YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/12689
KARAR NO : 2017/2813
KARAR TARİHİ : 05.04.2017
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan … ve dahili davalı vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, asıl dosya açısından iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine, birleşen dosya açısından ise davacı Kurum’un rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacıların destekten yoksun kalma tazminatı yönündeki davalarının ayrı ayrı kabulü ile taleple bağlılık gereği davacılar; … için 46.193,00 TL; … için 1.781,00 TL; … için reddine, … için reddine, … için reddine, … için reddine, … için 8.814,00 TL, …için 9.795,00 TL olmak üzere toplam 66.583,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihi olan 02.03.2006 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine; Davacıların manevi tazminat yönündeki davalarının kısmen kabulü ile; davacılar … için 10.000,00 TL; … için 3.500,00 TL; … için 5.000,00 TL; … için 3.000,00 TL; … için 3.000,00 TL; … için 3.000,00 TL; … için 3.000,00 TL; … için 3.000,00 TL; …için 3.000,00 TL olmak üzere toplam 36.500,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 02.03.2006 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiştir.
1- Birleşen davanın davacısı … vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Hakim, aralarında bağlantı bulunduğu iddiası ile birlikte açılmış veya ayrı açılmış olmakla birleştirilmesine karar verilmiş olan davaların, yargılamanın daha iyi bir şekilde yürümesini sağlamak için, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden ayrılmasına karar verebilir. Bu kapsamda, davaya konu istemlerin yasal dayanaklarının ve buna bağlı olarak yapılacak inceleme ve araştırma yöntemlerinin farklılığı, temel ilişkinin kanıtlanmasında izlenecek usul, davaların konularının ve nedenlerinin farklığı göz önüne alındığında, yargılamanın daha iyi ve süratli bir şekilde yürütülebilmesi için iş kazası nedeniyle hak sahiplerinin ve …’nın açtığı davaların ayrılmasında zorunluluk bulunmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.02.2007 tarih ve 2007/21–69 E, 2007/55 K sayılı kararı da bu yöndedir.
Hal böyle olunca mahkemece, hak sahiplerinin açtığı dava ile …’nın açtığı davanın tefrik edilerek bir sonuca varılması gerekirken mümkün olmadığı halde her iki davanın bir arada görülmesi hatalı olmuştur. Kaldı ki birleşen dava hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi, Kurum birleşen davanın davacısı olduğu halde karar başlığında dahili davalı olarak gösterilmesi de hatalıdır.
2- Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; 02.03.2006 tarihli iş kazası sonucu sigortalının vefat ettiği, Mahkemenin 27.02.2008 tarihli 2006/127 Esas 2008/91 karar sayılı kararı ile davacıların maddi tazminat taleplerinin kabulüne, manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne dair kararın Dairemizin 16.03.2009 Gün 2008/12330 Esas 2009/3780 Karar sayılı ilamı ile davacılara iş kazasını … Kurumuna ihbarda bulunmak, olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde … Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açması için önel vermek, tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak çıkacak sonuca göre, olayın Kurumca iş kazası olduğunun kabul edilmesi halinde ise davacıya Kuruma müracaat ederek iş kazası sigorta kolundan ölüm geliri bağlanması için önel vermek ve çıkacak sonuca göre kararın davalılar yararına bozulduğu da gözetilerek bir karar vermek gerektiğinden bahisle bozulduğu anlaşılmaktadır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Somut olayda, dava konusu zararlandırıcı olaya ilişkin Mahkemenin 27.02.2008 tarihli önceki kararının davalılar yararına bozulmasına rağmen önceki kararda hüküm altına alınan ve tavan zararı oluşturan tutarın davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğu gözden kaçırılarak hükmün gerekçesinde 14.07.2015 tarihli hesaba ilişkin bilirkişi raporunda belirlenen zarar tutarlarının belirtilmesi ve maddi tazminatlara dair hükümde taleple bağlılık gereği ibaresinin kullanılması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı … vekili ile davalı … vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde …’a iadesine, 05.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.