Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2016/17565 E. 2017/3006 K. 11.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/17565
KARAR NO : 2017/3006
KARAR TARİHİ : 11.04.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı, davalılardan işverenlere ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Kurum ile … vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalılar … Kurumu ve … vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının davalı Belediyede silindir operatörü olarak 1995-2003 yılları arasında çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacının 01/10/1997-31/01/2002 tarihleri arasında çalıştığına karar verilmiş ise de varılan bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri olan bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği ya da çalıştıklarının Kurumca tespit edilip edilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu yasal koşul oluşmuşsa işyerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı, Kanun’un kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de çalışmasının konusu, sürekli kesintili mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenmeli, işyerinin kapsam kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve posta başı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra ücret konusu üzerinde durulmalı, tespiti istenilen sürenin evvelinde ve sonrasında beyyine
başlangıç sayılabilecek ödeme belgeleri ve sair bu nitelikte bir belge yoksa Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunun m.288 de yazılı sınırları taşan ücret alma iddialarında yazılı delil aranmalı, bu sınırlar altında kalan ücret alma iddialarında ücret miktarları tanıklardan sorulmalı, 506 sayılı Yasa’nın 3/B-D maddeleri ile 5510 sayılı Yasa’nın 6/a-c maddelerinde de olduğu gibi ücretin sigortalı sayılmanın koşulu olan durumlarda ücret alma olgusunun var olup olmadığı özellikle saptanmalıdır. Bu davalarda işverenin kabulünün tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı göz önünde tutulmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Yukarıda açıklanan hususlar, yeterli ve gerekli bir araştırmayla ve deliller hep birlikte değerlendirilerek aydınlığa kavuşturulduktan sonra o çalışmanın sigortalı çalışma niteliğinde olup olmadığı, ya da ne zaman bu niteliğe kavuştuğu yönü üzerinde durulmalı ve çalışmayı kapsama alan yasanın yürürlük tarihinden sonraki dönem için hizmetin tespitine karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı adına 20/07/1997-30/09/1997 tarihleri arasında davalı …Ltd. Şti.’ne ait … sicil sayılı işyerinden, 01/08/1999 tarihinden itibaren 150 gün davalı … Ltd. Şti.’ne ait … sicil sayılı işyerinden çalışma bildirildiği, 20/01/2001-03/01/2002 tarihleri arasındaki çalışmasının … sicil sayılı işyerinden bildirildiği, ancak bu işyerinin araştırılmadığı, davalı … ve ihaleyi alan şirketlerin kanun kapsamında olup olmadığının araştırılmadığı, … Belediyesi’nden talep edilen dönemde ihaleyi alan şirketlerin bildirildiği ancak davalı … Ltd. Şti.’nin hangi tarihlerde ihale aldığı hususunun açıklığa kavuşturulmadığı ve davacının çalıştığına dair Belediye’de kayıt olmadığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda; mahkemece yeterli araştırma yapılmadan ve hüküm kısmında davacının hangi işveren yanında çalıştığının açıkca belirtilmemesi sebebiyle infaza elverişli hüküm kurulmadan sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; öncelikle davalı … tarafından gönderilen ihale evraklarında şirketlere verilen işlerin tarihi netleştirilerek bazı dönemlerin ihale tarihi dışında kalması sebebiyle bu dönemlerde sayılı işlerin kim tarafından yerine getirildiği araştırılarıp ihale dışında kalan dönemlerde Belediye’yi işveren olarak kabul etmek, ihaleye verilen tarihler aralığında ise şirketleri işveren olarak kabul etmek ve ihale kapsamında ne tür bir işin üstlenildiği açıkca sorularak, davacının ücret ödeme konusunun aydınlığa kavuşturulması için gerek belediyeden gerek ihaleyi alan şirketlerden ücret bordroları ile ilgili belgeler istenerek, Belediyenin resmi kurum olması sebebiyle belgelere dayalı ücret ödemesi dışında çalışma olamayacağı değerlendirilip,dinelenen tanıkların davacının itfaiye eri, zabıta eri ve silindir operatörü olarak çalıştığı iddiası sebebiyle ilgili bölümlerden sorumlu Belediye’de çalışanların belgeleri getirtilip beyanlarına başvurarak, tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalılar … Kurumu ve … vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden …’na iadesine, 11/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.