Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2016/2371 E. 2017/6446 K. 18.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2371
KARAR NO : 2017/6446
KARAR TARİHİ : 18.09.2017

MAHKEMESİ : . İş Mahkemesi

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ve davalı SGK vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

K A R A R

Mahkemece; davacının davalı işverenler yanında 02.05.2008 – 09.06.2008 tarihleri arası 37 gün günlük 20,28 TL ücretle çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı işyerinde kaporta ustası olarak çalıştığını beyan eden davacı adına 20.01.1997 – 13.05.1999, 17.10.2002 – 01.02.2004 ve 07.07.2004 – 01.05.2008 tarihleri arasında davalı şirket tarafından, 10.06.2008 – 18.07.2010 tarihleri arasında davalı …tarafından, 19.07.2010 – 30.11.2010 tarihleri arasında …. İnş….. Gıda AŞ tarafından, 24.02.2000 – 31.02.2000, 01.04.2011 – 10.08.2011, 06.01.2012 – 15.10.2012, 17.10.2012 – 05.05.2013 ve 07.05.2013 – 2013/10. tarihleri arasında da dava dışı işyerlerinden davalı Kurum’a hizmet bildirildiği, davacının 26.05.1992 – 26.08.1993 tarihleri arasında askerlik yaptığı, bordro ve komşu işyeri tanıklarınca; davacının 1996 – 1997 yıllarından beri çalıştığı yönünde beyanlarda bulunulduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacının dava dilekçesi ile davalı işyerindeki çalışmasının kesintili olduğunu beyan ettiğinin, 1999 yılından önceki çalışmaların hak düşürücü süreye uğradığının, bordro tanıklarından … tarafından davacının 1999-2000 yıllarında ara verdiğinin beyan edildiğinin, hizmet cetvelinden de 31.02.2000 tarihinde çıkışının olduğunun görüldüğünün, tanık beyanlarından davacının 2000 yılındaki kesintiden sonra yeniden davalı işyerinde çalışıp çalışmadığının açık olmadığının, bu nedenle 2000 – 2002 ve 2004/2 – 2004/4. ay arasındaki sürenin tespitinin mümkün bulunmadığının, bordro tanıklarından … tarafından; davacının 2007 yılından sonra aralıksız çalıştığının beyan edildiğinin, bu nedenle de 02.05.2008 – 09.06.2008 tarihleri arasındaki talebin kabulünün gerekeceğinin, yine tanık beyanlarından davacının işten çıkış tarihinin net olarak anlaşılamadığının ve bu nedenle de 01.12.2010 – 15.12.2010 tarihleri arasındaki dönem yönünden de tespit yapmanın mümkün olmadığının, davacının en son 1.700,00 TL ücret ile çalıştığı yönündeki iddiasının da ispatlanamadığının bildirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurum’ca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Yasa’da yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.
İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kurum’a vermesi gerektiği Yasa’nın 79/1. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. … yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelik’te sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Yasa’nın 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurum’un işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.
Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemeyeceği açıktır. Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerini askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin oluştuğundan bahsedilemez. Davacıya ödenen ücretten sigorta primi kesilen hallerde, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi nedeniyle Kurum’un Yasa’dan kaynaklanan denetim ve inceleme görevini yapmaması karşısında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği kabul edilmelidir.
Davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı )
Halen yürürlükte olduğu şekliyle dava açma süresi beş yıl olup hak düşürücü süredir. 506 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihte beş yıl olan hak düşürücü süre 20.06.1987 tarih ve 3395 sayılı Kanun’un beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmışken, 01.06.1994 tarih ve 3995 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle tekrar beş yıla indirilmiştir.
Somut olayda; davacının 20.01.1997 – 13.05.1999 tarihleri arasında davalı şirket tarafından davalı Kurum’a bildirilen çalışmaları bulunduğundan, talep ettiği 1994/Mayıs – 13.05.1999 tarihleri arasındaki çalışmaları aralıksız ise bu dönem için hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği göz ardı edilerek sonuca gidilmesi hatalıdır. Öte yandan; mahkemece kabulüne karar verilen sürenin davalı işverenler yanında geçtiği hüküm altına alınmışsa da; dosya kapsamından hem davalı şirket hem de davalı …adına ayrı ayrı işyeri tescilleri bulunduğu anlaşılmakla; hükmün bu hali ile infaza elverişli olmadığı dikkate alınmadan, davalı şirketin hangi tarih itibari ile tescil edildiği, davacının bir kısım çalışmalarının bildirildiği …. İnş….. Gıda AŞ ve davalılar arasında bağlantı bulunup bulunmadığı araştırılmadan sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; davalı şirketin 506 ( 5510 ) sayılı Yasa kapsamına alınma tarihini araştırmak, hem davalı şirket hem davalı …hem de …. İnş….. Gıda AŞ’nin dönem bordrolarını dosya arasına alarak talep edilen dönemlerdeki bordro tanıklarını dinlemek, …. AŞ ile davalılar arasında bağ bulunup bulunmadığını belirlemek ve böylece toplanan deliller değerlendirilmek sureti ile davacının 1994/Mayıs – 13.05.1999 tarihleri arasında kesintisiz çalışması olduğu ispatlanır ise hak düşürücü sürenin geçmeyeceğini de dikkate alarak, davacının çalışmalarının hangi tarihler arasında hangi işveren yanında geçtiğini tereddüte mahal bırakmayacak derecede belirleyerek varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde temyiz eden tarafların bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine
18.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.