzenlenme tarihi olan 02/04/2009 tarihi itibariyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, dava dışı … Tic Ltd Şti’nin 2007/11431-11432-11433 takip sayılı dosyalardaki prim, işsizlik sigortası primi ve damga vergisi borçları nedeniyle düzenlenen 12/11/2007 tarihli haciz bildirisinin davacıya gönderildiği ve 20/11/2007 tarihinde evrak memuru …’e tebliğ edildiği, söz konusu haciz bildirisi nedeniyle işlem yapılmadığı için davacı adına aynı takip dosyalarından 02/04/2009 tarihli ödeme emirlerinin düzenlendiği ve ödeme emirlerinin 10/04/2009 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacı tarafından dava dışı … Ltd Şti’ye en son ödemenin 28/10/2008 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde ödeme emrine karşı dava açma süresi 7 gün ile sınırlandırmıştır. İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 2002/21-201-297 ve 24.3.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı Kararları).
Ödeme emrinin iptaline yönelik dava “menfi tespit” niteliğinde olup, maddede belirtilen; “böyle bir borcu olmadığı”, “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanunda yer verilmemiş olması karşısında, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit davası açma olanağı bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623- 717 ve 26.04.2006 gün ve 2006/21-198-249 sayılı Kararları). Ancak, 6183 sayılı Kanunun 79/4. maddesi menfi tespit davası açılabileceğine izin vermiş olmakla birlikte bu yol, üçüncü kişiler bakımındandır. Herhangi bir nedenle itiraz süresininin geçirilmesi halinde üçüncü kişi, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibariyle amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. Menfi tespit davası açılması halinde mahkemece bu 6183 sayılı Kanun’un 10. maddesinde sayılan türden teminat karşılığında takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilebilir (m.79/4).
Ayrıca, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 98. maddesinde “Kamu idare ve müesseselerine yapılacak tebliğ, bu idare ve müesseselerin en büyük amirlerine veya bunların muavinlerine veya en büyük amirin yetkili kılacağı memurlara yapılır.” hükmü bulunmaktadır. 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11. maddesi gereğince de defterdar bulunduğu ilde Maliye Bakanlığının en büyük memuru olup il ve bağlı ilçeler teşkilatının amiridir.
Somut olayda, ödeme emirlerinin davacıya 10/04/2009 tarihinde tebliğ edilmesinden sonra eldeki davanın 7 günlük hak düşürücü sürede açılmadığı ortadadır. Ancak, ödeme emirlerinin dayanağı olan 12/11/2007 tarihli haciz bildirisinin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 98. maddesi ve 178 sayılı KHK’nın ek 11. maddesi gereğince Defterdara veya onun yetkili kıldığı bir memura tebliğ edilmesi gerekirken tebligatın evrak memuru …’e yapılmış olması nedeniyle söz konusu haciz bildirisinin tebliğinin usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. Usulsüz tebliğ edilen haciz bildirisine göre ödeme emrinin düzenlenmesi de mümkün değildir. Davacı ödeme emirlerinin tebliği ile haciz bildirisinden haberdar olduğunu belirttiğinden haciz bildirisinin tebliğ tarihinin ödeme emirlerinin tebliğ tarihi olan 10/04/2009 tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Buna göre de, ‘üçüncü kişi’ konumunda bulunan davacının 6183 sayılı Kanunun 79/4. maddesi gereğince süresinde menfi tespit davasını açtığı ve tebliğ tarihinde dava dışı … Ltd Şti’ye borcunun kalmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine 23/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.